islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4649
EURO
34,8352
ALTIN
2.421,86
BIST
10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Parçalı Bulutlu
20°C

Yoksullara Babalık Yapan Cömert Sahabi: Hz. Abdullah Bin Cafer (r.a.)

Yoksullara Babalık Yapan Cömert Sahabi: Hz. Abdullah Bin Cafer (r.a.)

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) amcası olan Ebu Talib’in dört oğlu vardı. Tâlib, Akîl; Ali ve Cafer. Hz. Cafer bin Ebu Talip, Habeşistan’a hicret eden seksen iki erkek ve on kadın olmak üzere toplam doksan iki sahabiden birisi idi. Onun oğlu Hz. Abdullah bin Cafer ise; Habeşistan’da dünyaya gelen ilk Müslümanlardandı. Hz. Cafer bin Ebu Talip ve hicret eden diğer Müslümanlar, hicretin yedinci senesinde Medine’ye dönmüştü.

Yedi yaşlarına gelmiş olan Hz. Cafer’in oğlu Abdullah, bu sıralarda Hayber gazvesinde bulunan Hz. Peygamberi (sav) en son gören sahabi idi. Peygamberimiz (sav), Hayber’den elde ettiği ganimetlerin bir kısmını Habeşistan’dan gelen Müslümanlara dağıtmıştı. Babasının Mûte Savaşı’nda şehit düşmesi üzerine Hz. Peygamber (sav), Abdullah’a büyük ilgi gösterdi. Hz. Peygamber’in (sav) vefat ettiğinde Hz. Abdullah on yaşlarında idi. Hz. Abdullah ibn-i Cafer, 700 yılında Medine’de 90 yaşında iken vefat etti.  

Peygamber Duasıyla Berekete Mazhar Olması ve Cömertlikte Öncü Olması

Peygamberimiz (sav), bir gün Hz. Abdullah ibni Cafer’e malının çoğalması ve bereketlenmesi için dua etmiştir. Duaya vesile olan olay şu şekilde cereyan etmişti. Hz. Abdullah bin Cafer, henüz çocuk iken, diğer çocuklar sokaklarda oynarken, o bir şeyler satıyordu. Oradan geçmekte olan Peygamberimiz (sav), bu manzaradan etkilenmiş ve onun hakkında şu duayı buyurmuştur: “Allah, ticaretinde sana bereket ihsan eylesin”. Hz. Abdullah ibni Cafer o derece servet kazanmıştı ki, kendi döneminde bile meşhur olmuştur. Peygamberimizin (sav) bereket duasının hürmetine kendisine verilen mal ile şöhret bulduğu gibi, cömertliği ile de şöhret salmıştır.

Hz. Abdullah bin Cafer’e cömertliğinden dolayı toplum tarafından kendisine birçok sosyal içerikli lakaplar verilmiş idi. Bunların başında “Miskinlerin Babası” (Ebu’l-Mesakin), “Cömertlik Denizi” (Bahrü’l-Cûd) ve “Cömertliğin Kutbu” (Kutbü’s-Sehâ) gelmekte idi. Kendisi hakkında, toplum içinde söylenen ve rivayet edilen “Fakirler için insanların en hayırlısı Abdullah İbn-i Cafer idi” sözü de bu lakapları hak ettiğini açıkça göstermektedir.

Peygamber Torunlarından Daha Cömert Davranması

Hz. Ali’nin iki evladı Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan ile amcası Hz. Cafer’in oğlu Hz. Abdullah, hacca gitmek niyetiyle Medine’den yola çıkmışlardı. Yolda her nedense bütün eşyalarını kaybettikleri için susadılar, acıktılar ve dolayısıyla perişan bir duruma düştüler. Yolculuk bu haliyle devam ederken, çadırında oturmakta olan yaşlı bir kadına rastladılar. Ondan içmek için bir şeyler istemek durumunda kaldılar. Kadın, “bir koyunum var, sağın da sütünü içiniz” dedi. Onlar da bu onayı aldıktan sonra koyunu sağdılar ve sütünü afiyetle içtiler. Açlıkları tam olarak gitmediği için “yiyecek başka bir şeyin var mı?” dediler. Kadın, “bir koyundan başka bir şeyim yok. Kesin de size pişireyim” dedi.

Bunun üzerine afiyetle koyun eti yediler, bir süre daha dinlendikten sonra yola devam etmeden önce kadına hem teşekkür ettiler, hem de şu hatırlatmayı yaptılar: “Biz Medine’liyiz. Hacca gidiyoruz. Sağ salim yeniden dönersek bizi muhakkak bul. Sana ikramda bulunmak isteriz.” Daha sonra kadının kocası geldi ve koyunu bilmediği kişilere yedirdiğini öğrenince biraz kızdı. Çünkü kocası fakirdi ve geçimini ancak etraftan topladığı tezek parçalarını pazarda satarak sağlamaktaydı. Yine bir gün hanımıyla birlikte her zamanki gibi çevreden biraz tezek topladılar ve Medine’ye gittiler.

Hz. Hasan, Medine çarşısında kadını görünce hemen selamlaşıp kadına, “Ey Allah’ın sevgili kulu, beni tanıdın mı?” dedi. Kadın “Hayır, ben seni tanımıyorum” deyince Hz. Hasan, “Ben filan günde senin misafirim olmadım mı?” dedi. Kadın, “Annem babam sana feda olsun! Sen o musun?” dedi. Hz. Hasan, “Evet, ben oyum” dedi ve zekât koyunlarından kadın için 1.000 koyun satın alınmasını hizmetçisine emretti. Bunlarla beraber kadına 1.000 dinar hediye etti ve kadını hizmetçisi ile beraber kardeşi Hz. Hüseyin’e gönderdi. Hz. Hüseyin, kadına “Ağabeyim sana ne verdi?” diye sorup kadının aldığı hediyeleri öğrenince o da kadına 1.000 koyun ve 1.000 dinar hediye etti. Sonra kadını hizmetçi ile birlikte Hz. Abdullah İbn- i Cafer’e gönderdi.

Hz. Abdullah, kadına “Hasan ile Hüseyin sana ne kadar ikramda bulundu?” dedi. Kadın “2.000 koyun ve 2.000 dinar” deyince Hz. Abdullah, yoksul kadına iki bin koyun ile iki bin altın verdi. Zamanında Hz. Peygamber’den kesret-i mal ve bereket için duasını almış olan Hz. Abdullah ibn-i Cafer, Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan’dan daha zengin idi. Hz. Peygamber’in torunlarından daha cömert davranabilen büyük servet sahibi Hz. Abdullah ibn- i Cafer, kadına şunları söyledi: “İyisin ki sen bana en sonunda geldin. Eğer önce bana gelmiş olsaydın, onları zor durumda bırakmış olurdum.” Yolda kalmış bu üç sahabiye hemen her şeyini vermiş olan bu isâr ruhlu kadın, aynı kişilerin kendisine cömertçe davranmaları sonucunda dört bin koyun ve dört bin altına sahip oldu. Kadın, elde ettiği bu mal varlığı ile birlikte kocasının yanına giderek, ona büyük bir sürpriz yapmış oldu.

Cömertliği Hz. Peygamberden (sav) öğrenmiş olan bu güzel ahlâklı üç sahabi, hayır yapmakta öncü kişilerdi. İmam-ı Azam, ne güzel söylemiş: “İsrafta hayır olmadığı gibi, hayırda da israf yoktur.”

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.