Samimiyet, bohçasını toplayıp hayatımızı çoktandır terk etmiş. Her davranış mekanik bir işleyişin sonucu olarak karşımızda duruyor. Yapılması gerekiyordu, yaptım şeklinde bir tavır tedavülde şimdi.
Hasbilik, içtenlik; kütüphanelerin tozlu raflarında tozdan cinnet geçiren kitapların sayfalarında silindi silinecek ansiklopedik maddelere dönüşmüş. Zaman zaman karşılaştığımız samimi davranış kırıntılarından emin olamıyoruz artık. Çünkü örnekleri çok azalmış. Bu defa o davranışların gerçekliğini sorgulamaya başlıyoruz. Niyet okuyuculuğu gibi bir hastalık yayılmış toplumun içine. Karşımızdakinin davranışlarından emin olamamak bir psikolojik rahatsızlık olarak değerlendirilebilir mi?
Şüphe, pandemik bir ruhsal virüs olabilir mi? Herkes her şeyden şüpheleniyorsa bunun başka bir izahı mümkün mü? Aileden toplumun en geniş kesimlerine kadar ağır bir şüphe ve görünenin ardında bir başka bir durum arama düşüncesi yayılmış. Komplo teorilerini besleyen en önemli unsur haline gelmiş maalesef bu durum. Bütün bunlar bir anda hayatımızın ortasına gelip yerleşmedi. Habis ve sinsi bir virüs gibi yavaş yavaş sirayet etti toplumun tüm katmanlarına. Tam da burada bir toplum mühendisliği çalışmasından söz etmek mümkün sanki. Belirli vakıflar, dernekler tarafından fonlanan bazı bireyler, içine girdikleri yapıların kisvesine de bürünerek şüphe tohumlarını ektiler. Bu tohumlar da toplumun samimiyetini, ihlasını ağacın içine yerleşmiş kurt gibi yavaş yavaş kemirdi ve yok etme aşamasına getirdi. Toplumu inceleyenler, toplum hakkında araştırma yapanlar genel bir güvensizlik ve davranışlarda yapaylık gibi durumların öne çıktığını göreceklerdir.
Annelerimizin, babalarımızın sahip oldukları bilgiler, bizim şu an bildiğimiz ve kolaylıkla ulaşabildiğimiz bilgiler yanında devede kulak ölçüsünde iken onların tutum ve davranışlarındaki samimiyetin belki yüzde biri bizlerde bulunmamaktadır. İbadetlerindeki aşklarından komşuluk ilişkilerine kadar baştan ayağa ihlas ve içtenlik vardı. Şimdi ise neredeyse tamamen çıkara/menfaate dayalı bir ilişkiden söz edebiliyoruz ancak. Sevgimiz, saygımız, oturup kalkmamız, ziyaretlerimiz, iş arkadaşlığımız hasılı pek çok ilişkimiz artık samimiyetten uzak ve sadece çıkara dayalı hale gelmeye başladı. Elbette istisnalar vardır ve birbirini gerçekten ‘Allah için’ sevenler hala bulunmaktadır. Onların bu davranışı içimizde pek çok umudun yeşermesine de sebep olmaktadır. Tamamen karamsar bir tablo çizmemizi onların bu duruşu engellemektedir hamd olsun.
Kardeşliğin, değer bilirliğin, ihlasın yeniden inşası için dupduru kalplere ihtiyaç var. Hesapsız, beklentisiz, inançla perçinlenmiş dupduru kalpler. Yüreklere dokunan, yürekleri sevgiyle dokuyan, onları içtenlikle fetheden bireylere ihtiyaç var. Bunu gerçekleştirmek isteyenler nefislerinden/kendilerinden yola çıkmalıdır. Burada bir ayna testini öneriyoruz. Bu test, her iş ve durum için uygulanabilir. Bir nevi nefis muhasebesidir. Öğrenci, öğretmen, memur, işçi, patron, asi ya da muti’ hangi durumda olursak olalım bu testi uygulamamız mümkündür. Bu bir samimiyet testidir aslında. Ayna testini şöyle yapıyoruz: Bir aynanın karşısına geçiyoruz ve gözbebeklerimizin içine bakarak hangi iş ya da durum ile ilgili isek kendimize sorular soruyoruz. Bunlardan birkaçını örnek olsun diye buraya yazalım:
-Bugün yeterince çalıştım mı?
-Bugün komşularımla ilişkilerim nasıldı?
-Bugün evime helal lokma getirdim mi?
-Bugün ibadetlerimi gereğince yerine getirdim mi?
-Bugün çalışma arkadaşlarımı üzecek, zora sokacak bir davranışım oldu mu?
-Bugün yeryüzündeki mazlumlar için hiçbir şey yaptım mı?
-Bugün zalimlerin zulmünü durdurmak için hangi davranışı sergiledim?
-Bugün sevdiklerim, inancım için ne yaptım?
Soruları artırmak mümkün. Ancak testi uygularken gözbebeklerimizin içine bakmalıyız ve verdiğimiz cevaplarda samimi olmalıyız. Ayna testinde kişi kendisiyle baş başadır. Kişi kendine yalan söyleyemez. Söylerse zaten insan olma vasfını yitirmiştir ve ondan artık insanlık namına bir şey beklenemez. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu test, aslında bir nefis muhasebesidir. Bu muhasebeyi yapmanın elbette başka yolları da vardır. Biz burada dupduru bir kalbe ulaşmak için bir öneride bulunduk. Kaybolan, kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimizi kurtarmanın, yaşatmanın bir yolunu buluruz belki o duru kalplerle. Dostlarımıza, sevdiklerimize sık söylediğimiz bir temenniyle bitirelim: Yüreğinize iyi bakın..
EYYUP YÜKSEL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-