islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3901
EURO
34,7921
ALTIN
2.396,35
BIST
10.208,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
19°C
İstanbul
19°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
18°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
21°C

İKLİM KRİZİNE İSLAMİ AÇIDAN BAKIŞ

İKLİM KRİZİNE İSLAMİ AÇIDAN BAKIŞ
15 Şubat 2024 13:57
A+
A-

İklim krizi, küresel bir mesele olarak tüm insanlığın katılımını gerektiren bir sorundur. 2 milyarı aşkın nüfusuyla  İslam alemi  bu krizi Kur’an ve Sünnet perspektifinden bakarak ele almalı, sorunun çözümü için somut öneriler ortaya koymalıdır.

Bu konuda “The Muslim Vibe” da  yayınlanan bir makaleyi, siz değerli okuyucularımızın dikkatlerine sunuyoruz.

 

İKLİM KRİZİNE İSLAMİ AÇIDAN BAKIŞ

İklim krizi, Müslümanları içine alan ve tüm tarafların çabaları ile çözülmesi gereken küresel bir sorundur. Dünyada yaşayan Müslümanların sayısı 2 milyara yaklaşmıştır. Dolayısıyla İslam temelli bir yaklaşım şarttır ve bize göre tek yoldur.

İslam, bin beş yüz yıl önce Kuran aracılığıyla, gıda üretimi, ticaret, çeşitli hastalıkların ortaya çıkması ve hatta iklim krizi gibi çeşitli yönlerde yaşamı tehlikeye sokacak şekilde Dünya’ya zarar vermemeleri konusunda Müslümanları uyardı.

Al-A’raf Suresi, 56. ayette şöyle buyrulur: ” İlâhî yasalarla yeryüzünde düzen ve denge kurulmuşken, orada sakın bozgunculuk çıkarmayın! Allah’ın azabından korkarak ve rahmetini ümit ederek O’na yalvarın. Korku anında ümitsizliğe, ümit anında gaflete kapılmayın. Gerçek şu ki, Allah’ın bereket ve rahmeti, iyilik edenlere pek yakındır.”

Şeyh Dr. Muhammad Sulaiman Al Asyqar’ın Min Fathil Qadir yorumuna göre, bu ayette bahsedilen zarar çeşitli alanları kapsar. Bunlardan biri de çevredir. Çünkü Allah, nehirler, denizler, ormanlar ve diğer içerikleri insanların refahı için en iyi şekilde kullanabilmeleri adına  yaratmıştır. Bu nedenle, İbn Kesir’in yorumuna göre Allah, insanların Dünya’ya zarar vermesini yasaklar. Çünkü bu, tüm canlıların hayatını  tehlikeye atar.

Ayrıca, Rum Suresi 41. ayette, Kuran açıkça şöyle buyurur: “ Kur’an’ın rehberliğini reddeden insanlığın kendi eliyle yaptığı kötülükler yüzünden, hem toplumsal, hem de doğal denge bozularak karada ve denizde haksızlık, adaletsizlik, dünya savaşları, nükleer felâketler, aşırı silahlanma, çevre kirlenmesi, uyuşturucu, alkol, cinsel sapıklık, terör ve anarşi gibi her türden fesat ve bozgunculuk ortaya çıktı. İşte Allah, yaptıklarının bir kısmını onlara daha bu dünyada böylece tattırıyor ki, bu gidişin yanlış olduğunu anlayıp yeniden Kur’an’a dönsünler.

Al-Misbah yorumuna göre, ahlaki değerlerin eksikliği ve insanların büyük hırsları gerçekten Dünya’ya zarar verir. İbn Kesir’in yorumu da bu ayetle ilgili benzer bir şeyi açıklar. Mahsul ve meyvelerin azalması, insan elleri ve çeşitli itaatsizlik eylemleri nedeniyledir. Her iki yorum da mevcut durumla çok ilgilidir.

Ancak İslam, çevre fıkhı aracılığıyla Müslümanlara ve bütün insanlara mesaj veriri ve sorumluluk yükler.  Fıkıh, sadece namaz, oruç, zekat ve hac gibi farz ibadetlerle sınırlı değildir, aynı zamanda çevresel olayları da içerir. Çevre Fıkhı insanlara, tüm faaliyetlerin bireysel, sosyal ve çevresel fayda odaklı olması gerektiğini öğretir. Ayrıca, Allah’ın evreni denge içinde yarattığını ve doğanın korunmasını, Allah’ın emaneti olarak korunması gereken bir güven olduğunu sürdürmek zorunda olduğumuzu belirtir.

Çevre Fıkhı, üç temel prensibe dayanan İslami çevre hukukuna rehberlik eder ve İslam ahlakına bağlı kalarak iklim ve çevresel sorunlara kapsamlı bir çerçeve sağlar. Çevre Fıkhının prensipleri, iklim krizi ile başa çıkmamıza rehberlik eder. Bu prensipleri öğrenerek ve uygulayarak yaşanılabilir bir çevreye sahip olmak insanlığın elindedir.

İlk prensip, Mizan olarak adlandırılır ve denge anlamına gelir. Hayatta, insanların çevreleriyle etkileşimde denge ve ılımlılığı vurgular. Bu prensip, her şeyin orantılı ve uyum içinde yaratıldığı söyler  ve bu inancı Kuran’dan alır. Müslümanları, tüketim alışkanlıklarında aşırılık ve savurganlıktan kaçınarak dengeli bir yaşam sürmeye teşvik eder. Mizan, bireylere ve toplumlara, doğanın hassas dengesini bozmadan sürdürülen uygulamaları benimsemeleri konusunda rehberlik eder. Sorumlu bir kâhyalığı teşvik eder. İnsan faaliyetlerinin Dünya’nın hassas dengesine zarar vermek yerine ona katkıda bulunmasını sağlar.

İkinci prensip, Amanah olarak bilinir ve güven anlamına gelir. Bu prensip, Dünya ve kaynaklarının Allah tarafından insanlığa bir emanet olduğunu vurgular. Müslümanlar, çevreye bakım yapmakla görevlendirilmiş vekiller olarak kabul edilir. Bu konsept, İslam teolojisine derinlemesine kök salmıştır. Bu, insanların bu emaneti yönetmekle sorumlu tutulacakları anlamına gelir. Çevre Fıkhı, Müslümanları çevresel korumayı ahlaki ve etik bir görev olarak görmeye çağırır. Sorumlu kaynak yönetimi, biyo çeşitlilik koruma ve ekolojik bozulmanın önlenmesini teşvik eder. Güven (Amanah), insanların eylemlerinin çevre üzerindeki etkilerinden sorumlu tutulacakları konusunda sürekli bir hatırlatıcıdır. Ve Dünya’nın kâhyaları olarak rolünü yerine getirmeleri gerektiği anlamına gelir.

Üçüncü prensip, “Maslaha” olarak adlandırılır ve kamu yararı anlamına gelir. Bu, eylemlerin ve kararların yalnızca bireysel veya toplumsal refahı değil, aynı zamanda toplum ve çevre genel yararı için de hizmet etmesi gerektiğini vurgular. İklim krizi ve çevresel sorunlar bağlamında kamu yararı, Müslümanları tüm canlıların refahını düşünmeye teşvik eder. Bu prensip, genel iyiliği ve sosyal adaleti teşvik eden geniş bir İslam ahlakı ile uyumludur.

Bu nedenle, Çevre Fıkhı, sürdürülebilir tarım, sorumlu kaynak çıkarma ve çevre dostu uygulamalar gibi çevreye olumlu katkıda bulunan faaliyetlere katılma konusunda Müslümanlara rehberlik eder. Maslaha yani güven, iklim krizi gibi kolektif sorunları ele alırken, tüm gezegenin refahı riske girdiği durumda önemli bir rol oynar.

Müslümanlar olarak, kendimizi Allah’ın Dünya üzerindeki halifeleri veya temsilcileri olarak görüyoruz (Al-An’am Suresi, 165. ayet). Bu, Dünya’ya ve kaynaklarına Allah’ı memnun edecek bir şekilde bakım yapmamız gerektiği anlamına da gelir. Bu sorumluluğun bir parçası olarak biyoçeşitliliği korumalıyız. Ekosistemleri korumalı ve doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanmalıyız. Faaliyetlerimizin neden olduğu herhangi bir zararı hafifletmek için çaba sarf etmeliyiz. Ve çevresel etkimizin farkında olmalıyız.

Peygamber Muhammed (SAV) şöyle buyurdu: “Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin”. Bu hadis, Enes Bin Malik tarafından aktarılmıştır. Bizlere, zorluklarla karşılaştığımızda harekete geçmek, umut ve direnci oluşturmak konusunda güçlü bir mesaj iletmektedir. Mükemmel anı beklememeli, bunun yerine iyi işler yapma fırsatlarını kaçırmamalıyız.

Bugün iklim ve çevre ile ilgili karşılaştığımız zorluklar, kolektif ve çok yönlü bir cevap beklemektedir. Çevre Fıkhı, Müslümanlar için değerli rehberlik sunarken, çevre korumasının dini sınırları aşan küresel bir çaba olduğunu kabul etmek önemlidir.

Bakara  Suresi, 2. ayete göre Allah (cc), her şeyi Dünya üzerinde bizim için yaratan O’dur.” Buyurmakta  İbn Atiyye’nin Al-Muharrar Al-Wajiz adlı kitabına göre, ayetteki “her şey” kelimesi, Allah’ın her şeyi insanlığın faydası için yarattığını vurgular. Bu, yalnızca fiziksel ihtiyaçları değil, aynı zamanda doğanın nimetlerini ve güzelliklerini de içerir. Allah’ın (CC) sağladığı rızık ve merhamet, her şeyi Dünya üzerinde bizim için geliştirmesiyle gösterir.

Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:. “Dünya tatlı ve yeşil (cezbedici) bir yerdir. Şüphesiz Allah, sizi buraya bir görevli olarak yerleştirecek ve sizin hareketlerinizi görmek üzere sizi burada yerleştirecektir”. (Sahih Müslim 2742, Kitap 49, Hadis 12). Bu nedenle, Allah (cc) bize ihtiyacımız olan her şeyi sağladığından, bu kaynakları bilgece ve sürdürülebilir bir şekilde kullanmakla sorumluyuz.

Dünya’nın bekçileri olarak, görevimiz bugünkü ve gelecek nesiller için gezegenimizi korumaktır. Müslümanlar, “Çevre Fıkhı” değerlerine bağlı kalmalıdır. Ve Allah’ın kendilerine emanet ettiği bu değerli gezegenin bekçileri olarak rolünü yerine getirmelidir. Bu, toplumun tüm sektörlerinde işbirliği, yenilik ve sürdürülebilir uygulamalara olan taahhüt gerektirir.

The Muslim Vibe

MİRATYOUTUBE

MİRATHABER.COM

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.