islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
35,4621
EURO
36,6331
ALTIN
3.078,10
BIST
9.799,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
10°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
11°C
Pazar Az Bulutlu
11°C
Pazartesi Az Bulutlu
11°C

BİZE BIRAKILAN MİRASIN DİLİ

BİZE BIRAKILAN MİRASIN DİLİ
8 Aralık 2024 10:00
A+
A-

SULTANLARIN ÖNÜNDE!

 

Ahlat, bastonuna yaslanan zaman,

Eritir hüznünü ruhunda günün.

Tarihim canlanır burada her an,

Saklı geleceğe sevdası dünün.

 

Dinle, her mezarın bir dili vardır,

Hece taşlarında fısıldar bize.

Anlayana bu dil bir özge yardır,

Bu dille getirdik düşmanı dize.

 

Bu kabir mahşeri bu topraklarda,

Bekçisidir bizim barışımızın.

Sevdasını saklar kışta baharda,

Fethe doğru koşan yarışımızın.

 

Kaç Türkmen beyine heyecan verdi,

Bu deniz, bu ırmak ve bu topraklar.

Umudu tül gibi ufkuna serdi,

Burda aşkın bin bir çeşit rengi var.

 

Artık abideler bir sıcak liman,

Yurdumun aşkıyla tanışır her gün.

Aşkımla beslenen bu coşkun iman,

O sessiz diliyle konuşur her gün.

 

Sınır boylarında yatan yiğitler,

Sonsuz uykusunda nöbette durur.

Verir son emrini: ‘Durma yürü!” der,

Her sabah kösüne bu dille vurur.

 

Tarih, sevdamızla boyanır burda,

Bu yüzden bu yurdu etmiş hediye.

Malazgirt’in ruhu uyanır burda,

Yine yola çıksın Sultanlar diye.

Aşkın sükut halindeki dilini anlayabilmek için bir Mayıs gününde Ahlat’a gittim. Beni bu topraklara çeken neydi? O, bir ilahi lütfun sırrı olarak beni toprağıma gözyaşı dökmek için mi koşturdu bilemiyorum? Ama bir aşk halinin vuslat heyecanı olmalıydı bu!

Onuru kadar dik duran hece taşlarının önünde, bu mahşerî kuşatmanın dili döküldü dudaklarımdan ve yukarıdaki şiiri yazdım orada.

Bu mısralar bir gizli aşkın ve ihanete açık hoşgörümüzün feryadı olarak okunmalıdır. Biz, taşın dilinden anlayan bir millet olarak sahip olduğumuz o gizli hikmetin sesini yarınlarımıza taşıyacaksak, bu mezarların suskun bakışıyla duygularımızı yıkamamız gerekir.

Bizler, asırlar boyu at sırtında önümüzdeki tek servetimiz olan hayvanlarımızla konup göçerek yaşamış bir milletin bekaayası durumunda kalamazdık. İlk yerleşik işareti, “Orhun Anıtları”nda vermemiş miydik?  Sonra, Orta Asya bozkırında sevdasını kaybetmiş âşıkların yalnızlığı gibi duran “Kurganlar” neyin nesiydi? Bunlar, asırlar öncesinde müstakbel yurdun geleceğimize vurulan işaret mühürleri değil miydi?

Burada her mezar taşı, nice yüce ideallerin alınyazısına adanmış bir kahramanın macerasını fısıldar bize. Çünkü toprağa düşen yüreğin ülküsü bu anıtlarda saklıdır. Şu ovaya serpilmiş anıt mezarların kubbeleri kâinatı kümbet şekline dönüştürüp ruhunun üzerine örtü yapan geçmişimizin macerasını anlamadan yaşamamalıyız: Bundan uzaklaştıkça, başkalarının emrine girerek kuklalaşmış, dolayısıyla içimizde bugün artık mücadelesini vermeye sürüklendiğimiz kazurat haline gelmiş din ve devlet düşmanlarına fırsat veririz. “Kanımda bir damla Türk kanı yoktur”, diye övünen ve hatta, cumhuriyetin ilanından 32 yıl sonra doğmuş olmasına rağmen,“Cumhuriyeti biz Türk olmayanlar kurduk” baş kakıncına sarılan bir adam; “Medeni bir ülkede yaşamıyoruz. Türkiye çok gayrimedeni bir ülke. Türkiye, benim dünyada gördüğüm en ilkel ülkelerden biri. Ben Türk halkı kadar cahil, Türk halkı kadar ahlak kavramından yoksun bir toplum tanımadım”,diyebilen densiz ve dengesiz bir adam, bu ülkenin üniversitesinde ders verecek seviyeye taşınıyorsa, bizim Ahlat’ın fedakâr kahramanlarından alacağımız dikkat ve irade dersi olmalıdır! Onların bizlere bıraktığı yol işaretleri, milli hassasiyetlerimizin ana besleyici unsuru olmalıdır.

Gelişmeyi maddi unsurların hâkimiyetine teslim eden bir millet, kültürünü ve medeniyetini koruma refleksini kaybederse, bu tür kerameti kendinden menkul müfterilerin böyle aşağılayıcı ifadelerine muhatap haline gelebilir. Hem bu ülkenin kaymağıyla besleneceksin, hem bu ülke insanını böylesine aşağılayacaksın, bu nankörlüğün bedeli olmalı değil midir?  ‘Düşünce hürriyeti, ifade özgürlüğü’ gibi şablon sığınma adacıklarının gölgesine gizlenerek ihanet odaklarının sözcülüğüne kalkışanların hezeyanları bizden önce Ahlat’ın, sadece Ahlat’ın değil, bütünüyle ülkemizin geleceğine canlarını ve kanlarını feda eden kahraman şehitlerimizin ruhunu sızlatacaktır.

Dikkatimiz, devlete ve devleti oluşturan insanlarımızın refahına yol açmak için şehirleri yenilemekten, insanlar için koşuşturmaktan ve sadece onlara hizmet etmeye adanmış olmaktan ibaret değildir: Unutmayalım, geçmişine sahip çıkmayan istikbal ve istiklali de olamaz! Onurundan ödün veren hiçbir milletin geleceğinden beslenme şansı yoktur. ‘Damarında tek damla Türk kanı bulunmadığından’ övünen bir çıbanbaşının bize keyfiyet gömleği biçmesine izin vermemeliyiz. Bunlar içinizdeki cerahate dönüşmüş urlardır, “Ahlat’ın Sultanları”nın mezarları başındaki anıtlaşan hece taşları, bir diriliş hamlesi olarak öncelikle bize bunu söylüyor olmalıdır! Anlayabiliyorsak, bize bırakılan mirasın dili budur!

MUHSİN İLYAS SUBAŞI

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.