islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5559
EURO
34,8662
ALTIN
2.425,23
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

DİNLER TARİHİNDE EKSEN ÇAĞI

DİNLER TARİHİNDE  EKSEN ÇAĞI

Dinler Tarihinde cemaatin en yüksek seviyede gelişip kök saldığı, ruhbanların etkin hale geldiği dönem, kabile yapılarından çıkıp daha büyük ölçekli devletlerde cemiyetlerin özel kurumlar halindeki ortaya çıktığı safha olup “Eksen (Axial) Çağı” diye bilinmektedir. Bu terimi Alman filozof, din fenomenoloğu Karl Jaspers (ö. 1969) bulmuştur. Jaspers, Eksen Çağı ile M.Ö. 600- M.S. 100 yılları arasındaki bir dizi din kurucusu, peygamber veyahut filozofun öncülüğünde orijinal öğretileri olan özgün cemaatler halinde ortaya çıkan inançlar çağını kastetmektedir. Cemaatler arasındaki iş bölümleri de yaygın ve çok gelişmiş kategorilerle boyutludur. Son tahlilde farklı farklı inanç coğrafyalarında olmalarına ve aynı veya tek tip gelişmeler kaydetmemesine rağmen “Eksen Çağı dinleri” denen özel bir din tipolojisi tanımlanabilecektir.

Teolojilerin yanında kendilerini beşeri ahlaki ilkelerle meşgul olan, beşere ait kişisel veya ruhani tekniklerle davranış biçimleri sergileyen, insanların kendini disipline etmesini, aşırı dünyaya veya hırsa dalmaktan feragat etmesini öne çıkaran yeni bir sosyal sınıflar ortaya çıktı. Bu inançların, üç dönemli coğrafi alanı bulunmakta olup bunlar sırasıyla Kuzey Çin, Ganj Vadisi ve Doğu Akdeniz Havzasıdır. Hint alt kıtası veya Ganj bölgesinde Hinduizm temelinde ortaya çıkan reforme edilmiş zahitler topluluğu olarak Budizm ve Caynizm, Kuzey (Doğu) Çin halk kültürünün yeniden şekillendiği sükûnet verici sosyal yapı öneren Taoizm, İlahi nizamın aktif yönlerini öne çıkaran sosyal yapı emredici Konfüçyanizm Doğu Akdeniz’de beliren Orfizm, Babil Sürgünü sonrasında İkinci Tapınak Dönemi güçlü ruhban sınıfıyla yorumu (Talmud) ilahi kelamın (Tevrat) önüne geçiren Rabbani Yahudilik, tabiatçı sofistlerden başlayarak felsefi düşünceyi sistematize edici topluluk olarak putperest Stoacılık ve bunların tamamını yeniden kendi içinde tutarlı hale dönüştürmek üzere tek bir potada eritip şekillendiren inananlardan oluşan bir kilise öneren Hıristiyanlık öne çıkacaktır.

Bu dönemin öğretilerindeki en önemli ortak sosyolojik yön, dramatik bir tarzda gelişen Altın Kural (Komşunu Kendin Kadar Seveceksin) etrafındaki sosyo-ahlaki dini kural ve kanunların bulunmasıydı. Bu kurallara uymayanların kötü amellerin cezalandırıldığı bir canlı dünya aynı zamanda bu ihlallerin maddi yönleri olan bir fidye veya kurban olayı ile de karşılık bulmaktadır. Yeni öğretiler aynı zamanda inananların en azami kapasiteleri olarak sunulan çeşitli ahlaki model, aziz veya bilgeleri de etraflıca tanımlamaktadır. Boyer’e göre ahlaki dini öğretiler tanrılar üzerinden açık bir dille sezgisel formlarla günlük ahlaki akıl yürütmeler halinde sunulmakta ve evrimci bir kalkış noktasından bu ahlaki sezgi ve duygular,  kaynakların adil dağıtımı gibi insanlara yararlı şeyler sunan motive edici düzenlemelerle cemiyetlerdeki yardımlaşmaları yönlendiren ilkelerin sonucu olarak izah edilebilmektedir. Altın Kural’ın anlamı şuydu; “sen olmakla ben eğer bir şey kaybetmezsem aslında sen de ben olmakla bir şey kaybetmeyeceksin” Boyer, Eksen Çağı’nda ortaya çıkan dini öğretilerin, sezgisel, zorlayıcı olduklarını ve önceden var olan ahlaki sezgileri açıklayıp genişlettiklerini açıklamaktadır.

Dinler Tarihine göre Eksen Çağı, aynı zamanda bir tarafta dindarın bireysel ve kişisel disiplini ve ılımlı olmayı besleyip benliğin kontrol altına alınmasına, heveslerin ve şehvetin sınırlandırılmasına dair tutarlı yeni teknikler (yoga veya riyazat halleri) geliştirdi. Bunu destekleyecek şekilde son derecede bireysel olan ruh gibi kendisini daha iyi ve daha saf hale dönüştürecek bir kavrama sahip olarak ve ahlaki davranışlar yoluyla kritik duruma düşmeden kurtuluşa ulaşabileceğini öne çıkardı. Bu yeni ve değişik teknikler, aynı zamanda dindarların bazı temel fıtri motivasyonlarını – yiyecek, barınak ve kaynak bulma arzusu, sosyal statü kazanmak ve çoğalma gibi- dizginlemek maksadıyla cemaatin içinde rahipler olarak bir başka elit sınıfın teşekkül ettirilmesi suretiyle müeyyideler veya onaylamalar olarak yürürlüğü konmuştu. Hinduizm’de olduğu gibi ruhban sosyal gruplar sahip oldukları münzevi öğretilerle, bu motivasyonları olumsuz açıdan ve aşağılayıcı bir şekilde tanımlarken, aynı zamanda en olumlu anlamda saf bir ruhun geliştirilmesi yetiştirilmesine taraftar iken maddi ve biyolojik açıdan üremeyip çoğalma karşıtıydılar. Bu sosyal oluşumlar olarak ruhbanlarda ön görülen temel yol daima kişiyi kısıtlayıcı ve daha düzgün bir yaşam sürmeye yönelik (mesela Konfüçyanizm) ve acı ve ıstırabı geçici hale dönüştürücü (söz gelişi Stoacılık) veya maddi dünyayı toptan reddetmek şeklindeydi (mesela Budizm).

Neticede Eksen Çağında inançların teo-politik liderleri öncülüğünde “sosyo-politik güçler” olarak zuhurları, geliştirdiği yeni politik kurumlarla söz gelişi krallıkların veya şehir devletlerin baş göstermesiyle gittikçe artacaktı. Bilhassa bu antik dönemde şehir devletleri, krallıklar hatta imparatorluklar gibi karmaşık sosyo-politik ve ekonomik yapıların ortaya çıkmasıyla özel hakları olan, yenilere katı otorite kurucu ve avama özel ritleri bulunan tekelci meslek loncaları olarak sanatkar, tacirler, demirciler, kasaplar ve devlet adamları, fiyat ayarlayıcılar, standartlaşmış ve garanti altına alınmış eğitim, mal ve hizmet sağlayıcıların yanında Doğaüstü varlığa ibadetleri yöneten bilgili uzman kişiler ortaya çıkacaktır. Bu safhada artık gittikçe sosyal kurumsal yapılarını çok boyutlu hale dönüştüren klasik inançlar, sosyo-politik açıdan yaygın bir alana genişleyerek Ortaçağın sonuna kadar gittikçe daha uç noktalarda gelişebilen politik tesirler depolamaya güç yetirebileceklerdir.

Prof. Dr. Mustafa ALICI

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.