islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Az Bulutlu
18°C

SOSYAL HAYATIN TADI VE TUZU: ADAB-I MUAŞERET

SOSYAL HAYATIN TADI VE TUZU: ADAB-I MUAŞERET

İnsan olarak sosyal bir varlığız. İçerisinde doğduğumuz, büyüdüğümüz ve hayatımızı sürdürdüğümüz bir toplumumuz var. Toplum içerisinde mutlu ve huzurlu bir hayat sürdürmemiz, ancak adab-ı muaşeret ya da görgü kuralları diye bilinen sosyal hayatın temel ilkelerini uygulamamıza bağlıdır. Bencil tutum ve davranışlardan sıyrılarak başka insanları dikkate almak ve toplumun meşru kurallarını gözeterek yaşamaya çalışmak saygılı, medeni, nazik, duyarlı ve ahlâklı bir insan olmanın gereğidir. Birlikte yaşama sanatı olarak da adlandırılabilecek bu kuralları gözetmek, sosyal ilişkilerimizin tutarlılığı ve devamlılığı açısından son derece önemlidir. Aksi halde hayat tatsız ve tuzsuz olacak ne bizim ne de birlikte yaşamak zorunda kaldığımız insanların yüzü gülecektir.

Bir arada yaşayan insanların sosyalleşme sürecini tamamlayıp adab-ı muaşeret kurallarını gözetmesi, toplumdaki uygarlık düzeyinin bir göstergesidir. Söz konusu kuralları gözetmeksizin ilerlemeye çalışan toplumlar ekonomik yönden kalkınsalar bile, bu toplumların bir medeniyet kurması beklenemez. Nitekim günümüzde zenginlikleri bilindiği halde medeni ya da uygar kabul edilmeyen pek çok toplum vardır. Çünkü medeni olmak sadece bilgi ya da teknolojiyle değil; bilgi ve teknoloji yanında manevi değerlerle kazanılan bir erdemdir.

Adab-ı muaşeret kuralları bölgeden bölgeye, kültürden kültüre ve toplumdan topluma değişiklik gösterebilir. Ancak çevre ve ruh temizliğine riayet, selamlaşma, nezaket, hoşgörü, ötekine saygı, fedakârlık, ahde vefa, diğerkamlık, zulme engel olmaya çalışma, iyimserlik, eleştiriye açık olama, söz ve davranışlarda ölçülüyü gözetme, gerektiğinde özür dileme, yardımlaşma, başkalarını rahatsız edici tutum ve davranışlardan uzak durma gibi her toplumda geçerliliği kabul edilen kurallar da vardır. Evrensel insanlık değerleri olarak bildiğimiz bu kurallar, adeta sosyal hayatın yazılı olmayan yasalarıdır. Bu yasalar çoğu zaman yazılı yasalardan daha büyük bir etki gücüne sahiptir.

Adab-ı muaşeret kurallarını öğrenip yaşamada kurumsal eğitimin önemi büyüktür. Ancak toplumsal hayatta herhangi bir kurumdan eğitim almadığı halde adab-ı muaşerete dikkat eden, okumuş olanları kendine imrendiren nice insanlar vardır. Ya da en gelişmiş okulları büyük bir başarıyla bitirdiği halde insanlara tepeden bakan, nezaketten uzak, saygısız ve kaba davranan, kısacası adab-ı muaşeretin adına bile uzak duran nice nasipsizler de vardır. Öyleyse söz konusu kuralları ailede, okulda, çarşıda, pazarda, kısacası sosyal hayatın her yerinde egemen kılacak bir kültür geliştirmek gerekir. Çünkü adab-ı muaşeret, okumuş-okumamış, güçlü-zayıf, köylü-şehirli, genç-yaşlı ayrımı yapılmaksızın bütün insanların göz önünde bulundurmaları gereken bir erdemdir.

Adab-ı muaşeret kurallarını gözeten kişiler, toplum içerisinde ahlaklı, terbiyeli, nazik ve saygın gibi sıfatlarla anılırlar. Bir anlamda insanın saygınlığını artıran adab-ı muaşeret kurallarıyla ilgili Yüce dinimizin önemli ilkeleri vardır. Kuran-ı Kerim, günlük yaşantımızı şekillendirmemiz, ahlaki özelliklerimizi olgunlaştırmamız ve sosyal yaşantımızı hak ve adalet çizgisinde yürütmemiz konusunda bize yol göstermektedir. Günümüz insanlığının muhtaç olduğu değişik adab-ı muaşeret kurallarını gösteren şu ayetleri bir kez daha düşünmemizde yarar vardır:

“Takva sahibi kişiler, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayıp öfkelerini yenen ve insanları affeden kimselerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (Al-i İmran 3/134)

“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.” (Nisa 4/86)

“Ey iman edenler, evlerinizden başka evlere, yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz. Orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar artık içeri girmeyin. Eğer “dönün” denirse, siz de dönün, bu sizin için daha iyidir. Allah yaptıklarınızı bilendir…” (Nur 24/27-29)

“Allah’ın rahmetiyle sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, karar verdiğinde de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.” (Al-i İmran 3/159)

“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah kibirlenip böbürleneni sevmez. Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesini de yükseltme…” (Lokman 31/18-19)

“Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat 49/ 6)

“Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir.” (Hucurat 49/11)

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.” (Nur 24/3031)

Ayetlerden de anlaşılacağı üzere, adab-ı muaşeret kuralları, insanın kendine ve yaşadığı topluma karşı sorumluluğun ve hayatını huzurlu bir şekilde devam ettirmenin bir gereğidir. İnsan olarak birbirimize muhtaç duyan bir özellikte yaratıldık. Birlikte yaşadığımız toplumun diğer fertlerine karşı tutum ve davranışlarımızda adab-ı muaşeret kurallarını gözetmemiz, en azından kul hakkına girmemizi engelleyecektir.

Adab-ı muaşeret kurallarının toplum kültürüne dönüştüğü medeni bir toplumda yaşamamaz dileğiyle…

Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ           

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.