Beşeriyet tarafından öğretilen vahiy kaynaklı ilahi öğreti devlet ve benzeri organize gücün etkisinde ve emrinde olmamalıdır.
Fikirlerin fiili olarak anarşi ve teröre alet edilmedikçe özgürce ifadesi otorite tarafından korunup kollanmalıdır. Bir milletin medeniyet kurabilmesi ve gelişmesi böyle bir ortamın yaşatılmasına bağlıdır. Kur’an da “şura” olarak da ifade edilen bilgi alışverişi ve görüş arzı sonucu ortaya çıkan ortak aklın kabul gördüğü hususlar Cenabı Allah’ın insanlardan beklediği muradî ilahiden olup insanları şirke düşmekten ve yönelmekten korur.
Bu alanda kurulan ve faaliyet gösteren cemaat cemiyet dernek tarikat ve mezhepler ; müntesiplerini taassuba düşürmeden ortak aklın ortaya koyduğu istikameti dikkate alarak Kur’an‘ın yeterliliği açısından idrake arz edilmelidir. Yaşanılan çağın keşifleri ve imkanlarıyla doğru orantılı olabilecek istisnai bazı hususlarda mantıklı açıklamalar yapılmaması veya bazı çağlarda ortaya çıkan izahatların geçmiş yorumları geçersiz kılması ‘Kur’an yetmezliği’ değil beşeriyet aklının yetersizliğindendir. Din adına söz söyleyen bazı düşünürlerin dinin anlaşılmasında “Kur’an yetmez” söyleminde ısrarcı olmanın inandığımız İslam‘ın ilahi olma özelliğini yok edip beşeriyet seviyesine düşürmekten başka bir düşünceye hizmet etmez. Halbuki bu alanda söz söyleyenlerin hepsinin Kuran’ın yeterliliği için nefes tüketmektedirler.
İslam adına ne kadar mezhep, tarikat, cemaat varsa bunların hepsi kitabımız Kur’an’ın yeterliliğini ispatlamak ve Müslümanların yaşantısına aktarmak için var olmuştur.
Bence T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı da tüzel kişiliğine münhasır, kurumsal yapısı ile resmi görevlileri ve müntesibleri bulunan başlı başına günümüzün faal mezheplerdendir. Kurumun müntesibleri ve resmi gorevlilerinin İslam adına yaptığı çalışmalar ve açıklamalar Kur’an’ın yeterliliğini izahtan başka bir şey değildir. Diyanete bağlı bazı resmi görevlilerin çıkıp da “Kur’an Yeter” “Uydurulmuş Din” “İndirilmiş Din” gibi söylevleriyle tanınmış; dinimizle ilgili söz söyleyen ve söyledikleri sözlerden de bir çok insanın istifade ettiği bu kişileri hedef almaları, “zındık” lıkla suçlamaları kabul edilemez ve affedilemez bir hatadır.
“Kur’an Yeter” diyenler ve bu konuda sözü olup söyleyenlerin de tüm görüşleri dinimizin daha iyi anlaşılması içindir. Bu kişileri “zındıklıkla” suçlayıp ötekileştirmek dinimiz İslam’ın evrensel hak din olma vasfına aykırıdır.
“Kur’an yetmez” diyenlerin bu tavırları hak din İslam’ı itibarsızlaştırmaktan başka bir işe yaramaz! Hele bir de bunu devlet otoritesinin şemsiyesi altında icra etmesi asla kabul edilmez!
ETİKETLER: Kur’an Yetmez, Kur’an Yeter, mezhep, tarikat, cemaat, İslam şura