islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5967
EURO
34,8230
ALTIN
2.410,99
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
24°C
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

KAZANMAK/ KAYBETMEK     

KAZANMAK/ KAYBETMEK     
19 Mayıs 2023 10:00
A+
A-

 

 Yaşadığımız hayatı artılar ve eksiler üzerine kurgular olmuşuz. Baktığımız her olayın artılarını eksilerini dikkate alarak değerlendirme yönümüz daha ağır basmaktadır. Ekonomik işlerde ‘’kazan- kazan’’ prensibinin daha çok kabul görmesi de bunun göstergelerinden biridir, sanırım. Önümüze gelen mevzuya ‘’ Bunda benim kazancım ne olacak?’’ ön sorusu ile yaklaşmak sıradan bir davranış şekline dönmüş günümüzde.

İmanın ve onunla birlikte gereğince amelin bir karşılığı var, buna inanan kişi açısından kazanmak diyebiliriz. Çünkü ‘’müminlerin canları ve malları cennet karşılığında satın alınmıştır.’’ müjdesi bizzat Allah tarafından verilmiştir ki bu, elde edilebilecek en büyük kazançtır. İmansızlığın ve inkârın da bir karşılığı var. ‘’Yakıtı sert taşlar ve insanların olduğu ateş (cehennem)’’ olan bu karşılık, müminin asla arzu etmediği bir sondur. Tabii ki bu karşılık, inanan kişiye göre kaybetmek ama o hal yani imansızlık ve inkâr üzere olana göre ise belki kazanmak veya anlamsız bir durum olarak algılanabilir.

Maneviyatı önceleyenler için cennet kazanmanın, cehennem ise kaybetmenin adıdır. Ancak böyle düşünenlerin sayıları ne yazık ki oldukça azdır. Daha somut veriler ve sonuçlar insanların dikkatini çekmektedir. Soyutu algılamak oldukça zordur. Bu konuda ekseriyetimiz bir çocuk algısına sahibiz. Yani somut/maddi sonuçlar bizi daha da cezbetmektedir. Bu durumu yani çocuk algısına sahip olmayı fıkra tadındaki şu anımla izah etmek isterim:

Lise son sınıftaydım. Yaşadığım şehirde oturduğum gecekondu mahallesinden şehir merkezine gitmek için minibüse bindim. Bir çocuk ve babası da bindiler. Çocuk, müşterilerden yol ücreti toplayan muavini dikkatle izliyordu. Muavinin elinde paralar,  yolculuğumuz devam ediyordu. Çocuk, birden ‘’ Baba, büyüyünce ben muavin olacağım.’’ dedi. Baba şaşırmıştı. ‘’Niçin? ‘’ diye sordu. Çocuk, muavini ve elindeki paraları işaret etti. Baba tüm şefkatiyle ‘’ Hayır oğlum, sen okuyacak, doktor olacaksın; o zaman çok para kazanacaksın.’’ dedi. Çocuk ise çocukluğunu sergiledi, şöyle dedi: Tamam baba okuyacağım, doktor olacağım, çok para kazanacağım. Sonra bir minibüs alacağım ve o zaman sen şoför olacaksın, ben de muavin olacağım.’’                                                                                    

Çocuk, somutun peşindedir. O an net olarak kazanacaklarını, eline geçecek olanı düşünmektedir. Uzun vadede elde edecekleri onu o an için teselli etmektedir. Ve somut hedefleri için bir araç gözü ile bakmaktadır. Biz de cennet, cehennem gibi soyut kavramları bugün elde ettiğimiz/edeceklerimiz; yaşadığımız/yaşayacaklarımız için neredeyse bir araç olarak görüyoruz sanki. Hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamamızın başka bir izahı var mı? Biriktirdikçe biriktirmek, kazandıkça kazanmak istiyoruz ve arttırdıklarımızla güçlendiğimizi, böylece sonsuza kadar yaşayacağımızı düşünmüyor muyuz? Oysa hayatımız pamuk ipliğine bağlı değil mi? Aldığımız nefesi verememek veya bir daha nefes alamamak kadar kısa değil mi hayat? Şair diyor ya ‘’Uyudun, uyanamadın olacak.’’  tam da öyle bir durumdur hayat.

Hayata biraz da şöyle bakmalıyız: Kazandığımızı düşündüğümüz anlarda kaybettiklerimiz ya da kaybederken kazandıklarımız nelerdir acaba? Bunun çetelesi hemen tutulabilir mi? Doğrusu kimsenin bu hesabı yapacak vakti de kalmamış sanki. Hepimiz olmasak da çoğumuz malımızı, mülkümüzü, taraftarlarımızı hadi güncel bir şey de söyleyeyim oylarımızı arttırmak, çoğaltmak derdine düşmüşüz. Bu dünyada yeryüzü cennetleri oluşturma gayreti zamanımızın çoğunu almakta. Oysa iyilikler için, güzel dostluklar için, huzur için, vefa için, Allah’ın rızasını kazanmak için zamanımızı arttırmalıyız. Arttırdığımız zamanlar bizi bambaşka vakitlere erdirecektir. Hem gönlümüzde hem hayatımızda inşirahlar yaşayacağız o vakit. Kazandıklarımız hızla artarken kaybettiklerimizin azalan bir grafik çizdiğini göreceğiz o geniş zamanlarda.

Nazil olduğu ilk andan bu güne canlılığını, güncelliğini koruyan ve kıyamete kadar da koruyacak olan kitabımız Kur’an’ın en çarpıcı gaybi haberler içeren pasajlarında biri de Tekasür suresidir. Konumuzla alakalı olduğundan mealini olduğu gibi aktarıyorum. ’’Mezarlarınıza girinceye dek süren bir açgözlülük saplantısı içindesiniz. Ama zamanı gelince anlayacaksınız. Evet, evet zamanı gelince anlayacaksınız. Hayır, (onu) gerçekten anlasaydınız (cehennemin ) yakıcı ateşini  mutlaka görürdünüz. Sonunda keskin bir gözle (kavrayış ve idrakle) mutlak göreceksiniz. Ve o Gün hayatın nimetleri(ne karşı yaptıklarınız ) için mutlaka sorguya çekileceksiniz.’’                                                                                                               

Korku ve ümit içinde geçirdiğimiz dünya hayatımız sonlandığında sorgusu kolaylıkla geçen ve o gün kazananlar zümresinde olmak için kuşanmamız gereken ne varsa kuşanalım. Yapılması gerekenleri titizlikle yapalım. Din Günü’nde gıpta edilenlerden olalım inşallah.                                                                                                    

EYYUP YÜKSEL                                                                                                                                                                    

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.