islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4682
EURO
34,7369
ALTIN
2.440,30
BIST
9.933,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Yağmur ve dua

Yağmur ve dua
 Şaban DOĞAN

Rivayet odur ki, 1789 Fransız ihtilali sırasında halk sarayın önüne toplanmış “Ekmek bulamıyoruz, açız” diye feryat ediyordu. Bunu duyan Fransa Kraliçesi Marie Antoinette, kuru ekmeğe muhtaç olan halk için “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” diyerek cehaletiyle tarihe ismini yazdırmıştı.

Evet, bu olayı daha ortaokul sıralarında tarih öğretmenimizden duyunca gülmüş ve eğlenmiştik. Pastanın hammaddesinin de un ve dolayısıyla buğday olduğunu bile bilmeyen bir kraliçe’nin halkı anlaması ve onlara yardımcı olması imkânsızdı.

Günümüzde durum farklı mı diye sorarsanız, pekte farklı olmadığı konusunda fikir beyan etmek isterim.  Şu anda ekmeğin buğdaydan olduğunu bilmeyen, işin enterasan yanı da hububat için yağmura ve kar’a ihtiyaç olduğunu idrak edemeyen insanların varlığını gördükçe, Fransa kraliçesini ayıplamaz ve kınamaz oldum.

Geçtiğimiz yıllarda kar yağıpta trafik aksadığında ve güya hayat felçolduğunda(!) televizyon kanallarında ki muhabirlerin bile “Beyaz kâbus” tabirini kullandıklarını hepimizin malumu. O yağan karın kâbus değil de bizim için rahmet olduğunu bu yıl anlamışlardır heralde.   

Çöp konteynerlerine atılan ekmekleri ve yiyecekleri görünce, emin olun ağlayasım geliyor. Dünyanın diğer ucunda insanlar açlıktan telef olurken, bizlerin bu kadar israf içinde olması, benim gece uykularımı terk etmeme vesile oluyor. Heleki küresel ısınma sebebiyle mevsimlerin değişmesi, yağış alamamamız, barajlarımızın %15-20 seviyelerine inmesi, Konya ovasında, Adana’da ve diğer tarım alanlarımızda ki rekoltenin yarıyarıya düşecek olması, beni rahatsız etmekle kalmıyor, kara kara düşünmeye sevk ediyor.

Evet, düşünelim hep birlikte. Yağmur ve kar yağmayınca, ürünlerimizin azalacağını düşünelim.

Yüce Rabbimizin:

اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ

“Yahut Allah lutfettiği rızkı kesiverse size rızık verebilecek olan kim? Hayır! Onlar azgınlıkta ve haktan sapıp uzaklaşmakta ısrar ediyorlar.”[1] Buyurduğu ayeti kerimesinden kendimize de pay çıkartarak düşünelim. Gerçekten yüce rabbimiz bize verdiği rızkı kesiverse, bizi kim rızıklandırabilir ki? Acaba ayeti kerimede zikredilen “Hak yoldan saparak azgınlaşanların” içinde bizlerde varmıyız diye düşünelim…

Hani Peygamberimiz (sav) münafıkların ismini sırdaşı Huzeyfe (ra)’a vermişti de Hz. Ömer (ra) iki gözü iki çeşme Hz.Huzeyfe’ye gelerek listede ben de varmıyım demişti ya… İşte ben duygusundan kurtularak “Hak yoldan sapıp azgınlaşanların” arasında biz de var mıyız diye soralım kendimize… Allah aşkına tüm samimiyetimizle bir muhasebe yapalım. Yapalım ki yüce rabbimizin rızasına mazhar olalım.

Bu yıl özellikle Marmara ve iç anadolu bölgemize yağış düşmüyor, sevgili Mirat haber takipçileri. Bunu soralım kendimize. “Yüce rabbimizin emir ve yasaklarına ne kadar uyuyoruz” bunun muhasebesini yapalım iç dünyamızda.

Bir şey daha soralım kendimize.

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَاء مَّعِينٍ

“De ki: Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akarsu getirir?”[2]

Ayeti kerimesini deruni bir şekilde düşünelim ve “Suyumuz bugün olduğu gibi çekiliverse” bize temiz bir akarsuyu ve suları kim getirir, diye düşünelim.

Emin olun kara kara düşünme vaktimiz geldi geçiyor. Küresel ısınma vs. derken mevsimler yer değiştirdi de haberimiz yok. Haberimiz varsa da dünyanın gaileleri arasında pek önemsemiyoruz galiba. Yoksa dünyanın debdebeleri arasında mı deseydim?

Haydi, o zaman harekete geçelim. Güzel bir tefekkürün ardından, rabbimizin rızasını kazanacak fiiller ortaya koyalım. Öncelikle yüce rabbimize salih bir kul muyuz sorusundan hareketle, etrafımızda fakir fukara, garip gurabaları araştıralım ve yardım elimizi uzatalım. Hiçbirşey yapamıyorsak, bir veya birkaç öğrenci bulalım ve eğitimlerine maddi destek verelim. Unutmayalım ki eskiler “Az veren candan, çok veren maldan”  diye ne güzel söylemişler. Kendimize göre sadakalar dağıtalım. Eğer anne ve babamız sağ ise onların gönüllerini ve hayır dualarını taleb edelim. Eğer sağ değiller ise onlara dua edelim ve akabinde çevremizde ki insanlardan ve özellikle de yaşlı insanlardan dua isteyelim. Etrafımızda ki huzur evlerinde ziyaret etmeyi unuttuğumuz yeteri kadar yaşlı insan bulma imkânımız var. Çocuk esirgeme kurumu bünyesinde ki yerleri ziyeret ederek anne-baba hasretiyle yanan yetim ve öksüzlerin başını sevgi ve merhametle okşayalım.

Ne dersiniz? Yüce rabbimizin rızasını kazanmak için bunları yapsak ve devam ettirsek, Allah (cc) biz aciz kulların rızkını genişletivermez mi?

Diyanet işleri başkanlığına çağrımdır   

 Hicretin altıncı yılında kuraklık baş gösterince sahabe-i Kiram, Peygamberimiz’den(sav) yağmurun yağması için dua buyurmasını istediler. Peygamberimiz (sav) de dua da bulununca yağmur yağmaya başladı ve bir müddet devam etti. Yeteri kadar yağmur yağınca da asrısaadet döneminin güzel yürekli insanları Peygamberimiz’in (sav) riyasetinde şükür duasında bulundular.

Bizler de bunu örnek alarak genel adıyla “Yağmur Duası’na” çıkalım ve hayırlı ve bereketli yağışlar vermesini yüce rabbimizden niyaz edelim.

Her ne kadar geçtiğimiz ayda bir Cuma günü Cuma namazının farzından sonra böyle bir dua yapılmış olsa da bunun kapsamını genişletelim. Yine bir Cuma günü, gerekiyorsa resmi tatil ilan ederek, camilerimizi ve çevresini, kadın erkek, çoluk çocuk dolduralım. Cumadan birkaç saat önce başlasın programlar. Kuranı Kerim tilavetleri, Tövbe-i İstiğfarlar, vaazı-nasihatler ve yağmur duaları yükselsin minarelerimizden. Gönülden bir âmin diyelim hep birlikte…

Bu âminler vesilesi ile bütün canlılar sevinsin… Anne karnında dünyaya gelmek için sırasını bekleyen yavrular sevinsin. Çocuklarımız sevinsin. Tarlalarımız, dolayısıyla da topraklarımız ve üzerinde ki nebatat sevinsin. Hayvanlarımız sevinsin de memeleri süt ile dolsun.

Hatta bu yağmur duası programlarını ülke olarak geleneksel hale getirelim. Eğer yapacağımız program gününe kadar rabbim bize kar ve yağmurunu verirse, biz emelimizden geri adım atmadan şükür duasına çevirelim amellerimizi.

Kimbilir belki de bolluğun, bereketin ve dahi şifanın kaynağı olan Nisan yağmurları, gözden birkaç damla yaşla birlikte dilden dökülen âminler vesilesiyle, corono virüsünü de alıp götürür dünyamızdan…

Selam, saygı ve muhabbetlerimi sunuyor, bereketli yağmur ve kar yağışlarının olduğu güzel günlerde buluşmayı, yüce rabbimden niyaz ediyorum.


[1] Mülk suresi 67/21

[2] Mülk suresi 67/30

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.