islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,7512
EURO
36,4587
ALTIN
2.951,59
BIST
9.681,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
11°C
İstanbul
11°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Çok Bulutlu
13°C
Cuma Parçalı Bulutlu
14°C
Cumartesi Açık
16°C

HUCURAT SURESİ IV

HUCURAT SURESİ IV
28 Ağustos 2023 09:25
A+
A-

Bundan önceki yazılarımızda Hucurat Suresinin 1-13. ayetlerini üç bölüm halinde yazdık ve açılmalarda bulunduk. Bu yazımızda da geride kalan 14-18. ayetlerini izah etmeye çalışacağız. Önce bu ayetlerin metin ve meallerine yer vereceğiz. Ardından bu ayetlerin tefsiri üzerinde duracağız.

METİN VE MEAL

قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئاً إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ {14} إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ {15} قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ {16} يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا قُل لَّا تَمُنُّوا عَلَيَّ إِسْلَامَكُم بَلِ اللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَاكُمْ لِلْإِيمَانِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ {17} إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ {18}

14 – Bedeviler, “İnandık” dediler. Onlara, “Siz, inanmadınız. ‘İslâm olduk’ deyin. İman, henüz kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah’a ve peygamberine itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Muhakkak ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir” de.

15 – İnananlar, ancak Allah’a ve peygamberine iman eden, sonra inancında hiç bir kuşkuya kapılmayan, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihat eden kimselerdir. İşte onlar, doğru olanlardır.

16 – Onlara, “Siz Allah’a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir” de.

17 – Onlar, Müslüman olmalarını sana minnet ediyorlar. Onlara, “Müslümanlığınızı bana karşı minnet etmeyin. Tam tersine, eğer sözünüzde doğru iseniz, sizi imana yönelttiği için Allah size minnet etmektedir!” de.

18 – Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin kaybını bilir ve yaptıklarınızı görmektedir.

İMAN VE İSLAM AYRI ŞEYLERDİR

Müslümanlar Arap âlemine egemen olduktan sonra, bazı kabile mensupları inanmadıkları halde teslim olup Müslüman olduklarını söylemişler. Haliyle bunların idareyle bazı problemleri olmuştur. Yüce Allah o bedevilerin, yani çölde yaşayan göçebe Arapların teslim olup zahiren Müslüman olduklarını, fakat henüz imanın onların kalplerinde yerleşmediğini söylemektedir. Bundan anlaşıldığına göre, iman ve İslam aynı şeyler değildir. İman, kalpte meydana gelen bir inanç, kanaat ve teslimiyet ile ilgilidir. Bu duygu, insan ile Allah arasındadır. İslam ise, kelime olarak teslim olmak demektir. Burada söz konusu olan bedeviler, zahiren/görünürde teslim olup Müslüman olmuşlardır. Fakat henüz inanç ve iman, gerçek anlamda onların kalplerine hâkim olamamıştır.

İNANANLAR

Gerçek anlamda Allah’a ve peygamberine inanan ve iman edenlerin kalbinde şek, şüphe ve tereddüt kalmamaktadır. Onlar, inançlarında tereddüt yaşamazlar, tam manasıyla Allah’a inanıp iman ederler.

Bu şekilde inanıp mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda, Kur’an-ı Kerimin emir ve nehiylerine uygun bir şekilde hayat sürdürenler, bu yoldaki mücadeleleriyle cihat içerisinde bulunmuş olmaktadırlar. Buna göre cihat, Allah’a inanarak, onun rızası için Kur’an-ı Kerime uygun bir hayat sürdürmek demektir. Bu çizgide hareket ederek zulüm ve haksızlığa karşı mücadele ederken ölmek, şehadettir.

DİNİ DOĞRU ÖĞRENMEK

Bugün olduğu gibi o zamanda da bazı kişiler, kendilerine göre dini Kur’an ve sünnetin dışında yorumlamışlardır. Dini, Kur’an ve sünnet ölçüleri içerisinde yorumlamak gerekir. Yüce Allah, bu tür yanlış yorumlarda bulunanları uyarmak için mealen şöyle buyurmaktadır: “Onlara, ‘Siz Allah’a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir’ de.” Buna göre İslam dini, Allah’ın Kur’an-ı Kerimde haber verdiği şekliyledir. Bu kitap, her şeyi bilen Yüce Allah tarafından gönderilmiştir. He zaman ve her yerde aynı ölçüde geçerli bulunmaktadır. Hiç kimsenin bunun dışında bir din üretmeye hakkı da gücü de yoktur.

Ayrıca hiç kimsenin çıkıp ortalıkta Müslümanlığı kullanarak çevresindekilere minnet etmeye hakları yoktur. Müslüman olan ve ona göre hayat sürdüren kişi, bunu Allah rızası için yapar. Bunun yararı kendisine olacaktır. Bunu başkasına minnet etmeye hakkı yoktur. Unutmamak gerekir ki Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.

SONUÇ

Gerçek anlamda İslam, kalpte egemen olan samimi bir imanla kemale erer. İslam dininin temel kaynağı, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (sav.) sahih sünnetidir. Çünkü bu ayetlerde olduğu gibi, Kur’an’ın pek çok yerinde Allah’a ve peygambere itaat anlatılmaktadır. Her kişinin kendi dinini Allah rızası için yaşaması ve karşılığını da Allahtan beklemesi gerekir.

Herkese selam, saygı ve hürmetler.

Anahtar Kelimeler: İman, İslam, insan, Allah, peygamber.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.