islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Salı Az Bulutlu
18°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C

BİR AJAN’IN TÜRKİYE YORUMU

BİR AJAN’IN TÜRKİYE YORUMU
27 Ağustos 2023 10:00
A+
A-

Uzun yıllar Türkiye’de Amerikan İstihbarat Teşkilatı adına çalışan Grham Fuller, Batılılara ve Amerika’ya göre Türkiye’nin potansiyelini ele alarak değerlendirmektedir. Türkiye üzerine birkaç kitabı bulunan bu şahsın olaya bakışında bizim dikkate alacağımız hususlar önem taşımaktadır:

“Kendi içinde çürümeye yüz tutmuş bir din anlayışını diriltmek yerine, boşluktaki insanları kurtaracak tek yol olan İslam’a karşı yürütülen bu saldırının aslında kendilerini intihara sürükledikleri nasıl düşünülemez anlamak mümkün değildir.

Biz meselenin boyutlarını fazla genişletmeden, Türk toplumunun da kısmen yakından tanıdığı bir ismin bu konudaki düşüncelerini aktarmakla yetineceğiz. Graham Fuller, uzun yıllar Türkiye’de CİA Komiseri olarak çalışmış ve Ortadoğu’daki İslami hareketlerin takibinde görev almış bir isimdir. Onun, bu alanda iki önemli eseri yayınlandı: “Siyasal İslam’ın Geleceği ve İslamsız Dünya”, Yazar bu kitaplarında özet olarak şu düşünceyi savunmaktadır:

“İslâm, tanımı gereği, Müslüman dünya için ortak kimlik kaynağıdır… İslâm’ın Yüzyıllar boyunca farklı bölgelerde, farklı insanlar tarafından uygulanışı çeşitli biçimler ve ifade tarzları ortaya çıkarmış” olması, onun kendi iç dinamiklerini bozmamıştır. Bunun içindir ki, “Bu kimlik kavrayışının, dünyanın çoğu bölgesindeki eğilimin evrensellikten uzaklaşma ve bölünmüş etnik ve devlet kimliklerine doğru olduğu bir zamanda bile ne kadar cesur ve kapsayıcı olduğunu görmek oldukça çarpıcıdır”

“Esasen, sadece Müslümanlar değil, aynı zamanda Hıristiyanların ve Yahudilerin birçoğu da Batı’daki egemen çağdaş hümanist ahlâk kodunun Batı toplumunu uzun dönemde ayakta tutacak yeterince sağlam bir değer sistemi üretip üretmediğini sorgulamaktadır. Müslümanlar, son tahlilde faşizm ve komünizm gibi tarihin gördüğü en devasa ve gayri ahlâkî ölüm makinelerini üretmiş olan (yine Batı’nın üretmiş olduğu iki ölümcül küresel savaşı belirtmeye gerek yok) Batılı hümanistik yasal ve ahlâkî kodların sağlamlık ve yeterliliğini sorgulamaktadırlar. Avrupalı olmayan hiçbir devlet veya devlet yöneticisi, ne denli vahşi olurlarsa olsun, sebep olunan ölüm oranında Avrupalılarla boy ölçüşemez…”

“Türkiye’nin İslâmî değerler ile siyaset arasındaki sorunların nasıl ele alınacağı konusunda bir örnek model haline gelmiş(tir). Türkiye, bu bakımdan İslâm dünyasında gerçekten tek örnek ülkedir. Türkiye’nin bu alandaki başarısının ehemmiyeti ne kadar vurgulansa azdır, zira Türkiye bölgenin muazzam önemde bir ülkesidir, aynı anda hem Avrupa, hem Akdeniz, hem Kafkaslar, hem Orta Doğu ve hem de Doğu Avrupa’nın bir parçasıdır. Dünyanın bu kadar değişik bölgesiyle bu kadar çok bağlantısı olan başka bir Müslüman ülke yoktur. Türkiye’nin uzun imparatorluk geçmişi, sahip olduğu İslâm kültürünü zengin ve renkli hale getirmiştir. Hakikaten, Türk milliyetçiliğiyle birlikte İslâm, her zaman Türkiye’nin mirasının bir parçası olarak kalacaktır..”

“Açıktır ki İslâm, siyasal İslâm’ı önceler ve siyasal İslâm’ın kaderi ne olursa olsun, İslâm bâki kalacaktır. İslâm, Müslümanlara siyasal İslâm vizyonları formüle etme konusunda ilham verebilir, ancak İslâm özdür ve bütün siyasal yorumlardan bağımsız olarak kalır. İnsanlığın dörtte birinin inancı olarak İslâm, hem bu dünya hem de onun ötesi bağlamında hayat için bir ilham, açıklama, rehberlik, teselli ve potansiyelini iyi kullanmaktan doğan bir tatmin kaynağıdır. Beşerî varoluşu anlamaya yönelik bir yol ve hayata anlam ve düzen kazandıran manevî ilkeler önerir. Endişeleri gideren, âşinâ  ve işlevsel geleneksel bir toplum, yaşam tarzı ve görüş açısı sunar. Çoğu Müslüman siyasal İslâm’a yönelirken işe bir din en basit ifadesiyle beşerî manevî varoluşun anlaşılması ve ona bir düzen verilmesinin en iyi yolu olarak İslâm’ın temel alınmasıyla başlar. Dolayısıyla birçok Müslüman için cazibesi ve rolü ne olursa olsun, işin doğrusu, çoğu Müslüman için İslâm’ın en temel işlevinin siyasal değil, dinsel olduğunu hatırlamak son derece önemlidir…”

“Müslüman ülkelerdeki temsili hükümetlerin çoğunun Amerikan çıkarlarına mevcut otoriter liderler kuşağından daha az boyun eğeceklerdir, hele bir de İslâmcılar iktidara gelirse.”

Yukarıdaki ilk bölümde kaygı verecek yardım ve uygulamalara bakarak karamsar olmamız gerekmemelidir. Fuller’in anlattığıyla da iyimserliğimiz bizi sorumluluktan ve dikkatten uzak tutmamalıdır. Bilgi ve iletişim çağında, Batılı ve Amerikalılar nasıl çalışırsa çalışsın, Müslümanlar, duruşları ve yaşayışlarıyla örnek kişilik ve kimlik ortaya koyarlarsa, bütün bunları aşarak insanlığı İslam’ın koruyucu iklimine almak güç olmayacaktır. Çevremizde yer alan Müslüman olduklarını söyleyen ülkelerde sürdürülen ve içimizi sızlatan bu iç çatışmaların tahribatını aştığımız gün gelecek Müslümanlarındır. Yeter ki, yukarıda aktarılan o para kaynakları bu iç çatışlalar için yönlendirilmiş olmasın!..

 

               MUHSİN İLYAS SUBAŞI

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar