islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Salı Az Bulutlu
18°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C

Dinler Tarihi ve Kurban

Dinler Tarihi ve Kurban
23 Haziran 2023 09:31
A+
A-

Bayram yaklaşıyor. Biz Müslümanlara düşen ilk iş, Mübarek Kurbanımızı ile ücretini özdeş kılmayalım; mesela “senin hisse kaç bin tuttu? Veya “Sen payına kaç para ödediydin?” gibi Kurbanın manevi değerini maddi değerlerle mukayese etmeyelim. Dinler Tarihine göre medeniyetlerin manevi değerlerini maddi unsurlarla hele ekonomik açıdan mukayese etmek doğrudan mukaddesatın değerini düşürebilecektir.

Kurbanımızın kutsiyetini sekülerleştirmeyelim. Mesela “deep freeze çok küçük, bir türlü sığmadı etler?” demeyelim; onun manevi ağırlığını, taşıyacağı ruhani yükü, gerçek sikletini ve hacmini alabildiğine daraltmayalım. Kurban’ın yakınlaştırırken yaptıkları bize kattıklarını düşünelim. Onu, aşırı artık bir evcil hayvan moduna veya dünyevileştirilmiş, semirmiş besili hayvana; mackro-gross” hayvana dönüştürmeyelim.

Daha kötüsü Kurbanı, ev halkının veya yakın arkadaşların sıraya girip “selfie çektirdiği”, kendi zenginliklerimizin, şatafatımızın izhar edildiği kendimizden çok nesnelliğimizin ve kimliğimizden ziyade neliğimizin öne çıkarılıp gerçek değil sanal yüzümüzün belirdiği sosyal medya kurbanına asla dönüştürmeyelim. Kendi kutsalımız iç dünyamız, mahrem kutsallığımızdır unutmayalım.

Kurban kesilirken, en keskin aletlerimizi, sağlam iplerimizi, güçlü ve uzman kişilerimizi yanımızda hazır tutalım. Kurban kesilme sürecinde Tekbirlerimize, kahkahalar, boş konuşmalar, gürültüler karışmamadan bizi yaklaştıran en somut varlığın kendini fedasını sükûnet ve derin bir huşu ile Rabbimizin adını dilimizden düşürmeden mübarek kurbiyetimizi doya doya yaşayalım.

Kurban kesildikten sonra onun mukaddesata dönüşen her şeyine biz de değer verelim. iç organlarını, içyağlarını, bağırsaklarını gelişi güzel sağa sola atmayalım, hele çöp tenekelerine tıkarak “kendi kutsallığımızı” kokuşmuşlukla lekelemeyelim. Onun her nesnesi kana bulaşmış yuları bile bizleri ağlatabilmeliyken onu sıradan bir nesne olmaktan çıkararak Kurban ibadetimizin en somut vesilesi görüp “gerekli azami hürmeti” gösterelim. Rabbimizin “Ehsinu/ güzel yapın” geniş emrini her görünmeyen zerresine ve görülen parçacığına kadar yerine getirelim.

Kurban, uzaktan yakına tüm ümmeti de birbirine yakınlaştırmalı. Kilo işi ete ve kemiğe odaklanarak değil aslında Kurbanımızın bize ait fedakarlığımızı, sadaka algımızı bariz olarak belirleyen bir vasıta olarak kendi Muhsin oluşumuzu izhar ettiğini unutmayalım. Kurbanımızı bir yığın et görmeden ihsan sıkletimizden bölerek yakın aşiretimize, komşumuza, açıkça isteyene veya istemekten mahruma veya muhtaç olduğunu gizleyen fakir bir din kardeşimize, ihsanın iç bükey hali olarak kendimize ayıralım. Kurban, ümmet ile dini kardeşlik bağlarını yakınlaştırıcı akrabalarımızla ise genetik bağlarımızı kuvvetlendirici bir sağlaması olduğunu bilelim.

Biz Müslümanların dışındaki tüm “gergin ve tedirgin” insanların bilhassa “Kurban cinayettir” diyen “sekülerler”, Avrupa’nın ortaçağında kendinden olmayan dindarları bile “sapkın/heretik kabul ederek, suçsuz yere diri diri içine Şeytan girdi niyetine yakıp batıl dava uğruna kurban eden Katolikler, politik ideolojilere ve sömürgeciliğe kurban isteyen Protestanlar ve onlara hayran kalanlar Müslüman kurban mefhumunun ulvi anlamlarından mahrumdurlar. Kurbanımızdan uzaklaşarak onlara zikren, fikren ve fiilen asla yakınlaşmayalım; aksine Kurbanımız bizi bunlardan uzaklaştırsın.

Bilelim ki “bir senelik kavmin günahlarina kefaret olsun” diye çöle veya ıssız bir yere götürüp kavmin günahını yükledikleri “günah keçisini” kurban eden Yahudilerden, İsa Mesih’in Aslî günahın boyunduruğundan tüm insanlığı kurtarmak için haçta kendini fidye olarak kurban ettiğine inanan Hıristiyanlardan da farklı ve ayrı olarak İslam Kurbanı, bir başka boyutta en somut bir teslimiyet izharı ve sadakat formudur.

Son olarak bu çağın sözde ilahlarına, simule ve sahte put ve ikonlarına her türlü kulluğu ve saygıyı kusur etmeyen çağdaş seküler zihinler bizim kurbanımızı anlayamazlar, Yine her türlü basit objeyi, bisküvi, kuru ot, yaş ekin veya hububat sunabilen, sunularına dokunmayan çürümeyi metafizik açıdan tüketildi sanan Hindular, Budistler hatta geleneksel kültüre mensupları, bizim Kurban anlayışımızı idrak edemezler. Bunlar için söyleyeceğimiz şey; bizim Kurbanımızın bir boyutuyla, doğa ile insanı birlikte ve iç içe gören her sosyolojik teoriyi de aşan tabiata irfani bakışıyla derinlemesine yoğrulan ve kendini feda eden, sindiren ve sonunda dönüşerek fıtratıyla bütünleştiren derin anlamlar içerdiği hakikatidir.

Prof. Dr. Mustafa Alıcı

 

ETİKETLER: kurban, ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.