islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5445
EURO
34,9707
ALTIN
2.428,30
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

GÜVEN HIRSIZLARINDAN SAKININ!

GÜVEN HIRSIZLARINDAN SAKININ!
3 Ağustos 2022 09:36
A+
A-

Dinin amacı güveni tesis etmek, güven ortamı oluşturmak ve kişileri, kurumları, beldeleri, şehirleri güvenilir kılmaktır… İnanç olarak tercüme ettiğimiz “iman” kelimesi Arap dil sözlüklerinde “güvenmek” anlamına gelir… “İman etmek” bilindiğinin aksine “tasdik etmek” anlamına değil “güvenmek, güven vermek” manasına gelmektedir… “İman” kelimesi Arapçada “güvenmek” anlamına gelen, “e-m-n” kökünden gelir ve zıddı “korku” anlamına gelen “havf” kelimesidir… Kur’an’da da “iman” ve “havf” kelimeleri birbirlerinin mukabili olarak kullanılmıştır (Bkz. Nisa 83, Nur 55)…

Allah’a iman Allah’a güvenmektir, meleklere iman meleklere güvenmektir, peygamberlere iman peygamberlere güvenmektir, kitaplara iman kitaplara güvenmektir vs.… Dolayısı ile aslında iman dediğimiz şey güven esasına dayanmaktadır… Aslında tasdik denilen şey güvenden sonra gelir ve güvenin ikrar edilmesi halidir… Onun içindir ki iman eden kişiye “mü’min” denir… Mü’min, “güvene eren, güven veren ve güvenen” anlamlarına gelmektedir… Allah’ın bir ismi de mü’mindir, “güven veren, güven ortamı sağlayan, güven duyulan” anlamlarına gelmektedir… Allah’ın kendi sıfatını mü’minler için kullanması güvenin önemini ortaya koymaktadır…

İslam’ın temeli imandır yani güvendir… Zira kişi güvenmediği yere teslim olmaz… Dolayısı ile İslam, imanın yani güvenin eyleme geçmiş halidir diyebiliriz… Onun için peygamberimiz imanını/güvenini aktive eden Müslümanı “insanlığın elinden ve dilinden güvende olduğu kimse” olarak tarif etmiştir… Aslında İslam güven duyulana bağlılık, sadakat arz etmek, güveni eylemleştirmektir… Onun içindir ki kişi inanmadığına/güvenmediğine teslim olmaz, güvenmediği doktorun verdiği ilaçları kullanmaz, güvenmediği arkadaşının sözüne uymaz… Aslında güven tüm iyi ilişkilerin, korku ise tüm kötü ilişkilerin temelidir…

Güven, hayatın ve tüm ilişkilerin olmazsa olmazıdır… Güven yıkıldığında ilişkilerde yıkılır, hayatta fesad ve ifsad baş gösterir… Kişi ilmine güvenmediği kişiden ders almaz, ticaretine güvenmediği insanla ticari ilişkiye girmez, güvenmediği kişiyle dost olmaz, kendini güvende hissetmediği yerde durmaz… Onun için bir yerde yangın varken, ölüm tehlikesi varken, zehir saçan haşereler varken ibadete/namaza devam edilmez… Kureyş suresinde de belirtildiği gibi güven sadece insani ilişkilerin değil günlük ritüellerin/ibadetlerin de şartıdır… Ölüm tehlikesi olduğunda, yol güvenilir olmadığında haccın farziyetinin kalkması ibadet-güven ilişkisini net bir şekilde ortaya koymaktadır (Ayrıca bkz. Bakara 239)…

Mü’min kelimesini birebir çevirecek olursak herhalde “güvenilir” karşılığını veririz… Güvenilir ismine mazhar olduğumuz halde İslam dünyasının kaos ortamında yaşaması, İslam ülkelerinin güvensiz olması, Müslümanlar arasında güven ilişkisinin zedelenmiş olması, Müslümanların birbirinden emin olmamaları iman-güven ilişkisinin hakkıyla bilinmemesinden kaynaklanmaktadır… Biz imanı sadece inanmak olarak algıladık, hâlbuki iman inanmak değil güvenmek, güvene ermek ve güvendiğinin peşinden gitmektir…

Güvenin zıddı olan korku, güvenin olmadığı yerde baş gösterir… Korku güvenin yıkılması ile başlar… Kişi kendine olan güveni kaybettiğinde sarsılır, endişelere kapılır, kaygılanır… Kaygıların artması, korkuların tavan yapması güvenin/imanın azalması ile ilişkilidir aslında… Bir köpeğin sizi ısırmamasından emin iseniz yanından geçip gidersiniz, ama sizi ısırabileceğini düşünürseniz yani güveni kaybederseniz sizde önce kaygı başlar sonra korku baş gösterir… Aslında kaygı korkunun başlangıcıdır…

Kur’an’da, Allah’ın dostları olarak tarif edilen mü’minlere “korku, endişe ve hüznün” olmayacağı ifade edilir… Zira mü’min olmak Allah’a güvenmek ve bu yolda varlık bulan olumsuzluklara bilinçli bir şekilde göğüs germektir… Kur’an’da çokça bahsedilen Allah’tan korkmak, azabından emin olmamak, azabından sakınmak, günahlara yanlışlara rağmen kendini ilahi azaptan emin görme yanlışına düşmemek demektir…

Hz. Peygamberimiz güven bozucu eylemleri, yalanı, sözünden dönmeyi, emanete ihanet etmeyi “nifak/karakterde ikilem” olarak nitelemiştir… Zira bir karakter güveni kaybettiğinde tüm doğrularını kaybeder… Onun için güven kişiliğin, karakterin sigortasıdır..
Aslında yalan başkasının güveninden çalmaktır… Başkasının kendisine duyduğu güveni boşa çıkarmaktır… Yani kişinin güvensiz bir ilişki kurması sadece kendisinden değil karşısındaki insandan da güven duygusunu alıp götürür… Onun için Hz. Peygamber Müslümanın asla yalancı olamayacağını ifade eder…

Misal babında anlatılan bir hikâyeye göre çölde yolunu şaşıran bir bedevi oradan geçen bir atlıdan yardım ister… Atlı atından iner ve yaya olan bedeviye yardım etmek ister, ancak bedevi atlıyı iter, atı alır ve hızla uzaklaşmaya başlar… Atın sahibi bedeviye bağırır ve “lütfen bu olayı kimseye anlatma olur mu?” der… Bedevi şaşırır ve ona “Yahu! Sen burada öleceksin, anlatsam ne olur anlatmasam ne olur” diye alay eder… Atın sahibi ona şu anlamlı sözü söyler: “Eğer bu olayı anlatırsan artık kimse kimseye güvenmeyecek, yardım etmeyecek onun için anlatma”… İşte bu hikâyede olduğu gibi yapılan her bir yanlış güvenden bir parça koparır…

İslam’ın sözünde durmaya (Mü’minun 8, Mearic 32), doğruluğa, emaneti korumaya (Bakara, 283, Nisa, 58, Mü’minun 8, Mearic 32) önem vermesi güvenin, güven ortamının yıkılmaması içindir… Kur’an’da yalancı şahitliğin yasaklanması, aleyhte bile olsa hakkı söylemenin vurgulanması güvenin ölmemesi içindir…

Yalan söylediğimizde, sözümüzde durmadığımızda, emanete riayet etmediğimizde sadece kendimize olan güveni sarsmıyoruz bize güven duyan insanların başkalarına olan güvenlerinden de eksiltmiş oluyoruz, yani güven hırsızlığı yapmış oluyoruz…

Unutmayın! Her bir yalan haber, her bir iftira, her bir ihanet güvene sıkılan bir kurşun gibidir… Güven insanın ekmek, su kadar muhtaç olduğu en büyük ihtiyaçtır… Ne olur insanların güveni ile oynamayın, insanların güvenini koruyun… Nasıl mı? Güvenilir olarak, güvenin yanında saf tutarak… Kaybetmek pahasına bile olsa güvenden taviz vermeyerek…

Unutmayın! Yalancı sadece yalancı değil aynı zamanda güven hırsızıdır…

CAHİT KARAALP 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.