Türkiye, bugünlerde ciddi bir kıskacın içinde varlık ve yokluk çabasının mücadelesini veriyor. Dürüstlük, neredeyse sevilmeyen ve istenmeyen bir hale geldi. Yalan, her konuda; başucumuzda duran bir kurtarıcı gibi. İnsanlar, birbirlerinden emin bir halde olamıyor ve karşısındakine şüphe ve endişe ile bakıyorlar.
Yolsuzluk, öncelikle inancın kaybolmasıdır
Yolsuzluk, kuralların hiçe sayıldığı ve kişi ve grupların sadece kendi menfaatlerine hareket ettiği bir düzenin adıdır. Aslında, bu bir düzen olmaktan çok; sadece kendini düşünme ve koruma çabasına yönelik, ardniyetli tutumların kabulüdür. Böyle bir psikoloji, bir toplumda ahlak ve değerlerin kaybolmasıyla ortaya çıkar. Yani, hayatın yüce ideal ve prensiplerle yürümediği bir ortamın ve sistemin varlığını gösterir. Yolsuzluk; insanların, bir kargaşa ve haksızlık ortamı içerisinde sahip oldukları bir duygudur. Dolayısıyla, samimiyet ve güvenin ortadan kalktığı bir psikolojik halin, meydana getirdiği a sosyal bir yöneliştir.
Böyle bir durum, insanların en temel değeri olan inanç (iman) duygusunun kayboluşu ile açıklanabilir. İslam dininde iman, her anlayış ve tutumun temelinde yer alan bir “varlık anlayışı” olarak kabul edilir. O, Allah’dan başlayarak, insanlara doğru gerçekleşen güven, samimiyet, adalet ve merhamet gibi değerleri inşa eden bir anlayıştır. Aslında inanç, her konuda; işin niteliğini ve önemini ortaya koyan bir değerdir. Tutum ve davranışın gerçekleşmesi, öncelikle ona inanmak ile mümkün olur. İnanılmayan bir düşünce veya davranış, hiçbir zaman içten ve samimiyetle gerçekleşmez.
Yolsuzluk, ahlakın kaybolmasıyla ortaya çıkar
Yolsuzluk, her türlü inanç ve yaşama kurallarının terkedilmesi manasına gelir. Dini, ahlaki, hukuki ve sosyal her türlü kurallar, yolsuzluk denilen “kuralsızlık anlayışı” ile terkedilir. Yolsuzluk, sadece kişinin ve grubun menfaatinin dikkate alınmasıdır. Bunun için, her türlü değer ve bağlardan uzak olmak gerekir. Çünkü kurallı bir toplum, önce kurallara inanmak ve daha sonra bunun doğru olduğunu düşünmek ve uygulanması için elden gelen her türlü gayreti göstermek gibi, birbirini tamamlayan bir sosyal sistem ile gerçekleşmektedir.
Yolsuzluğun gerçekleşebilmesi için, insanın her türlü manevi ve ahlaki değeri bir kenara atması ve bu değerleri, hayatından uzaklaştırması gerekir. İkinci olarak, yolsuzluk; yaşanılan sistemin ahlaki değerleri kabul etmeyen bir yapı ve sistem içerisinde bulunmasıyla gerçekleşebilir.
Şu anki halimize baktığımızda, hem insanın ruh ve ahlak dünyasında yolsuzluğu engelleyen bir değer ve kimlik vasfının giderek kaybolmasına ve hem de, yaşanılan siyasi ve idari sistemde, böyle bir kültür ve gayretin olmadığını üzülerek görüyoruz. Sonuç olarak; ne eğitim ve kültür olarak, ne de uygulama ve hukuk anlayışı olarak yolsuzluğa engel olacak bir yönelişin yeterli seviyede olmadığın söyleyebiliriz.
Yolsuzluğa nasıl engel olabiliriz
Yolsuzluk, ahlak ve hukuk gibi iki önemli kurumla ilgili bir konudur. Öncelikle ahlak değerlerinin eğitim ve kültür olarak insanlara verilmesi, arkasından da yaşanılan sistemin hukuk kurallarının, yoksulluğa engel olacak bir şekilde kurulması ve işletilmesi gerekir.
Ahlak, öncelikle manevi bir konudur. Özellikle, Müslüman toplumlarda ahlak, Din ile birlikte ve onu tamamlayıcı bir sistem içinde gerçekleşir. Aslında ahlakın manevi yönü de, onun dini inanışlar ile kökleşip, güçlendiğini göstermektedir. Toplum, öncelikle kendi inanç ve ahlak değerleri ile bir hayat sürmeye çalışacak; daha sonra, toplumsal yapı, böyle bir işleyişe müsait bir özellik gösterecektir. Böylece sistem işleyecektir.
Sosyal hayatımıza baktığımızda, eğitim ve iletişim vasıtaları ile; bu inanç ve ahlak sisteminin adeta, etkisiz hale getirildiğini görüyoruz. Öte yanda, hukuk sisteminin; sadece maddi kurallar ile, insanın manevi yapısının işleyişine uygun bir yapıda çalışamadığını görüyoruz.
Yolsuzluğu engelleyecek, siyasi ve idari yapının; inanç ve ahlak değerlerinin öğretilmesi ve toplumsal sistemin, kural ve anlayışlarının manevi yapıları ayakta tutacak ve onları engellemeyecek bir noktaya gelmesi gerekiyor. Özellikle siyasi yapı, bu tür kültür ve anlayışa sahip insanlara sahip olmasıyla ancak gerçekleşebilir. Yoksa; bazı iyi ve göstermelik tutumlar ile, yolsuzluk denilen dejenerasyonun çözümü mümkün görünmemektedir.
Çok doğru tespitler sayın hocam . Kaleminize yüreğinize sağlık.