islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5490
EURO
34,7341
ALTIN
2.492,91
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
15°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
20°C

DÜĞMESİZ CÜBBENİN ÖZELLİKLERİ

DÜĞMESİZ CÜBBENİN ÖZELLİKLERİ
5 Haziran 2023 09:00
A+
A-

Cumhuriyet Dönemi, tüm geçmişi inkâr ederek sözde yeni bir toplum yaratmak işine girişmişti. Oysa bu, tarih açısından da sosyoloji açısından da pek mümkün değildi.

Devrimler, kısa vadede kadroları değiştirir ama ruhları değiştiremez.  Kadroların değişmesi nedeniyle toplumun değişmesi hız kazanabilir. Fakat uzun boylu bir oluşumun sonunda gerçekleşecek ruh değişimi için devrim ortamı, elverişli bir ortam değildir. Cumhuriyet döneminde eskiye ait ne kadar Sembol ve simge varsa ortadan kaldırmaya çalışmış, fakat bunlardan birini tümüyle kaldırmayı becerememiş ve başaramamıştır. Bu da “Düğmesiz Cübbe”dir.

Toplum hayatında üç sınıf insan cübbe giyer. Bu cübbenin düğmeleri yoktur.

1-Din Adamı.

2-Akademisyen.

3-Hukukçu.

Büyük olayları tek başına düşünmeye imkân yoktur. Dünyada cereyan eden olaylar, birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiştir. Hatta bir tek olayın bile çok zengin neden ve netice tabloları olabilir. Cumhuriyet döneminde ne yazık ki dünyada olup bitenler, düşünülmeden sadece Batının adet ve gelenekleri, kanunları, düşünce dünyası ve uygulamaları alınırken bir süzgeçten geçirilerek alınmamıştır.

Cumhuriyet döneminde dini bir takım ibadet ve uygulamalar yasaklanmıştır.  Fakat din adamlarının giymiş olduğu cübbe,  akademisyenlerin bilim payesini verirken üstlerine geçirdikleri cübbe ve mahkemelerde hukukçuların, yani hâkim ve avukatların giydikleri cübbe yasaklanamamıştır. Bunun da büyük bir anlamı vardır.

Bir milletin ya da bir medeniyetin fetret devreleri de vardır. Böyle dönemlerde maddeden ve madde erbabından, hükümet ve hükümet adamlarından geri durmak ve onlara ben bağlamamak, üstün ve temiz şahsiyetli kişilerin sığındıkları sağlam bir korugandır. Böylelerini, kimse alt edemez, hükümdarlar ve zenginler onları elde etmeye güç yetiremezler. İşte bunun içindir ki cübbe bir simge ve sembol olarak bağımsızlığın işaretidir.  Fakat ne yazıktır ki günümüzde her üç meslek erbabının giydiği bu sembol, anlamını ve ruhunu yitirmiştir ve bu meslek erbabı da ağzına kadar politikaya bulaşmıştır. Bu nedenledir ki,  bugün adaletten bağımsızlıktan ve özgürce hareket etmekten bahsetmemiz mümkün değildir.

Din adamlarımız, mihrap ve minberi adeta politikanın emrine vermiş ve yukarıdan gelen emirlere harfiyen uyarak bu cübbenin, bu bağımsız sembolün hakkını pek verememişlerdir.

Akademisyenlerimiz, üniversiteleri, muktedirlerin emrinde vermiş ve bağımsız düşünceyi rafa kaldırarak yine bu düğmesiz cübbenin ruhuna ihanet etmişlerdir.

Hukukçularımız da adaletle hareket etmeleri ve bağımsız bir şekilde yargılamalarda bulunmaları gerekirken, onlar da bu cübbenin hakkını pek verememekte ve toplumdaki adalet duygusunu gerçekleştirememenin sıkıntısı çekmekte ve toplumda adeta kaosa neden olmaktadırlar.

Yeryüzünün özünü titreten secdeden, cübbeler giymiş imamların ibadet coşkusu ve mihraplar, uzun zamandan beri bu yoksunluğun özlemini çekmektedirler. Mescitler bu secdeye, susuzluktan çatlamış toprağın yağmura olan özlemi gibi özlem duymaktadır.

Üniversitedeki akademisyenler, kalp hararetini yitirmiş, bilim aşkından yoksun ve hayat ateşleri sönmüş olsa da,  Batılıların nüfuz ve üstünlüklerine boyun eğmeyerek düğmesiz cübbenin hakkını mutlaka vereceklerdir.

Adaleti dağıtmakla görevli hukukçular, yani düğmesiz cübbe giyenler de gönül hararet ve şevkini tekrar kazanacak ve adaleti toplumun tüm kesimlerine yayacaklardır.

Dicle ve Fırat, Seyhan ve Ceyhan, Kızılırmak ve Yeşilırmak, Anadolu’daki bereketli topraklara suyunu akıtırken, gözleri budaktan sakınmayan, azimleri ve adalet duyguları güçlü, zorluklara karşı iradeleri sayesinde uzun asırlar yalçın kayalar gibi ayakta durabilenleri örnek alan hukukçular, adalet sistemini kurmayı başaracaklardır.

Düğmesiz cübbenin hakkını verenler, geleceği repertuarda, geçmişi kimlik dosyasında, gücü geçmişten, ışığı ise gelecekten alacak, agora denilen meydana çıkacak ve şimdiki zaman hayatını taş taş ören birer kader mimarı olacaklardır.

 

Şakir Diclehan

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.