islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3697
EURO
35,0071
ALTIN
2.325,73
BIST
9.097,38
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
19°C

Mallarımızda toplumun da hakları vardır

Mallarımızda toplumun da hakları vardır

Kur’ân’ımızın açıklamasına göre; mallarımız ve mallarla ilgili ilâhî yasalar, bizler için deneme aracıdır. Bu sebeple malların kazanımı ve kullanımı yanısıra, bölüşümü ile ilgili Kur’ânî ve Peygamberî emirleri ve yasakları da uygulamakla görevliyiz.

Kader senaryosu gereği, doğrudan ve de kazandırıcı özellikler verilerek erdirildiğimiz mallarımızda Rabbimiz, muhtaç toplum kesimleri için Hak belirlemiştir; başta zekât olmak üzere, mükellef kılındığımız malî görevlerle bu Hakk’ın ödenmesi emredilmiştir.

Baş malî vazifemiz Zekât’tır

Hiç şüphesiz baş malî vazifemiz zekâttır.

Zekât, Yaradanımızın mallar üzerindeki mutlak egemenliğini tanımaktır. İmana belgedir. İslâmî yapının üzerinde yükseleceği temellerden biridir. İslâmî hayata geçiş köprüsüdür. Rûhları arındıran, ekonomiye canlılık kazandıran ibâdettir. Allah’ın rızasına ve Cennetlerine erebilmenin koşuludur. Zekâtsızlık, açıklanan mübarek özelliklerin zıtlarına kapı açmak, Cehennem’e yuvarlanmaktır.

Mallarımızda Zekâtın dışında hak vardır

İhtiyaçlarını arzeden ve edemeyen muhtaç toplum kesimleri için, mallarımızda zekâtın dışında da Hakvardır. Sahâbilerinin soruları üzerine Sevgili Peygamberimiz mallarda zekâtın dışında haklar olduğunu beyan buyurmuş, sonra da bu gerçeği açıklayan Bakara Sûresi’nin 177. âyetini okumuştur.

Bu âyette yüce Mevlâmız şöyle buyurmaktadır:

(Sizleri Allah’ın sevgisine ve armağanlarına ulaştıracak) gerçek erdemlilik yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmek (gibi biçimsel şartlara uyumluluk) değildir. Ama gerçek erdem sahibi Allah’a, Âhiret Günü’ne,Meleklere, Vahye ve Peygamberlere inanandır; sevdiği mallarından akrabasına yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (sürgünlere, mültecilere) yardım isteyenlere ve insanları esaretten kurtarmaya harcayandır; namazında devamlı ve dikkatli olan ve zekâtını verendir.

Ve gerçek erdem sahipleri; söz verdiklerinde sözlerini tutan, fakirlik, hastalık, zorluk, felaket ve savaş günlerinde sabredenlerdir. İşte onlardır Yaradan’a kulluklarını sürdürenler ve işte onlardır Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.”

Görüldüğü üzere bu âyette zekât vermenin yanı sıra, ayrıca sevilen mallardan, akrabaya, yetimlere, yoksullara ve diğer sosyal kesimlere yardım edilmesi gereği açıklanarak, malda zekâtın dışında da haklar olduğu bildirilmektedir. Bu hakları şöylece özetleyebiliriz:

Fakir Akrabamızın Hakkı Vardır

a-Yoksul olmaları halinde ana, baba, kardeş, kız kardeş gibi yakın akraba fertlerine nafaka vermek. Nafaka yükümlülüğü Kur’ân’ımızın emridir. İsra Sûresi’nin 26. âyetinde şöyle buyrulmaktadır:

“Akrabaya hakkını ver. Yoksula, yolda kalmışa da (hakkını ver), fakat saçıp savurma.”

b- Yeminlerimizin bozulmasından ötürü ödememiz gereken keffaret de, ödenmesi gereken malî bir haktır. Kur’ân’ımızda şöyle buyrulmaktadır:

“…Yeminin keffareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak veya onları giydirmektir…”(Mâide 89)

Toplumumuzun Hakkı Vardır

c- Ev araçları ve gereçleri ve de binek-vasıta gibi sahib olduğumuz imkânlardan ödünç vererek, çevremizi yararlandırmak, Kur’ân’ımızın ve Peygamberî buyrukların belirlediği bir haktır.

Yapılmaması Kur’ân-ı Kerim’de Maûn’un engellenmesi şeklinde verilen ve azapla tehdit edilen bu görevle ilgili olarak deve örneğinden hareketle Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur:

(Deve üzerindeki toplum hakkı şunlardır:)İyice olanını zekât verirsin. Sütü bol olup sağılanını sütünden, sağılmayanını da taşımacılığından yararlanılmak üzere ödünç verirsin. İstendiğinde erkek deveni tohumlatırsın. Bir de komşularına sütünden içirirsin.

(Bu hakları ödemeyen)her bir kişi için devesi Kıyâmet Günü’nde en büyük ve en semiz bir şekilde getirilir. Sahibini ayaklarıyla çiğner, boynuzları ile vurur. Toplum hakkı ödenmeyen bu develerin, sonuncusu çiğneyip boynuzlayarak üzerinden geçtikçe ilki tekrar tekrar çiğneyip boynuzlamak üzere üzerine gelir. İnsanların muhakemesi bitirilerek hükmü verilinceye kadar bu böyle devam eder.

Peygamberimizin döneminin şartları içerisinde başta deve olmak üzere ihtiyaç duyulabilecek en önemli maddeleri zikrederek örneklendirdiği bu görevi, bizler, motorlu taşıt araçları dahil ödünç alınıp verilebilecek tüm ihtiyaç maddelerine teşmil edebiliriz.

Diğer Yoksul Hakları

d- Hasat zamanında kaldırılan üründen çevrede oluşan fakirlere bir pay ayırmak,yaşlı veya iyileşme ümidi olmayan hasta olarak tutulamayan, her birgünlük oruç için bir fakiri sabahlı akşamlı olarak doyurmak, adet halindeki eşle ilişkide bulunmadan ötürü mali keffaret ödemek., gelen misafiri bir gün bir gece ağırlamak, Kurban Bayramı’nda kurban keserek etlerinin bir kısmını dağıtmak, Ramazan ayı sonunda Fitre vermek.

Açıklamaya çalıştığımız vacip ve de bir bölümü tavsiye nitelikli görevlerimize İslâm bilginleri, Kur’ân’ın ve Peygamberimizin uygulamalarının rûhundan çıkardıkları bir genel görev daha ilave etmektedirler ki, o da yaygın fakirlik dönemlerinde ve de felaket günlerinde oluşan zaruri ihtiyaçların devletin öncülüğünde sermaye sahiplerince karşılanmasıdır.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.