islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,6013
EURO
34,8092
ALTIN
2.492,47
BIST
9.508,99
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

BENİM ŞEHİRLERİM 1/ MARDİN   

BENİM ŞEHİRLERİM 1/ MARDİN   
23 Eylül 2022 10:00
A+
A-

Şehirlerin insan karakteri üzerindeki etkisi sanırım kültürel kodlarla alakalıdır. Kültür, inancın yaşam bulmuş şeklidir dersek; şehrin her dokusu da o inancı yansıtır. Meydanından ibadethanelerine, çarşılarından evlerin mimarisine kadar her yerde inancın izlerini görürüz. Bu alanlar ve mekânlarda yaşayanların onlardan etkilenmemesi mümkün mü? Şehir mi insanı, insan mı şehri etkiler, soruları zihnimi kurcalar durur sıklıkla. Soruları toplumbilimcilere bırakarak yaşadığım, belli bir zaman geçirdiğim, hayatımın kırılma anlarının olduğu şehirlerden bahsetmek istiyorum. Yani aslında bu şehirlerin benim için neleri ifade ettiğinden, bende bıraktığı izlerden söz etmek istiyorum. Bunu yazmamdaki amaç, şehir insan ilişkisinde şehirlerin bir ruhunun olduğunu da hatırlatmak ve herkesin kendi penceresinden yaşadığı şehre onun ruhu doğrultusunda bakarak bir şehir hassasiyeti oluşturmaktır.

İlk şehrim Mardin, bir dağın tepesine ve yamacına kurulmuş bir kenttir. Yukarı Mezopotamya’nın en eski kentlerinden biri olan Mardin, yüzyıllardan beri pek çok köklü medeniyete eve sahipliği yapmıştır. İpek yolunun en önemli noktalarından biridir. Kenti iyi görebileceğiniz bir noktadan gündüz ve gece baktığınızda insanların Mardin için neden ‘’gündüz seyranlık, gece gerdanlık’’ dediğini daha iyi anlarsınız.

Mardin’de kapısı köy camisinin duvarına bakan bir evde dünyaya gelmişim. Evin son çocuğu…  Doğum günümü bilmez annem. Üzüm zamanıydı oğlum, derdi. Yılını da falancaların Hüseyin hapisten çıkmıştı, o çıktıktan on beş yirmi gün, bilemedin bir ay sonra doğmuştun, diyerek belirtmeye çalışmıştı rahmetli. Köyde çok kalmamışım. Hayal meyal hatırladığım birkaç anı dışında şimdilerde Yeşilli ilçesine bağlı Dereyanı köyü ile ilgili öğrendiklerimin neredeyse tamamı sonradan ve farklı zamanlarda yaptığım ziyaretlerdeki gözlemlerim ile orada yaşayanlarla konuşmalarım sonucu edindiğim bilgilerdir. Ben çok küçük yaşlarda iken İskenderun’a göç etmişiz. Oraya da sonra geleceğim.

Mardin’e köyden ayrıldıktan sonraki ilk gidişim yaklaşık yirmi yıl sonra ve ben üniversite son sınıftayken oldu. Çok heyecan vericiydi benim için. O zaman Mardin henüz UNESCO dünya mirası listesine girmemişti ama çok farklı nedenleri de olsa tarihi dokusu büyük ölçüde korunmuştu. Beni heyecanlandıran şey, bu şehirde annem ve babamla ilgili hiçbir anım rağmen babamın hatıralarında zaman zaman anlattığı her yerin sanki hiç değişmeden yerinde duruyor olmasıydı. Hasan Ammar Çarşısı, İnekçiler Çarşısı, Bılalo Kahvesi, abbaralar ve diğerleri. Adım attığım her dükkânda yaşı babamınkine yakın esnafa babamı sormak istiyordum. Belki tanıyorlardır, belki babam onlardan defalarca alış veriş yapmıştır diye. Soramadım nedense.  Mardin’in her sokağında, meşhur merdivenlerinde babamın, annemin ayak izlerini arıyordum. Mardin Ulu Camii’nde oturduğum yere babamın oturup oturmadığını merak etmeden duramıyordum. Aynı merakı Zinciriye, Şehidiye ve Kasımiye medreseleri ile Cumhuriyet meydanında, Diyarbakırkapı’da, Babıssor çeşmesinde yaşıyordum. Annemle babam buraya oturmuşlar mı, buradan su içmişler mi, bu camiye de uğramışlar mı? … Sorular Mardin’in her köşesi, noktası, her esnafı için artarak devam ediyordu. Mesela, babamla annem hiç burada bir lokantada birlikte yemek yemişler miydi?

Mardin çok dinli ve çok dilli bir kenttir. Türkçe, Kürtçe ve Arapça hatta Süryanice iç içe geçmiş bir şekilde konuşulmakta. Asırlardır farklı inanışlara sahip insanların özellikle şehir merkezinde herhangi bir çatışma olmaksızın, bir hoş görü kültürü içinde birlikte yaşamaktalar. Bu, sadece Türkiye değil dünyaya örnek olacak bir durumdur. Bu düşüncelerle kentteki Dara Antik Kenti’ni, Midyat’ın tarihi konaklarını, Deyruzzaferan, Deyrul Umur manastırları ile şehrin farklı noktalarındaki kiliseleri de geziyorum. Oradaki insanların davranışları birlikte yaşama kültürünün yansımasının canlı örnekleriydi. Babamın anılarında zaman zaman dile getirdiği örnek davranışlar sergileniyordu. Babamın anlattığına göre ramazan ayında Hıristiyanlar, lokanta benzeri yerlerini kapatırlar ya da camekânlarını kalın perdelerle örterler ve sadece dindaşlarına hizmet verirlermiş. Müslümanlar da onların bayramlarını kutlar, bazı eğlencelerine katılırlarmış zaman zaman.                                                                             Mardin’de gezeceğiniz, görmeniz gereken o kadar çok yer var ki, hangisinden söz etsem diğerinin gönlü kalır. Beyazsu ve Gurs vadisi, saklı cennet olarak adlandırılabilecek güzellikte ve görülmesi gerekli yerlerdir örneğin. En iyisi siz bir yolculuk planlayın ve gidin Mardin’e.   

Bir arada yaşama becerisi, Mardin yemek kültürünün de gelişmesine, çeşitlenmesine katkı sunmuştur. Kaburga dolması, sembusek, içli köfte, etli ekmek (Konya etli ekmeğinden çok farklı) ve diğer lezzetler… Şimdilerde kenti ziyaret edenler, sadece tarihi yerleri görmeye değil lezzetli yemekleri tatmaya da gelmektedir. Hatta bazılarının ziyaret sebeplerinin ilk sırasını nefis Mardin yemekleri almaktadır.                                                                        Telkâri gibi ince işçilik isteyen kuyum işlerindeki titizlik, Mardin halkının diğer işlerinde de titiz olmalarını sağlamıştır sanki. Kim hangi işi yapıyorsa yapsın hakkını vererek yapmaya gayret eder.

Bütün bunların üstüne diyorum ki Mardin, bende ‘baba’ yarası olarak durur. Yetiştirdiği ürünleri o günün zorlu koşullarında köyden şehre getirip satan, kazandıklarıyla evin her türlü ihtiyacını karşılamaya çalışan babamın anılarının yarasıdır. Babamsız dolaştığım dar sokakların, inip çıktığım merdivenlerin, oturduğum mekânların bende açtığı yaradır Mardin. Kimse bilmez sancılarımı, acılarımı. Niçin orada uzun yürüyüşler yapmak istediğimi bilmez kimse.  Babamın anılarına ortak olmaya çalıştığımı bilmezler. Mardin kadim, yaram derin, vesselam.

EYYUP YÜKSEL      

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.