islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3374
EURO
34,8108
ALTIN
2.390,60
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Açık
21°C
Salı Açık
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C

ALLAH’I UNUT (MA)MAK

ALLAH’I UNUT (MA)MAK

“Unutma, önceden öğrenmiş olduğumuz bilgi, beceri ve nesneleri hatırlama ve tanıma yetisinin  geçici veya sürekli olarak yitirilmesi” demektir.   Bu da  uzun süre  kullanılmayan, yada “hatırlandıkça üzüntü, rahatsızlık veren anı, kişi ve bilgilerin bilinçaltına atılması” anlamına gelmektedir.[1]   Diğer bir ifade  ile unutma, bazı  sebeplerle hafızadaki bilgilere ulaşılamaması demektir.  Dolayısıyla  bu durum, farklı teorilerin de  ortaya çıkmasına vesile olmaktadır. “Meselâ çağdaş biliş psikolojisinde unutma,  hem duyu belleğinde sinirsel bir bozulmayla hem kısa süreli bellekte kapasite sınırlaması, hem de uzun süreli bellekte erişimin engellenmesiyle açıklanır; bunların ilk ikisinde bilgilerin tamamen kaybedildiği, üçüncüsünde ise bilginin olduğu gibi kaldığı, fakat erişim mekanizmalarındaki sorunlar yüzünden hatırlanamadığı var sayılır. Klasik psikanalizde unutma “bastırma”nın bir işlevi, Gestalt psikolojisinde bellekteki tutarlı bütünlüklerin (anlamlı bilgiler) yapısının bozulmasının bir neticesi olarak gösterilirken, davranışçı ekolde pekiştirilmeyen davranışın sıklığının giderek azalması ve sonunda tamamen ortadan kalkması şeklinde açıklanır. Bazı teoriler ise bellek izlerinin kendiliğinden silikleştiğini yahut rakip bilgilerin ürettiği bellek izleri tarafından silindiğini savunur”[2]

Kur’an’da da unutma ile ilgili bilgilerin yer aldığı ve unutmanın   farklı yönlerine işaret  edildiği görülmektedir. Nitekim “Ey Rabbimiz! Unutarak veya hata ederek  yaptığımız yanlış işlerden bizi sorumlu tutma!” [3]  ayetinin unutmanın  bir yönüne; Münafıkların erkekleri de kadınları da  birbirlerinden farksızdırlar.(Hepsi de) kötülüğü emreder, iyiliğe engel olurlar, elleri çok sıkıdır. Onlar Allah’ı unutmuşlar, Allah da onları unutmuştur. Münafıklar gerçekten yoldan çıkmış kimselerdir”[4]  ayeti ile “Onlar ki, dinlerini alay ve eğlenceye aldılar. Dünya hayatı da kendilerini aldattı. İşte onlar, bu günlerine kavuşmayı nasıl unutmuş idiyseler, âyetlerimizi  nasıl bilerek inkâr etmiş idiyseler, biz de bugün onları öylece unuturuz”[5] ayeti  de unutmanın  diğer bir  yönüne işaret ettiği  görülmektedir. Bu nedenle Allah Teâlâ’nın   “Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmış kimselerdir[6]  sözüyle   mümin kullarını uyarma ihtiyacı hissettiği anlaşılmaktadır.  Zira genel bir kaidedir: “Unutan unutulur”.  Ya da “Gözden ırak olanlar gönülden de ırak olurlar.”

Ayetlerde “Allah’ı unutma dan ve sonuçlarından söz ediliyor ve bu sonuçlardan birisinin   Allah’ı unutanların Allah tarafından da unutulduğu;  diğerinin  ise  Allah’ın onlara kendilerini unutturduğu açıklanıyor. Fakat bu ayetlerde unutmanın ve unutturmanın  mahiyeti hakkında  ayrıca fazladan bir bilgiye de yer verilmiyor. Bununla birlikte tefsirlerde unutmanın mahiyeti ile ilgi  bazı yorumların  yapıldığı da gözden kaçmıyor. Nitekim bu yorumlardan birinde şu bilgilere yer veriliyor:

Haşr “19. ayetteki ‘Allah’ı unutmak’ tan maksadın Allah’ın kulu olduğu bilincinden yoksunluk ve O’na karşı kulluk borcunu umursamama olduğu anlaşılmaktadır. Tevbe 9/67  ayetinde aynı fiil kullanılarak münafıkların Allah’ı umursamadıkları, Allah’ın da  onları kendi hallerine  bıraktığı yani O’nun inayetine lâyık görülmedikleri ve kendi tercihlerinin  sorumluluğu ile baş başa kaldıkları belirtilmiştir. Burada ‘Allah’ı unutma’ nın yaptırımı ve sonucu ‘Allah’ın da onlara kendilerini unutturması’ şeklinde ifade edilmiştir ki bu, Allah bilincine sahip olmayan kişinin kâmil mânada insan olma şuurunun da zayıflayacağı anlamına gelir. Bir başka anlatımla, etrafını kuşatan bunca kanıta ve kendisine verilen akıl nimetine rağmen Allah’ı unutan, O’na kul olma idraki içinde olmayan kişi gerçek anlamda kendine yabancılaşmaya, dolayısıyla hayatını boşa geçirmeye mahkûmdur. İnsanın ömür nimetini bu şekilde heder etmesi ise karşılıksız kalmayacak, –bu dünyadakinden farklı olarak– âhirette, sorumluluğunun idraki içinde davrananlardan tam olarak ayırt edilip hak ettiği muameleyi görecektir. Müfessirlerin birçoğu tarafından 19. âyet, Allah’ın, kendisine karşı görevlerini yerine getirmeyenlere, iyilik yapmayı ve kötülüklerden sakınmayı unutturması, onları bu paydan ve mutluluktan mahrum etmesi şeklinde açıklanmıştır. Bu âyetten, insanın kendini tanıması yani var oluş amacını idrak edip onu unutmaması halinde rabbini de bilmiş ve tanımış olacağı mânası da çıkarılabilir. Hz. Ali’den nakledilen “Sen kendini bil ki rabbini de bilesin” ve “Kendini bilmeyen rabbini de bilmez” anlamındaki vecizeler bu yorumu destekleyici niteliktedir”[7]

Kendisine izafe edilen bir  sözde Lokman Hekim, ’“İki şeyi unutma: Allah Teâlâ’yı ve ölümü. İki şeyi de unut: Başkasına yaptığın iyiliği ve başkasının sana yaptığı kötülüğü”  der. Kul Sadî de,

Kabuğa dalıp da özü unutma

Kızgın saca bakıp köz’ü unutma.

“Elest” zamanında “Belâ” demiştin,

Allah’a verdiğin sözü unutma”  tavsiyesinde bulunur.

Unutmama ve hatırlama Kur’an’da “zikir” kavramı ile ifade edilir. Bu nedenle Allah Teâlâ. müminlerden “Ey iman edenler! Allah’ı çokça anın, O’nu sürekli hatırınızda tutun. O’nu sabah- akşam tespih edin ve yüceltin[8] diyerek kendisini anmalarını, dolayısıyla da unutmamalarını ister. Ayrıca bu talebi,  özel olarak  Hz. Peygamber’e de yapar:

Ey Peygamber! Sen de Rabbini bütün benliğinle sabah-akşam  alçak gönüllülükle ve O’nun a-azabından korkarak bağırıp çağırmadan, hafif bir sesle yürekten an.  Ve sakın Allah’ı unutan gafillerden olma”[9] der ve onun gaflete düşerek Allah’ı unutmamasını, unutanlar gibi olmamasını tavsiye eder.

“Anmak ve hatırlamak” anlamına gelen zikir, dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır. Zikir dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur. Kur’an’da türevleriyle birlikte birçok âyette geçen zikir, Allah’ı dille hamd, tesbih ve tekbir şekliyle övmek; nimetlerini anmak, bunları kalple hissetmek ve tefekkür etmek; kulluğun gereklerini akıl, beden ve mal ile yerine getirmek; namaz kılmak, dua ve istiğfarda bulunmak, kevnî âyetler üzerinde düşünmek şeklinde  açıklanır.” [10]

Allah’ı unutmamanın ve daima hatırda tutmanın önemli vasıtalarından bir diğeri de  helal  ve temiz olma şartına ve  ilkesine  bağlı olarak yapılmak istenen   her  doğru ve güzel  şeye “ besmele” ile  başlanılması kuralıdır. “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…” anlamına gelen besmele,  mümine  daima Allah’ı hatırlatır ve onun zihninde Allah  tasavvurunun oluşmasına ve  sürekliliğine katkıda bulunur.  Bu nedenle besmele, Müslümanın hayatında önemli bir konuma sahiptir.

Prof. Dr. Celal Kırca

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

[1] Psikolojibilimi.gen.tr

[2] İbrahim Kafi Dönmez. Nisyan, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul,33/144.

[3] Bakara,2/286.

[4] Tevbe,9/67.

[5] A’raf,7/51

[6] Haşr, 59/19.

[7] Hayrettin Karaman ve diğerleri, Ankara 2004, Kur’an Yolu  5/230-231.

[8] Ahzab,33/41-42.

[9] A’raf,7/205.

[10] Reşat Öngören  ,Zikir TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2013,44/409.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Recep Uzun dedi ki:

    Kalpler Ancak Allah’ı anmakla huzur bulur ayeti ne güzel bir ikaz dır