islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5952
EURO
34,7918
ALTIN
2.497,68
BIST
9.454,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

DİN VE İNANCIN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ 

DİN VE İNANCIN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ 
27 Mart 2023 10:02
A+
A-

 

 

GİRİŞ 

İnsanlar, yaratılış gereği korku anlarında sığınmak, yardım dilemek istediği üstün bir gücün varlığına inanmak istiyorlar. Dolayısıyla din ve inanç duygusu, insanlıkla beraber yaşamıştır. Din duygusunun başlangıcı hakkında değişik görüş ve yorumlar vardır. İslam inancına göre ilk insan, aynı zamanda ilk peygamberdi. Çeşitli ayetlerde ilk insan ve ilk peygamber olan Adem (as.) hakkında geniş bilgi verilmektedir. Bu yazımızda, din ve inancın tanımı, Kur’an ve sünnetteki yeri, bir de insan hayatındaki önemi hakkında kısaca bilgi vermeye çalışacağız.

I – DİN VE İNANCIN TANIMI 

Din kelimesi, itaat, ibadet, örf, adet, bağ, hesap, hüküm, idare, mükâfat, ceza ve benzeri anlamlarda kullanılmaktadır. Farklı dillerde dil kelimesi için yapılan tanımları incelediğimiz zaman, birbirlerine yakın anlamlarda kullanıldığını okumaktayız.[1]

Din duygusu, insanlıkla beraber başlamıştır. Bu duygu, insanların sonradan uydurdukları bir şey değildir. İnsan doğarken, din/inanç duygusu ile doğmaktadır.  Çünkü din duygusu, insan fıtratında/yapısında var olan bir hakikattir. Allah’ın varlığına, birliğine üstün kuvvet ve kudretine inanma duygusu, insana mahsus tabii psikolojik bir keyfiyettir. Bu keyfiyet, insana iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etme melekesini kazandırmaktadır.

Din, aklıselimdir. Ancak aklıselim, tek başına yeterli değildir. Onun ilahi vahye, Allah tarafından gönderilen peygamberlerin tebliğine ihtiyacı vardır. Ona göre aklıselim, Allah’ın göndermiş olduğu Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarını özümsemekle kemale erer.

Terim olarak din, akıl sahibi insanların, irade ve arzularıyla hayra götüren bir yol olarak takip ettikleri gidişattır. Bu inanç duygusu, akıl sahiplerini en doğruya, en güzele götüren ilahi kanundur.[2] İnsanlığın başlangıcından buyana insanlar, üstün bir kuvvetin varlığına inanmayı, ona sığınarak güvenmeyi ve bu yolla mutlu olmayı hedeflemişlerdir. İnsan hastalandığı, dara düştüğü, herhangi bir tehlike ile karşı karşıya geldiği zaman, yardım dileceği üstün bir güce inanmayı, ona sığınmayı istemektedir. Ona göre insandaki din/inanç duygusu, bu gibi psikolojik ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. Bu inanç, insanların çaresizlik hallerinde sığındıkları güçtür.[3]Dolayısıyla insanlar bu gayeyle tabiatüstü çeşitli şeylerin kutsallığına inanmışlardır. Bu nedenle felsefi açıdan din, metafizik yani fizik ötesi olarak kabul edilmiştir. Tevhit inancına göre ilk peygamber Âdemden (as.), son peygamber Hz. Muhammed’e (sav.) kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin yolu, ilahi vahye dayanan hak dindir.

II – DİNİN KUR’AN VE SÜNNETTEKİ YERİ 

Din kelimesi, türevleriyle birlikte Kur’an-ı Kerim’de seksen altı yerde geçmektedir.[4] Din, bu ayetlerde başlıca yönetme, yönetilme, itaat, hüküm, tapınma, tevhit, İslâm, şeriat/yol, hudut, âdet, ceza, hesap, millet ve benzeri anlamlarda kullanılmaktadır. Allah’ın nazarında gerçek dinin İslam olduğuna dair bazı ayetler şöyledir:

إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ

Allah katında din, şüphesiz İslam’dır.”[5]

Bu ayette geçen “İslâm” kelimesinin manasına göre düşündüğümüz zaman, Allah katında geçerli olan dinin, sulh, barış ve güven dini olduğu anlaşılmaktadır. Allah katında geçerli olan din, toplumsal uzlaşı ve barışı hedefleyen İslâm dinidir. Tüm insanların barışını, huzur ve saadetini hedeflemeyen bir dini anlayışın, Allah katında hiçbir değeri yoktur. Nitekim Allah, Kur’an-ı kerimde şöyle buyurmaktadır:

وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِيناً فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir.”[6]

Bu ayetten anlaşıldığına göre, kim insanların barışından başka bir yola, bir dini anlayışa yönelirse, Allah’ın nazarında her şeyi kaybetmiş sayılır. Çünkü kelime olarak İslam dini, evrensel olarak toplumsal uzlaşı ve barışı ifade etmektedir. Buna göre sulh, güven ve barış düşüncesini taşımayan bir dini anlayış, Allah’ın yanında kabul görmemektedir. Şu ayet de bu manayı net ve açık bir şekilde pekiştirmektedir:

وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِيناً

Size din olarak İslâm’ı seçtim.”[7]

III – İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VEÖNEM 

İnsanın yaşadığı ihlaslı/samimi bir din duygusu, her şeyden önce kendi şahsına güzel bir ahlak kazandırdığı gibi, sağlıklı aile düzeninin ve sosyal hayatta genel olarak insanlar arasında toplumsal uzlaşı ve barışın sağlanmasında da son derece etkili olmaktadır. Dolayısıyla din duygusu, fert, aile ve toplum olarak insanlar için gerekli ve faydalı olan bir duygudur.[8]

İnsanın manevi alanında son derece etkili olan din duygusu, onun kendini manevi yönden temizleme çabasıdır. Dolayısıyla insanın balçıktan yaratılmasından itibaren Allah’ın huzuruna varana kadar takip ettiği yola, din adı verilmektedir. Diğer bir ifade ile din, bir bakıma bilinç demektir. Ona göre din ile bilincin eşit şeyler olduğunu söylemek mümkündür. Allah bilincinde olmaya, Farsçada “hüdâgâhi” denmektedir. Öz vicdan da insanın kendini hissetmesi, kendini bilmesi, kendi özüne karşı huzur sağlayan bir bilgiye sahip olması demektir.[9]

SONUÇ 

Dinin ıslahı, insanın kendi ruh dünyasında bulunan boş/saçma şeyleri yok edip atması şeklinde gerçekleşmektedir. İslam inancına göre insanın, din duygu, bilinç ve kültürünü, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (sav.) sünneti çerçevesinde şekillendirmesi gerekmektedir. Bilgiye dayanan sağlıklı ve ihlaslı din ve inanç duygusu, insana dünya ve ahiretin huzur, saadet ve mutluluğunun yolunu göstermektedir.

Herkese selam, saygı ve hürmetler.

Prof. Dr. Nurettin Turgay 

Anahtar Kelimeler: Din, insan, vicdan, Kur’an.

[1] Ebû Abdirrahman el-Halil b. Ahmed el-Ferâhîdî, “deyene”, Kitabu’l-Ayn, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arab’î, Beyrut tsz., s. 312; Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem İbn Manzûr, “deyene”, Lisânü’l-Arab, Dârü’l-Fikr, Beyrut 1994, XIII, 166 vd.; Luvis Ma’lûf el-Yesûî, “deyene”, el-Muncid fi’l-Luğati ve’l-A’lâm, Daru’l-Meşrik, Beyrut 1986, s. 231.

[2] Ahmet Hamdi Akseki, İslam Dini, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1969, s. 7.

[3] Cevizci, Ahmet, “din”, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul 1999, s. 20.

[4] Muhammed Fuad Abdulbaki, “deyene” el-Mu’cemu’l-Mufehres li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut tsz., s. 267 vd.

[5] Alu İmrân 3/19.

[6] Alu İmrân 3/85.

[7] el-Mâide 5/3.

[8] Mehmet Şemsettin Günaltay, Tarihi Edyân, Kanaat Matbaa ve Kütüphanesi, Dersaadet, İstanbul 1922, s. 39 vd.

[9] Ali Şeriati, Kavramlar Sözlüğü, Fecr, Ankara 2017, s. 65.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.