islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5320
EURO
34,7717
ALTIN
2.401,96
BIST
10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
18°C
Cuma Yağmurlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
20°C

KUR’AN’DA I’TİSAM (SIMSIKI TUTUNMAK)

KUR’AN’DA I’TİSAM (SIMSIKI TUTUNMAK)
9 Ağustos 2023 09:00
A+
A-

-I’tisam ne demektir?

Bunun aslı olan ‘a-sa-me’ fiili engelleme ve yasaklama, alıkoyma anlamındadır.

‘I’tisam’ ise bir şeyi/nesneyi bırakmamak üzere alıkoymayı, korumayı, ona yapışmayı (temessük etmeyi) veya bir şeye yönelmeyi ifade eder.

Mesela, ‘ı’tisame billah-(kişi) Allah’ın lütfuyla hata ve günahlardan uzaklaştı manasına gelir.

“I’tesamtu bi-hablihi’-ipe sıkı sıkıya tutundum; demektir. “Allah’ın İpi’ne sımsıkı tutunun…” cümlesi bir kişinin kopmayacağından emin olduğu sağlam bir iple yukarıdan aşağıya inmesine benzetilmiştir. Bir ipe tutunmak verilen söze (ahde) güvenmeyi de ifade eder.

Aynı kökten gelen ‘âsım’; korunan, koruyan demektir. Bu aynı zamandan günahlardan uzak duranı da ifade eder.

“Öyle bir gün ki, arkanızı dönüp kaçarsınız ama sizi Allah’tan kurtaracak (âsım) hiçbir güç bulamazsınız! Allah kimi şaşırtırsa artık onu doğru yola yönlendirebilecek bir güç yoktur.” (Mü’min 40/33. Ayrıca bkz: Yûnus 10/27. Hûd 11/43)

‘ma’sum’; günahsız, suzçsuz,  korunmuş demektir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, S: 504)

‘ısmet’;, günah ve hatalardan korunan demektir ki âlimlere göre peygamlerin değişmez sıfatıdır. (Taftazânî, İslâm Akâidi (çev.), s: 302. el-Büleyhî, S. İbrahim. Kur’an İsimleri Ansiklopedisi, s: 259)

‘asame’ fiili ve türevleri Kur’an’da 13 âyette, sımsıkı sarılma, koruma, alıkoyma, engel olma anlamlarında geçiyor. Mesela;

“Ey Rasûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır (ya’sımuke)…” (Mâide 5/67)

Ey insanlar; “eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir? Yahut size bir rahmet dilese, buna engel olacak kimdir?…” (Ahzab 33/17. Ayrıca bkz: Hûd 13

Yûsuf’tan (as) murat almak isteyen azizin karısı onun hakkında; “… o iffetini korudu (ista’same)…” dedi. (Yûsuf 12/32)

Nuh (as) oğluna; “gel bizimle beraber gemiye bin” dediği zaman oğlu; “Beni sudan koruyacak (ya’sımunî) bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh (as); “Bugün Allah’ın emrinden (azabından),  merhamet sahibi Allah’tan başka koruyacak (âsım) kimse yoktur” diye cevap verdi. (Hûd 11/43)

I’tisam dört âyette Allah’a, bir âyette de Allah’ın ipine bağlanmayı, tutunmayı ifade ediyor.

“Şüphesiz ki münafıklar, Cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.

Ancak tövbe edip hâllerini düzeltenler, Allah’a sımsıkı bağlanıp (ı’tesamû) dinlerini yalnızca O’na özgü kılanlar başkadır…” (Nisâ 4/145-146)

“Allah’a iman edip O’na sımsıkı sarılanları ise (ı’tesamû) (Allah) kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.” (Nisa 4/175)

Rabbimiz önce vahyin ilk muhataplarına, sonra da insanlara şöyle soruyor: “Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Rasûlü de aranızda iken nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa (ya’tesım), kesinlikle o doğru yola iletilmiştir.” (Âli İmran 3/101)

Allah (c) mü’minlere keni yolunda yoğun çalışmayı (cihadı) emrediyor. Zira O (st) mü’minleri bunun için seçti. Din konusunda da ağır bir yük yüklemedi. Bunu Rasûlüllah (sav) mü’minlere, onlar da insanlara örnek olsun diye yaptı. “… Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın (ve’tesımû) . O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!” (Hacc 22/78)

-Allah’ın ipine tutunmak

Allah (st) iman edenlere Kur’an’a sımsıkı sarılmalarını emrediyor.

Bu emirden maksat da Kur’an’a hakkıyla iman ve onunla amel etmektir. (el-Büleyhi. Kur’an İsimleri Ansiklopedisi, s: 259)

Yani Allah’ın ipine sadece Allah rızası için samimiyetle sarılın demektir. (Taberî, İbni Cerir. Camiu’l-Beyan, 3/379)

‘Hablu’llah’ Allah’ın kitabıdır. Buna Allah’ın dini, Allah’ın ahdi veya Allah’ın gönderdiği vahiy desek de işin mahiyeti değişmez.

Allah (cc) müslümanlara sarılmaları, tutunmaları, yapışmaları gereken en sağlam tutamağı gösteriyor.

Madem ki insanın dünya hayatı âfetlerle, zorluklarla, fitne ve fesatlarla;

madem ki hayat tehlikeler, Şeytanın ateş gibi hileleleri, derin kuyu gibi bilinmezlikler, dipsiz çıkuru gibi nefis oyunları doludur;

madem ki insan bütün bunların arasında tıpkı derin bir kuyudan çıkmak isteyen kimseye benziyor; o hâlde o sağlam ipe, o sağlam tutamağa yapışması gerekiyor. Bunlardan ancak bu şekilde selamete ulaşalabilir.

Kur’an’a sıkı sıkıya tutunan hidâyete ulaşır ve Allah’a yakın olur.

Hep birlikte Allah’ın İpi’ne (Kur’an’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın (tefrikaya düşmeyin). Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: … “ (Âli İmran 3/103)

Yani Allah’ın dinine ve Kur’an’a tutunun ve hidâyet yolundan ayrılmayın, içinden çıkamadığınız konuları Allah’ın kitabına havâle edin. Nitekim Allah (cc) bunu müslümanlara emrediyor. (Nisâ 4/49)

Âyet müslümanlara; “Allah’tan yardım dileme ve O’na güvenme konusunda, ya da kullarına verdiği ahde tutunmak üzere bir araya gelin”, ya da Allah’ın kitabına sarılmak üzere bir araya gelin diyor. Bu da iman ve itaattir… (Zamahşerî, el-Keşşâf, 1/386)

“Allah’ın ipi” Bekara 2/256. âyette “urvetü’l-vüska/sağlam bir kulp” şeklinde ifade ediliyor.

“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim tağutu (zorba tanrıları) inkâr edip Allah’a iman ederse, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.”

Allah’ın ipine sarılmak; şüphesiz ki, öncelikle İslâmın getirdiği inanç ilkelerine iman etmektir. Sonra da bu imanın verdiği bilinçle her meseleye iman ölçüsünden bakmak, İslâmın değer yargılarını benimsemektir. İslâmın emrettiklerini samimiyetle yapmak, yasak ettiklerinden güç yettiği kadar kaçınmaktır.

Hayatın geçici olduğu şuuru ile hareket edip, bu dünya hayatını  mamur ederken, ölümden sonraki hayat için hazır olmaktır. Şeytanın kandırmalarına kanmamak, nefsin hevâsına kapılıp kendine ve çevresine zarar verecek işler yapmamaktır.

Allah’ın ipine sarılmak; Tevhid kelimesine tutunmak, bir muvahhid ve hanif olarak takva bilinciyle yaşamak, Allah yokmuş gibi davranmamaktır

Allah’ın ipine sarılmak; İslâmın getirdiği kardeşlik ve velâyet (velilik) bağlarını güçlendirmek, müslümanların cemaatinden ayrılmamak, grup grup olmamak, dinde bölünmeye sebep olmamak ya da tefrikaya düşmemek, müslümanlar arasında ayrımcılık yapmamaktır.

Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak; Muhammed’i (sav) imanda, amelde/kullukta, ahlâkta, davette ve cihadta (Allah yolunda yoğun çalışmada) örnek almaktır. İnsanlar içerisinden çıkarılmış en hayırlı ümmet ve ümmet bilincine sahip olmaktır. (Âli İmran 3/110)

Allah (st) müslümanların birbirleriyle kaynaşmalarını emretmekte, tefrikaya düşmelerini yasaklamaktadır. Çünkü tefrika helâka, cemaat olma kurtuluşa götürür.

Kur’an, müslümanları önceki toplumlar gibi olmaktan sakındırıyor. Özellikle kitap ehli; gerek hevâ ve heveslerine uyma sebebiyle, gerek aralarındaki çekişmeler ve anlaşmazlıklar yüzünden dinlerini parçaladılar. Fırka fırka, grup grup oldular, farklı mezhepler uydurup onların peşinden gittiler. (Âli İmran 3/105. En’am 6/159. Rûm 30/32. Şûra 42/14. Beyyine 98/4. Bkz: Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/711)

Yezid b. Erkam (ra) Rasulüllah’ın (sav) şöyle dediğini nakletti:

“Size, uyduğunuz takdirde benden sonra asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum. Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür. Bu, Allah’ın Kitabı’dır. Gökten yere uzatılmış bir ip durumundadır. (Diğeri de) kendi neslim, Ehl-i Beytim’dir. Bu iki şey, cennette Kevser havuzunun başında bana gelip birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Öyleyse bunlar hakkında, ardımdan bana nasıl bir halef olacağınızı düşünün.” (Tirmizî, Menâkıb/77 no: 3788. Müslim, F. Sahâbe/37 no: 6228. Bir Benzeri: Tirmizî, Menâkıb/32 no: 3786

Veda Hutbesi ile ilgili bir rivâyette Rasûlüllah’ın (sav) ümmete bırakılan bu iki emânetin Kur’an ve kendi Sünneti olduğu, onlara sarıldıkları sürece sapıtmayacakları yer alıyor. (Ebû Dâvûd, Menâsik/56 no: 1905. İbni Mâce, Menâsik/84 no: 3074)

Abdullah Rasûlüllah’ın (sav) şöyle dediğini nakletti: “Bu Kur’an Allah’ın bir ziyafetidir. Ondan gücünüz yettiği kadar öğrenin (alın). Bu Kur’an Allah’ın İpi’dir ve nûrudur, fayda veren şifadır. O kendisine tutunan için bir kulp, kendisine tabi olan için kurtuluş vesilesidir. (Bir tarafa) meyletmez ki, düzelmesi beklensin. Eğrilmez ki doğrultulsun. Onun insanı hayran bırakan yönleri hiç bitmez. Onun çok reddedilmesi onu yıpratmaz. Onu (çok) okuyun. Allah (cc) onun bir harfine karşılık on sevap verir. Ben Elif-Lam-mim bir harftir demiyorum, bilakis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm bir harftir.” (Darimî, F. Kur’an/1 no: 3318)

Hüseyin K. Ece

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.