islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5055
EURO
34,8954
ALTIN
2.441,11
BIST
10.082,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Salı Az Bulutlu
15°C
Çarşamba Az Bulutlu
17°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C

Acemi Çaylak Okumalarla Dinde Ahkam Kesilir Mi? Sahhaflar Örneği…

Acemi Çaylak Okumalarla Dinde Ahkam Kesilir Mi? Sahhaflar Örneği…
12 Haziran 2023 09:23
A+
A-

Sakarya’da çok kıymetli bir sahhaf tanıdım. O’nu herkes Atmosfer Sahhaf diye tanıyor. Osman Ağabeyimiz, diğer ismi Kürkçü Dükkanı olan dükkanını yaklaşık otuz yıldır işletiyor. Sakarya’da herkes onu tanır desek yeridir. Kendisinden el alan birçok kimse de var. Birçok kişi alışverişten ziyade hususi onun ziyaretine geliyor. Bu kıymetli kimse ömrünü kitapların arasında geçirdiği halde başkalarına tepeden bakmıyor. O, dükkanına gelen gençlere çok değer vermesiyle bizim de ilgimizi çekti ve muhakkak bu kıymetli insanı örnek göstermeliyiz diye düşündüm.

Sahhaf Osman Bey, gün görmüş birisi ki kendisi zaten mühendis olmasına rağmen kitaplardan hiç kopmamış. Hatta kitap okumayı yaymak için gençlere yıllarca ücretsiz çay ikramı yapmış, dükkanını ders çalışsınlar, sohbet etsinler diye koltuklarla donatmış. Öğrendiğimize göre gençliğinden beri İslami İlimlere de meraklıymış. Bizim ilahiyattan geldiğimizi öğrenince daha bir ilgi gösterdi. Ancak onun devamlı olarak hocam diye hitap etmesi bizi çok duygulandırdı. Zira daha önce başka birçok sahafa gitmiştik. İlahiyatçı olduğumuzu duyunca suratı asılanlar veyahut daha başka hallere girenleri görmüştük. Hatta bizi tanımadan küçültmeye çalışanlar, komut ve akıl vermeye kalkanlar, sürekli adımızla hitap edip, altı üstü yüksek lisans talebesi diyenler olmuştu. Şunu okudun mu bunu okudun mu deyip, bizim kendi alanımızda bizle kavram ve eser tartışmasına girenlere rastlamıştık. Hatta öyle ki biz dostluk kurma niyetiyle alttan aldıkça, karşımızda havaya girip şahsımıza saldıran ve mantık bile bilmeyen kimselere rastlamıştık. Hayatta birçok şehirde, birçok kitapçıdan alışveriş yaptım. Birçoğu sahhaf unvanını kullandığı halde sahhaf değildi. Hatta esnaflık kültürü olan çok az insana rastladım desem yeridir. Okumadığı kitabı anlatan ve verdiği bilgilerin tamamının yanlış olduğunu kendisine hatırlattığımız halde kabul etmeyen kimseler gördüm. Açıkçası bu kimseler arasında Osman Bey’in farkı daha da belli oluyordu. Eğer sahhaflık mesleğini Türkiye’de yürüten üç dört kişi varsa onlardan birisi Osman Bey’di.

Bu diğer tuhaflıkları gördükten sonra hak ile batıl, cahil ile alim üzerine bir değerlendirme şart gibi gözüktü. Zira bugün burada daha önemli bir konu var. Sahhaf Osman Bey’i boşuna anlatmadım. Otuz kırk yılda okumadığı kitap muhakkak olsa da dinlemediği profesör kalmamış bu kimse belki yeni bir şeyler öğrenirim diye bizimle istişare edip fikirlerimize kıymet veriyordu. Kitaplarını hiçbir zaman maddi kazanç duygusuyla sattığını görmedim. Burada anlatmalıyım ki diğer tecrübelerimizle mukayesede iyi bir örnek teşkil etsin diye.

Bazı sahhaf olduğunu söyleyen kimselerle evvelden beri hep dostluk kurmaya çalıştım, bunların içerisinde bırakın İslami İlimlerle meşgul olanlarını, Müslüman demeye bile bin şahit istenecek adamlar gördüm. Dilleri Allah, kitap, peygamber, işleri haram, hile, aldatma idi. Bunlardan bazıları, bizim ilahiyatçılığımızı sorguluyor, ilahiyatçılara laf arasında hakaretamiz ifadeler kullanıyordu. Bazıları Arapça bilgisi yetersiz olduğu halde tefsir dersi veriyor, bazıları okuduğu modern ve güncel araştırmalarla bizi imtihana çekmeye çalışıyordu. Diğer yanda hocalığımızı hazmedemeyen başkaları bize ayet ve hadisle vaaza kalkışıyordu. Müşteriye indirim adı altında sadaka verir gibi tavır takınanlar, kazıklayıp iyilik yapıyor gözükenler, el uzattığında doğru düzgün sıkmayanlar bile mevcuttu. Bütün bunlar, insan kalitesinin her şeyle alakalı olduğunu bize gösteriyordu. Bu kişilerle karşılaştığımız hemen her zamanda peygamberimizin “Din güzel ahlaktır.” sözü kulağımıza çınladı desek yeridir.

İnsan talebe iken hemen herkese büyüklerimiz gözüyle bakıyor, sözlerini dinleyip, sineye çekiyor. Ancak daha sonra mütevazılığını ve efendiliğini bozmadan iletişim kurmaya çalıştığında, bazen ukalalıkla karşılaştığını da ister istemez fark ediyor. Ülkemizde ayrıca gerçek manada bir hoca fobisi de var ve hocayım diyeni kırk yerden tökezletmeye çalışıyorlar. Bu bize Kutadgu Bilig’deki Yusuf Has Hacib’in sözlerini hatırlattı: “Bilgili insana çok düşman bulunur.”. Gerçekten de Kur’an’ı Kerim’de bu tür hazımsız insanların birçok defa yerildiğine şahit olmaktayız. Onların temel vasfı Alak Suresinde bahsedildiği gibi “kendilerini yetkin görmeleri” ve diğer bir suredeki ayette görüldüğü gibi başkalarına büyüklenmeleridir. İmam Suyuti’nin Celaleyn Tefsiri’nde çok öz mahiyette bu ayetlerin tahlili yapılır. Ancak bundan bile haberdar olmayan insanların, amatör okumalar yaparak, biz Habermas’ı, Taberi’yi okuyoruz, sen okuyor musun, sen biliyor musun diye başkalarını sıkıştırması hoş şeyler değil. İnsanların gönlünü yapalım, dostluk kuralım diye kendimizden taviz verdikçe, emsileyi ve binayı bile okumamış insanların kişisel şovlarına katlanıyoruz. Ne böyle bir iletişim ne de böyle bir ilişki dinin tasvip ettiği şeydir. Dün müşrikler, Nebi (a.s.)’ın hikmetlerinin çoğaldığı zamanlarda, bu yetime de çok iltifat ediliyor, altı üstü sıradan bir insan diyorlardı. Esasen ilim ehlinin ve alimlerin, hemen her diyarda gördüğü muamele de bundan farksız gibi. İnsanı malıyla değerlendirenler bir kenara, maneviyatı olmayıp da maneviyat timsaliymiş gibi gezenlerin olması diğer tarafa. Allah Kur’an’ı Kerim’de müminler için: “Cahillere selam der geçerler” buyuruyor. Bu kimselere söylenecek en iyi şey yine bir başka alimin sözüdür ki: “İnsan kim olduğunu bilmek isterse, dönüp etrafına bir baksın.” Demiştir. Meydanı boş bulup, Türkiye’deki büyüyen Pazar ortamında dükkan açarak ve sağdan soldan ucuza kitapları satın alıp para kazanarak ve kitap biriktirerek sahhaf olunmaz. Sahhaflık Osman Bey’in yaptığı gibi kültür hizmetidir, gönül yoldaşlığıdır. Osman Bey’in dükkanına genç yaşlı, nice dertli-neşeli kimsenin gelip gittiğine şahit olduk. Burası bir üniversite, bir tekke, bir sanat merkezi ve bir kültür merkezi gibiydi. Ancak Osman Ağabeyimizin başka bir dükkana bakması sonucu burayla artık ilgilenemediğine de şahit olduk. Keşke dedik içimizden, onun on yıl öncesinde yanında bulunsaydık da bu mekanın atmosferinden bizde feyz alsaydık. Diğer gittiğimiz yerlerde fazla mütevazılıktan dolayı dinlediğimiz vasat adam nasihatlerinden tabiri caizse şişmiştik. Onun yerine, fikir tartışması yapabileceğimiz ciddi bir ortam bulmuştuk ama nasip değilmiş!

Sonuçta bu yazıyı hepimiz için ibret olması vesilesiyle özetlememiz gerekiyor. İslami ilimlere ilginin artışı ve paralelinde tercüme faaliyetleri ülkemizde rağbet görüyor. Buralardan hasbelkader okumalarla üç beş şey öğrenen kimseler dışarıda ukalalıklar yapıyor. Evvela, ilahiyat fakülteleri boşuna kurulmadı. İlahiyatçıları karalama, ilahiyatçıları küçük düşürme faaliyetleri ahlaki bozukluğu olanların eylemleridir. İlahiyatlar ve hocalar eleştirilecekse bunun ölçüsü vardır. Ancak biz filanca grup, falanca insanlar olarak şu eserleri okuyoruz, sizin hocalarınız bunları bilmiyor denirse bu ayıptır ve yanlış bir mukayesedir. Müfredatı üniversitelerin senatosu belirler. Diyanetimizin hocaları ile istişare eder ve o yönde dersler seçilir. İlahiyat Fakültelerinin değersizleştirilmesi hoş bir şey değil. Hele de dışarıda acemi çaylak çalışmalarda bulunarak, kulaktan dolma birkaç bilgiyle birkaç eseri bitirerek dinde ahkam kesilmez. Temeli olmayan insanların ileri ilahiyat konularını okuması emek israfıdır ve kendileri için aslında bir kayıptır. Zira bulundukları faaliyet onlara sözde entel bir hava katsa da gerçekte hiçbir şeye merhem olmamaktadır. Zira ilmi çabalara katkı sunamamaktadırlar. Maalesef Sahhaf Osman Bey gibi kıymetli insanlar, ilim ehli olanlar nadir karşımıza çıkıyor. Çoğunluk cahil olmasına rağmen kendisinin farkında değil ve başkalarını ezmek, açığını bulmak için fırsat kolluyor. Kültürümüzde bu ikinci türdeki insana namert deniyor. Bu insanların bütün gayeleri, kendilerini övmek ve başkalarını küçültmek. Tercüme hareketleri ve internet ortamı da bu insanları cesaretlendiriyor. Hocalara hocalık yapmak gibi başkasını imtihanlara çekmek gibi hadsizliklere düşebiliyorlar. Allah bizi müminlerden, takva ile birbirine sarılan ve ilim yolunda gerçekten çaba gösterenlerden eğlesin. Allah ilim yolunda giden görgü sahiplerini çoğaltsın. Bu ülkenin Osman Bey gibi insanlara ihtiyacı var. Diğerlerine de ibret olması için var.

 

Mehmet Turan

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.