islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2447
EURO
37,5539
ALTIN
2.883,23
BIST
8.929,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
25°C
İstanbul
25°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
27°C
Cuma Yağmurlu
22°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C

Fikir’den Uygulamaya Geçememenin Hüsranı

Fikir’den Uygulamaya Geçememenin Hüsranı
30 Eylül 2024 09:18
A+
A-

İnsanoğlu düşünen ve o doğrultuda hareket eden, şuurlu bir varlıktır. Onun bu hali, olayları ve gerçekleri, bilerek ve düşünerek anlamasına ve ona göre tavır almasını imkan sağlamaktadır.

Fikirler, uygulanmak içindir:

İnsan, aklı ve değerleri ile bir fikri kabul veya reddeder. Bu tavırda, ne şuursuz bir tepki ve ne de bilmeden ve kavramadan bir kabul durumu vardır. İnsan düşüncesi, sahip olduğu yüce değerler ile olayları değerlendirmekte ve onlar hakkında bir “hüküm” vermektedir. İyi veya kötü, doğru ve yanlış gibi..

Fikirler insanlar tarafından, olaylar ve sistemlerin ortaya çıkmasına imkan hazırlamaktadır. Tarih boyunca inanç, hukuk, ahlak, siyaset, kültür gibi olaylar, hep bu “fikri yöneliş”  çerçevesinden irdelenmiş ve değerlendirilerek kabul veya reddedilmiştir.

Aslında bu durum, insanın kendi varlığı ile yaşadığı sistem arasındaki en önemli ilişkiyi de ortaya çıkarmaktadır. Bu yüzden, uygulanmayan bir fikir; veya fikir ile belirlenmeyen bir sistemin varlığından bahsedilemez..  Bütün bu etkileşim içinde insanın, şuurlu bir varlık olarak, olayları değerlendirme ve benimseme tavrı önem taşımakta ve haklar sisteminin de temelini oluşturmaktadır.

Günümüzde, fikrin yerini, ihtiyaçlar, arzular veya ideolojiler almıştır. Bu durumda, insanın aklı ve iradesinden çok, bedeni ve biyolojik ihtiyaçlarının onu yönlendirmesine şahit olmaktayız.  İdeolojiler ise, Cemil Meriç’in dediği gibi, insan idrakine “zorla benimsetilmiş” olmalarından dolayı, fikir olmaksızın, bir siyasi görüşe sahip olmasına imkan tanımış ve fikri  dışlamıştır.

Fikre sahipken, onu uygulayamamak:

Batı’da üretilen bir kavram var: Entellektüellik. Manası, düşünen kimseler.  Bu kavram, fikirden çok, “düşünce”yi ön plana almaktadır. Günümüzde de, uyduruk bir dil anlayışı sebebiyle, fikrin yerine düşünce kullanılmaktadır. Halbuki düşünce, insani bir olaydır ve aklın bir konu üzerinde çaba göstermesidir. Fikir ise, belli bir değerler sistemi ile olayları değerlendirmektir. İslam dünyasında Entelektüel’in yerine, “Münevver” kelimesi bulunmaktadır. Münevver, “nurlanmak” kökünden gelir ve kişinin düşünce dünyasının aydınlanması demektir. Çünkü, “nur”un bir manası da aydınlıktır. Bunun da yolu, köklü ve belirgin bir değer’in düşünceye yol göstermesidir.

Konu bu şekilde, açıklığa kavuşmuşken, neden fikirlerimizle hayatımıza yön verememiş olmamıza odaklaşmak durumundayız. Bu durum, fikrin uygulamaya geçirilmemesi ve konunun entelektüel boyutta yani düşüncede çözüme kavuşturulmasıdır. Halbuki sosyal ilimlerden biliyoruz ki, hipotez yani tahminler, uygulama ile kesinliğe kavuşmaktadır.

Yani, fikrinizi uygulama noktasına ulaştırmadan, onun doğruluğunu ve isabet derecesine öğrenebilme imkanınız bulunmamaktadır. Böyle ilmi bir kural ortada iken, neden bizler fikirlerimizi, uygulama seviyesine getirmiyor ve onları, sadece düşünce planında bırakıyor ve başkalarına da bu görüşlerimizi ispat etme ihtiyacı duymuyoruz!?..

Özellikle, İslam toplumlarında böyle bir metot, ciddi bir şekilde çalıştırılmıyor ve insanlar, güzel fikirlerini ve görüşlerini, insanların faydalanabilecekleri şekilde uygulama ile desteklememeyi tercih ediyorlar?..

Bu durumda iki alternatif ortaya çıkıyor. Birincisi, fikir sahipleri; gerçekten bu görüşlerine tam olarak inanmıyor ve onların gerçek olmamasından korkuyorlar… İkinci ihtimal ise, fikir sahiplerinin, fikirlerinin sahiplenilmesi ile ortaya çıkabilecek sorumluluk ve yüklerden uzak kalmayı tercih ediyorlar..

Böyle bir durumda da, fikirler doğru ve mükemmel olsa bile, onların gerçekleşemeyeceğini düşünen topluluklar, bu fikirler test edilmediği için onları tercih etme konusunda tereddüt içine düşmektedirler. Sonuçta da, toplumları daha iyi bir dünyaya ve hayata ulaştıracak fikirler, uygulamaya geçemediği için, bir çözüm yolu olarak benimsenememektedir. Artık, fikir sahiplerinin bu gerçeği görmeleri veya, dile getirip, uygulamaya geçiremedikleri iddialarından vazgeçmeleri beklenmektedir.

Prof. Dr. Sami Şener

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Hasan Uzunlar dedi ki:

    Katılıyorum. Güzel bir makale.