islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4752
EURO
34,8856
ALTIN
2.433,53
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Salı Az Bulutlu
16°C
Çarşamba Az Bulutlu
18°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
19°C

ÖĞÜDE İHTİYAÇ DUYMAK

ÖĞÜDE İHTİYAÇ DUYMAK
7 Kasım 2023 15:30
A+
A-

İnternet   sitelerinde yer alan “Oğullar babaları hakkında ne düşünür?” başlığı altında verilen bilgiler, oldum olası dikkatimi  ve ilgimi çekmiştir.  Bu yazıda bir  çocuk, 6 yaşına geldiğinde, “Babam her şeyi biliyor”; 10 yaşına geldiğinde, “Babam çok şey biliyor”; 15 yaşına geldiğinde, “Ben de babam kadar biliyorum”; 20 yaşına geldiğinde, “Babamın da pek fazla bir şey bildiği söylenemez”;  30 yaşına geldiğinde, “Bir kere de babamın fikrini sorsam fena olmayacak”; 40 yaşına geldiğinde “Ne de olsa babam bazı şeyleri biliyor”; 50 yaşına geldiğinde, “Babam her şeyi biliyor” ve  60 yaşına geldiğinde ise, “Ahh ! Keşke babam hayatta olsaydı da kendisine danışabilseydim…”  diye düşündüğü anlatılır.

Söylenenler, bilimsel olarak ne kadar doğrudur? Bilemiyorum, zira ben  böyle bir düşünceye sahip olduğumu hatırlamıyorum. Ama bilinen bir şey var ki o da   çocukların  hem fizikî, hem de fikrî yönden  bir gelişim içinde olduğudur. Özellikle ergenlik çağlarındaki  gençlerin hırçın oluşlarının, “Deniz dalgalanmadan durulmaz” misalinde olduğu gibi  zamanla sükunete ermesi, buna bir  kanıt olarak  görülüyor.

Gençler,  hırçınlık dönemlerinde  söz dinlemeseler ve “kargadan başka kuş” tanımasalar  da,  belli bir yaşa  geldiklerinde  Cahit Sıtkı Tarancı’nın,

“Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç fark ettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış”

dediği gibi, ateşin yaktığını, suyun insanı boğduğunu ve her günün  bir dert olduğunu öğrenmekte ve öğüt dinlemeye başlamaktadırlar.

Bu nedenle gençler öğüt dinlemiyorlar, diye  onlara öğüt vermekten de geri durmamak gerekiyor. Nitekim Yüce Yaratıcı da  peygamberleri de insanlar  söz dinlemiyor diye, onlara öğüt vermekten geri durmamışlar, bilakis öğüt vermişler ve öğüt vermeye de devam etmişler. Yazılan yazıların, hikayelerin, romanların aslında birer öğüt olduğunu da unutmamak gerekiyor.  Ailede ve okulda öğretilen bilgilerin bir amacı da öğüt vermek değil midir?

Kur’an’da yer alan bilgilerin amacı da doğrudan veya dolaylı olarak insana öğüt  vermektir, bu nedenle de onun bir adı da “zikir”dir (Hicr,15/9) Nitekim şu öğütler,  hayatımıza yön veren, bizi insan yapan ve insan kalmamızı sağlayan  öğütler arasında yer alır:

“Allah’a ortak koşma, yalnızca O’na ibadet et. Ana-babaya iyilik et. Yakına, yoksula ve yolda kalmışa yardım et, hakkını ver. İsraf etme! Büsbütün de saçıp-savurma! (Ne cimri, ne de müsrif ol, İkisinin arasında orta bir yol tut, iktisatlı ol)! Çocuklarını açlık korkusuyla öldürme. Zinaya yaklaşma! Haksız yere kimseyi öldürme. Yetim malını -arttırmak gayesi dışında- yemek için asla yaklaşma. Verdiğin  sözü yerine getir. Ölçü ve tartıyı tam yap. Bilmediğiniz şeyin ardına düşme. Yeryüzünde mağrur ve kibirli dolaşma”. (İsra,17/22-37)

Şu ayetler de  Allah’ın  Lokman’a  ve Lokman’ın da oğluna öğütlerini anlatıyor:

“Biz Lokman’a hikmet verdik ve ona dedik ki ‘Allah’a şükret. Kim verilen nimetlere şükrederse, yalnızca kendileri için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki,  Allah Ganî’dir; kimsenin şükrüne muhtaç değildir, Hamîd’ dir; her türlü övgüye  ve şükre  lâyık  yegâne  varlıktır’

Bir zamanlar  Lokman da  oğluna öğüt verirken  şöyle demişti: ‘ Yavrucuğum sakın Allah’a ortak koşma. Çünkü şirk gerecekten büyük  bir zulümdür

Biz insanoğlun, ana-babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi  onu  nice zorluk ve sıkıntılara katlanarak karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi ise iki yıl sürmüştür. O halde ey insanoğlu! Bana ve ana-babana şükret. Bil ki sonunda hesap vermek üzere  huzuruma geleceksin.

Şayet ana-baban, tanrı olduğuna dair  hakkında hiçbir bilgin olmadığı  bir şeyi  Bana  ortak koşman için seni zorlayacak  olurlarsa, sakın onlara itaat etme. Yine de dünya hayatında onlara iyi davran, kol kanat ger. Daima  Bana  gönülden  yönelenlerin  yokunu tut.  Sonunda Bana döneceksiniz. Ben size  yapıp-ettiklerinizi  bir bir haber vereceğim.

‘Yavrucuğum! İyi bil ki, hardal tanesi  ağırlığında bile olsa yaptığın bir iş, bir kayanın  içerisinde yada göklerde  veya yerin derinliklerinde gizlenmiş bile olsa Allah onu kıyamet günü karşısında çıkaracaktır. Hiç şüphe yok ki, Allah Latîf’ tir; O’nun ilmi her şeye ulaşır, Habîr’dir; açık ve gizli yapıp-ettiğiniz her şeyden haberdardır.

‘Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülüğe engel ol, başına gelen  sıkıntı ve zorluklara sabret. Çünkü bütün bunlar, azim ve kararlılık gerektiren  işlerdir’.

‘İnsanları küçümseyerek onlara karşı sakın gururlanıp kibirlenme. Yeryüzünde  böbürlenip  çalım satarak yürüme. Çünkü Allah  kendini beğenen ve övünüp duran kimseyi sevmez.’

‘Yürüyüşünde mütevazı,  davranışlarında  ölçülü ol; sesini alçaltarak konuş. Çünkü seslerin  en çirkini  eşeğin sesidir.” (Lokman,31/12-19)

M.S. 65 yılında ölen “Seneca” isimli bir düşünür’ ün, Antakya müzesindeki bir lahitte  yazılı olan şu öğütleri de  dikkat çekicidir:

“Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır. Başlayan her şey biter. Büyük bir servet, büyük bir köleliktir. Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir lütuftur. Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır ama güneş her gün yeniden doğar. Hayatı komedi sananlar, son espriyi iyi düşünsünler! Yaşıyorsak, hala umut var demektir.

Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir. Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek. Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanların intikamıdır. Ey hayat, senin bu kadar önemli tutulman  ölüm sayesindedir. İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkmayın; çünkü kaybedilmesi gerekenler, en önce kaybedilmelidirler. Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz. Hafif acılar konuşabilir ama, derin  acılar dilsizdir. Ölüm her şeyi eşit kılar”

Kimileri, “Öğüt verme örnek ol!” diyor. Doğru, fakat eksik bir söz.  Evet, öğüt vermek için örnek olmak gerekiyor, ama yeterli olmuyor.  Zira insanlar, duygularını,  acılarını ve sevinçlerini paylaşacak,  teselli bulacak, kendine  yol gösterecek  bir dost sesine  de  ihtiyaç duyuyor.

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.