islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3535
EURO
35,1812
ALTIN
2.324,98
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Parçalı Bulutlu
22°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C

MEKKE…ÇORAK TOPRAĞIN DİRİLİŞİ…ZAMANIN RUHU.. KALPLERİN FETHİ… BİR İRFAN-I NEFS

MEKKE…ÇORAK TOPRAĞIN DİRİLİŞİ…ZAMANIN RUHU.. KALPLERİN FETHİ… BİR İRFAN-I NEFS
29 Aralık 2022 09:30
A+
A-

1.) Müşriklerin elindeki Mekke ne anlama gelir? Biz Müslümanlar için Mekke nasıl bir şehirdir ve dini anlamı nedir? Mekke’nin fethi nedir? Kutsal bir toprak bir coğrafya olarak Mekke, haritanın şekillendirdiği bir Arzı Mev’ud asla değildir. Zira Mekke, sakinleri Yahudilerin hala nostalji duyduğu, kutsallık içinde seçkinlik, seçkinlik kazanarak diğer milletlere karşı hegemonyacı benliğe ve tasvip edilmiş ilahlaşmaya götüren bir avuç toprak değil aksine O, mukaddes insanların anlam kattığı, şirke karşı vahiyle, vahye muhatap insanla anlamı devam eden kutlu bir şehirdir.

2.) Bir vahiy ki sıradan, vav kadar iki büklüm “bir çobanı” ve Elif gibi dik asasıyla kafa tutan, dilindeki peltekliği çözen, bütün ihtişamıyla tanrıça görülen Nil’den bir sepet içinden kahraman çıkarabilen, Nil’i aciz damlacıklara düşürüp boydan boya kana bulayan, ölüm makinesi olup ölüm kusan Karunları, Hamanları tarihten silici, Firavunları cellatı olduğu mazlumlarının gözü önünde öldüren, göklere çıkma sevdasındakileri suyun derinliklerinde boğduran, boğdurmakla kalmayıp ibret için sergileyen, geçilmez sanılan Kızıldeniz’i yardıran, çölden fışkıran bir ab-ı hayat, semadan yağan men ve selva olup sağnak sağnak yağan bir vahiy. Mekke de aynı idi. Hz. İbrahim (as) elinde, ıssız, çorak ve hiçbir anlamı olmayan bir köy iken Kur’anın ifadesiyle Umm’ü-l Kur’a (şehirlerin anası) oluverdi. Mekke’yi Mekke yapan gerçek unsurlar, İbrahimî bir dönüşümle nübüvvetin var edici kudreti, en yakınlarıyla inşa edilen Kabe, Rabbin Evi yani Beytullah’tır. Onsuz her şey ve her yer çoraktır. O ev, sıradanlıkta Kutsal, Kutsal’dan kudsiyet çıkaran Mescid-i Haram’dır. Bütün sıradan insani eylemlerden hac ve umre kurallarını çıkaran güç de bunlardır. Ama ona anlam katan elindeki kılıç ve gönlündeki rahmet ile bu şehri, atasının yurdunu fetheden Fatih Peygamber(sav)’dir.

3.) Mekkeye yönelik üç yaklaşım var. a. Onu ortadan kaldırmak, benliklerden yok etmek, haritadan silmek isteyenlerin tavrı: Ebrehe ve ordusunun tavrı. b. Onun içindeki kutsiyet verici, menasik ve şeair verici tarihi değerleri, İslam’a ait her türlü fazileti silici, zamana indirici, tekelci tavır: Selefi Vehhabî çizgi. c. Mekke’nin Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’den gelen mirasını koruyan, Hz. Peygamber(sav)’in dolaştığı yerleri mukaddes bilen Onun ayak izlerini adım adım takip edenlerin yaklaşımı Orta yol tavrı.

4.) Yok edici tavırdaki Habeş kralı Ebrehe ve filleri, Necaşi’nin misafirperver davranışının aksine Mekke’yi yok etmek istediklerinde yeryüzünün en güçlü ve iri cüsseli zamane tanklarıyla saldırıya geçenlerdi. Bu kudret, gökyüzününde aniden beliren “ötelerden gelen” eEbabil kuşlarına yem oldu. Eğer, İsrail’in Babil’e teslim olması gibi Mekke’nin idarecisi olan Hz. Peygamberin dedesi de Ebrehe’ye teslim olup el konulan develerini istemeseydi tıpkı Kudüs gibi yerle bir olurdu. Mekke’nin gerçek Sahibine teslimiyet, Mekke’yi yok olmaktan kurtardı.

5.) Tekelci tavır ile Mekke’nin tüm değerlerini hafife alan, her kutsallığı sadece Kuran’a indirgeyici tavır. Bu tavrın sonucu, zamanın durduğu ve saate bakmanın aklın ucundan geçmediği geçse bile daha fazla kalmak için saate bakmamaya yeminli Müslümanın aksine deli saçması bir anlayışla günün, mevsimin durduğu bir yerde devasa saat kulesi inşa etmek, jeep içinde şeytan taşlamak, şaşalı ve çok katlı otel odasında ipek seccadeler ile Kabe imamına uymak, manevi azametin olduğu bir yerde maddi devasa cüsseleri binalar inşa etmek Ebrehe’yi ve fillerini kutlu şehre çağırmaktan farksız aslında. Bu tavır, Harem-i Şerifi turizm bölgesine dönüştürmek, derin anlamdan uzak, Kutsal’ın inşa ettiği şehri kişilerin inşa ettiği ruhban Siyonistlerin Kudüs’üne çevirmek ve yeni ve sahte kutsallıklar meydana getirmektir. Yine bu tavır, Ebu Cehil’in evini anlamsızlaştırıp umumi tuvalete dönüştürmek, Hz. Peygamberin doğduğu evi dünyevi seküler anlam katarak halk kütüphanesine çevirmek dünyevileştirici yaklaşımdır. Dahası bu tekelci yaklaşım bizi hırsızlıkla suçluyor. Balkanlarda gavurların elinde harap olan mirasımız gibi mukaddes topraklardaki mirasımızın kapısına kilit vuruyor, tarihimizden korkuyor, uyanacağımızdan tırsıyor uykuları kaçıyor. Bize, özümüze ait olan, bizim hizmetkarı olduğumuz Mukaddes Emanetleri canı pahasına koruyan Ömer Fahreddin Paşa’yı hırsızlıkla suçlayan müfteriler, Haremeyn’de, hangi mukaddes emaneti yerinde bırakıp koruyabildiler

6.) Bizim Mekke’ye, fethine bakışımız ile tarihimize, gönlümüze bakışımız aynıdır irfanî bakıştır. Hacılar, Hacer validemizin koşmasının nedensiz olmadığını bilir; çocuk İsmail’in susuzluğunun ve Hacerin telaşını koşturmacasını yansıttığ Safa ve Merve arasındaki anlam arayışıdır. Mekke bize İsmail’in teslimiyet inşasını, Hz. Peygamberin devrimci başkaldırısını bize takdim eder. İnsanlığın kara kutusu Kabe, Alman dinler tarihçisi Rudolt Otto’nun ifadesiyle söylersek; saflık ve sadelik içindeki titretici azameti (agustum), titretici azametinin saldığı beşerdeki korku verici huşu vericiliği (temendum) ve beşeri bütün her şeyiyle hiçliğe sevkedici hayran bırakıcılığı (fascinans) tecrübe ettiği; tüm insanlığın etrafında kelebek olup pervane gibi döndüğü, dönerek kendini bulduğu bir mekanın kendisidir. Axis Mundi (Evrenin merkezi) olan Kabe’nin tam üzerinde meleklerin tavaf ettiği beytül mamurun varlığına inanmaktır.

7.) Mekke bir iman alanıdır; iman ile şirkin mücadele alanıdır. Yüzlerce putla doldurulan Kabe’nin yanı başında Hz. Peygamberin Hanif olarak her türlü pislikten temiz oluşa, küfürden farklı oluşa ve müşriklere uymamaya verdiği önemi bize hatırlatır. İmanın müşriklerce sorgulanabildiği onun teslimiyet dönüşebildiği yerin adıdır Mekke. Hanif kadar saf olarak inşa edilen, sonra şirk bulaştırılan daha sonra yeniden aslına çevrilen gönül evi Kabe onun tam kalbindedir.

8.) Mekke’nin fethi ne irfan katar bize? O, hicretin, kutlu yolculuğun bitmediğinin göstergesi devamıdır Mekke’nin fethi. O, bitmeyen bir hesabın akıbeti, bitmeyecek mücadelenin hayırlı neticesidir. Onun başlangıcı Hicret, Mekke’den bir kaçış, Hz Peygamber(sav)’den kurtulmak asla değildir. Hz. Peygamberden yoksun olmaktır, anlamsız kalmak, Medine’nin hemen ilerisinde putlarla baş başa bırakmak, Hz. Peygambersizlik hali nedir onu anlatmaktır. Müşrik Mekke, asla Müslüman Medine’nin alternatifi değildir. Olamaz. Aksine o, ışıksız kalmak, karanlık halini yaşamaktır. Fetih öncesi Mekke, peygambersizlik halini, nübüvvetten yoksun kalmayı bizlere anlatır. İslam’ın olmadığı her yeri, onsuzluğu, mahrumiyeti, anlamsızlığı izhar eder.

9.) Mekke’nin fethi, bir işgal değil; bütün teslimiyetiyle Medine’ye benzemektir. Hz. Peygamber(sav)’e O’na ait olan, atalarından kalan, tarihsel olarak da onların idaresinde kalan şehri, gerçek Sahibi(sav)’ne vermektir. Teslim ederken, İslam olmak, Hz Yusuf’un kardeşlerinin pişmanlığı gibi nedameti, Kabe’ye sığınarak, iman kalesine dönüştürdüğü evine girerek teslim etmektir. Gerçek fetih, tıpkı Hz. Yusuf (as)’ın kardeşlerine “gidiniz hepiniz hürsünüz” demesi gibi Hz. Peygamber(sav)’in “hepiniz hürsünüz” demesidir.

10.) Bizim için her fetih; bir Mekke’dir. Mekke’ye giren Hz. Peygamber in yaptığı gibi eman vermektir, selamı İslam, emanı İman yapmak; irfan verip gönlü fethetmek ama her zaman Medine’ye benzemek ve her şeyi ona benzetmektir. Mekke imanı, Medine İslam irfanını anlatır. Mekke, gönül evine sığdırmayı, her daim Kabe’yi şirkten temizlemeyi, içimizdeki putları devirmeyi, onu mutahhar kılmayı, nefsimizi şirkten arındırıp tezkiye etmeyi izhar eder. Mekke’nin fethi, Kuddüs’ün Mescidi Haram’a tecelligahıdır. Bu yüzden İslam irfanı için her fetih bir Mekke idi. İstanbul’un fethi bir Mekke fethiydi. Belgrad’ın fethi bir Mekke fethi gibiydi. Roma’ya niyet de aynı idi. Hayallerimiz, kızıl elmamız, “Allah’ın salih kullarına miras olarak” vaat ettiği her yerdir. Fetih, kanlı bir devrim değil, şirkin kendiliğinden dönüşümü ve düşüşüdür. Fetih, sömürmek ve işgal etmek değil, barışı hareketlendirmek, barışı ettirgen kılıp Hak’ka teslim ettirmek barışı yaygınlaştırıp teslimiyete dönüştürmektedir.    

Prof. Dr. Mustafa ALICI

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar