islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,9449
EURO
35,7631
ALTIN
2.529,53
BIST
10.891,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
28°C
İstanbul
28°C
Az Bulutlu
Cumartesi Açık
32°C
Pazar Açık
32°C
Pazartesi Az Bulutlu
30°C
Salı Az Bulutlu
29°C

KUDÜS BU ÜMMETE MİRAS KILINMIŞTIR

KUDÜS BU ÜMMETE MİRAS KILINMIŞTIR
14 Nisan 2024 10:00
A+
A-

(Bir önceki yazımızın devamı)

Son dönem/ahir zaman peygamberini tüm insanlığa gönderen Cenab-ı Allah yeryüzünün son mirasçılarını görevlendirmek ve tevhid inancına sahip çıkarak yeryüzünün bütün mukaddes mekanlarına mirasçı olmalarını istemişti. “Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik” buyuran Allah, Peygamberine bu tebliğ görevinin yanı sıra kutsal mekanların emanetini de tevdi’ etmişti. İşte bu mukaddes mekanların Hz. Peygamber’e tevdi’ edildikleri gün, yukarıda söz ettiğimiz İsra günü idi. Adeta Cenab-ı Allah bu mekanların yönetimini ona vermek üzere bir gece Cebrail’i gönderip onu Burak’a bindirerek Kudüs’e götürmüş ve bütün Peygamberlerle buluşturmuştu. Diğer peygamberlerle birlikte İsrailoğulları peygamberlerini görev yaptıkları yerlerde Hz. Muhammed’in huzurunda buluşturup hepsine imam kılınması ve Rasulullah’ın onlara namaz kıldırması bütün peygamberlerin en üstünü ve önderleri olduğunu göstermektedir.

İşte İsra ve Mirac gününde burada Hz. Peygamber’in diğer bütün Peygamberlere namaz kıldırması ve onlara imam olması bütün bu kutsal bölgenin artık onun uhdesine tevdi’ edilmiş olduğunun kanıtıdır. Allah emaneti ve kutsal mekanların nöbetinin bayrağını son peygamberine vererek Mescid-i Aksa’nın ve etrafının onun ve ümmetinin yönetimine bırakıldığını gösteriyordu. Mekke’den alınıp Kudüs’e bir gece yarısı götürülmesinin hikmeti bu olmalıdır. Yoksa mirac olayı Mekke’den de gerçekleşebilirdi.

Allah onu katına Mekke’den de yükseltmeye Kadirdir. Ancak Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da böyle bir buluşma ve birlikte ifa edilen böylesi bir ibadetin başka bir anlamı olmamalıdır. Bu bir devr-i teslim merasimi idi. Allah hz. İbrahim’in bir oğlu İsmail’in mirası olan Mekke ve çevresini onun torunu ve bölgenin sâkini ve mensubu sıfatıyla hz. Muhammed’e vermişti. Kudüs buluşması da hz.İbrahim’in diğer oğlu Ishak’ın mirası olan Kudüs ve çevresini de İsra gecesinde yine son Peygamber Rasulullah Muhammed’e hediye etti. İslam tarihinde ilk iki büyük mescidin inşa edildiği Mekke ve Kudüs şehirlerinin anahtarları bağırlarında bulundurdukları mescidleriyle beraber son nebi Hz. Muhammed’e (sav) bu şekilde teslim edilmiş ve kıyamete kadar onun ve ümmetinden salih kimselerin yönetimine verilmiştir.

Yukarıdan beri anlattıklarımızın “ana tema”sı olan husus bu mekanlara yalnız salih ve muttakilerin mirasçı olabilecekleri hususudur. Bu durum İsrailoğulları zamanında böyle olduğu gibi Müslümanlar zamanında da aynen devam etmiştir. İsrailoğullarının tevhide sırt çevirip zulme başladıkları anda Allah bu mekanları ellerinden alıp başka zalimleri de onlara musallat kıldığını bir önceki yazımızda anlattık. Bu husus İslâmî dönemde de aynen cereyan etmektedir.

Hz. Peygamber (sav) İsra olayından önce de Mekke dönemi boyunca ibadetlerini Kudüs’e doğru yönelerek yapmış, namazda Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı kıble edinmişti. Kudüs’ün Müslümanların ilk kıblesi olması onun İslam dini nazarındaki kutsallık ve önemini bariz bir şekilde göstermektedir. İlk kıble ve İsra ile Mirac’ın mekanı olan bu mukaddes şehir ve içindeki kutsal mescide verilen değer, İslam dininin önemli bir ilkesidir. Hz. Peygamber İsra gecesinde kendisine emanet edilen bu mescid ve şehre hayatı boyunca önem vermiş ve bu bölgenin önem ve kutsallığına dair birçok hadis buyurmuştur.

Ayrıca Mekke’den Medine’ye hicret ettikten ve İslam devlet ve yönetimini oluşturduktan sonra bu bölgeyi o gün için hakimiyetinde tutan Bizans İmparatoru Herakleios’u İslam’a davet etmiş ve ayrıca bölgeye iki kez ordu göndermişti. Hatta bu seferlerin ikincisi olan Tebuk seferinde bizzat kendisi orduya başkumandanlık etmişti. Rasulullah bu faaliyetleriyle ashabına bu şehir ve bölgenin önemini vurgulamış ve mutlaka buranın İslam yönetimi altına alınarak adaletle idare edilmesini anlatıp durmuştu.

Ayrıca İslam’da ibadet maksadıyla yapılan seyahat ve ziyaretlere verilen önem çerçevesinde kutsallığı naslarla belirlenen mekanların Rasulullah tarafından sınırlandırıldığını gösteren hadis ile de Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın önemini bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Üç mescid dışındaki mescidlere ziyaret için yolculuğa çıkılmaz. Mescid-i Haram’a, Benim bu mescidime ve Beytu’l-Makdis’e.”   Bu hadiste üç mescidin kutsallığı anlatıldığı gibi bunların dışındaki yerlere ibadet maksadıyla ziyaret için yolculuğa çıkılamayacağı bildirilmektedir. Mescid-i Aksa’nın diğer iki mescid ile birlikte anılması İslam’ın ve Hz.Peygamber’in bu mescid’i kutsal bir mescid ilan etmesidir. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, son peygamberden önce gelip geçen peygamberlerin getirdikleri şeriatların, Cenab-ı Allah tarafından ve onun irade ve meşietiyle neshdilmesi ve son şeriatın indirilmesinin sonucu olarak Mescid-i Aksa ve çevresi İsra gecesinde Hz. Muhammed ve ümmetine devredilmiştir.

Yahudilerin bu topraklara Hz. Musa zamanında sahip çıkmayıp “Git sen ve Rabbin savaşınız” diyerek bu kutsal mekanları korumaya yanaşmamalarının sonucu ellerinden alınmış, hatta bu fırsat ellerine birkaç kez geçmesine rağmen aynı isyan ve korkaklığı gösterdiklerinden dolayı artık bu mescid ve çevresi hakkında hiçbir sahiplik iddiasında bulunamayacaklarını Cenab-ı Allah onlara defalarca bildirmiştir. Buna rağmen çağımızda dünyayı fesada boğarak Filistin’i işgal edip kadın, çocuk, bebek, ihtiyar dinlemeden bunca insanın kanına girmeleri nasıl bir zulüm yaptıklarını göstermektedir.

Diğer taraftan Kudüs’ün son ve haklı mirasçıları olan Müslümanların da buradaki mescidi, hz. Ömer zamanında İslam toprağı olmasından sonra iki kez başkalarına kaptırmış olmaları salahtan uzaklaşmalarından kaynaklanmaktadır. Yukarıda ifade ettiğimiz şekilde “yeryüzüne salih kullar mirasçı olurlar.” Fakat salahı kaybedip İslam’a ve tevhide olan bağlılığı bırakıp yanlış yollara sapınca Allah’ın hikmetiyle bu kutsal mekanlar ellerinden çıkıp Babil hükümdarı Buhtunnassır ve Romalıların eline iki kez geçtiği gibi Müslümanlar zamanında da kendilerinden daha zalim kavimlerin eline geçmiştir. Galiba Haçlı seferleri sırasında ve zamanımızda mescid-i Aksa’nın, o gün Haçlıların ve bugün Yahudilerin eline geçmesinin hikmeti de Müslümanların İslam’a olan bağlılıklarını bu iki dönemde de kaybettiklerinden kaynaklanmaktadır.

Sonuç olarak kutsal mekanlara Salih kullar sahiplenirse kutsallıklarına paralel olarak korunurlar. Temennimiz İslam dünyasındaki uyanış ve direniş hareketlerinin gittikçe güç kazanması bu kutsal mekanların tekrar Allah’ın kendilerinden razı olduğu salih kılların eline geçmesidir. Bunun da ilk işaretlerinin görülmeye başlanmış olması bu ümidi daha da arttırmaktadır. İslam dünyasında gittikçe güçlenen Müslümanlar bir gün mutlaka işgal altındaki bu toprakları kurtaracak ve yeniden Salih ve mü’minler yeryüzüne mirasçı olacaklardır.

İslâm’ın mübarek ve kutsal mekanlarının üçüncüsü ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı yüreğinde taşıyan şehir 1917 den 1947 ye kadar İngilizlerin 1948 den beri de siyonistlerin işgali altında inlemektedir. Esir, boynu bükük, her gün şehitler veren, bağrında milyonlarca mağdur ve mazlum barındıran Filistin’in başkenti Kudüs ve yanı başında mazlum Gazze…İslam dünyasının kanayan yarasının sürekli kan damlatan kalbi Kudüs… Bu şehrimiz tarihimiz boyunca defalarca saldırıya ve işgale maruz kalmıştır. Ama artık bunun muttaki ve salih kimselerin eliyle yeniden özgürlüğüne kavuşma zamanının yaklaştığını bu olayların son merhaleleri ile görmekteyiz.

AHMET AĞIRAKÇA

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

MİRATHABER.COM – YOUTUBE