islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Çok Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
18°C

GENÇLİK VE MEVLİD KANDİLİ

GENÇLİK VE MEVLİD KANDİLİ

Dinler Tarihine göre dinlerin örnek model olarak sunduğu iman veya inanç kalıpları veya dinamik figürleri, öncelikle tecrübe ve ritüel odaklı aslında davranış belirleyici çok boyutlu olarak dindar insanların eylemlerini, değer verici, ceza veya ödül belirleyici veya hayat sınırlandırıcı işlev görmektedirler.

Bir gelenek için din kurucusu ise dini ilk tecrübe eden kişi, vahyin şahidi, dini ilk anlayan,  dindeki olağanüstülükleri ilk şehadet eden, ibret verici, özlü eylemler sunan, yaşadığı öğretilerin öğretmeni, geleneği şekillendiren teolojiyi ikame eden, bulunduğu toplumu değiştiren, kutsalla buluşturan ve metafizik alem ile fiziki alem arasında aracı olan kişidir. Bu bakımdan her dinin kurucusu aynı zamanda, bir ahlak, dünya görüşü ve hayat modelidir. Bir dinin kurucusunun taşıdığı mesajın evrensel değeri o dinin evrensel oluşunu gösterir.

Kendi ümmetine mensup olan ve kendi peygamberine inanan her dindar insan, bireysel olarak peygamberinin siyerinden parçacıklar sosyolojik olarak ümmetin çağlarından birer bukle yaşarlar hatta yaşamak zorundadırlar. Bu bakımdan kendinde Siyer’den bir parça taşımayanlar Peygamberine (SAV) ait hissedemez; ümmetin çektiği acıları çekmiyorsa onların hissettiklerini hissetmiyorlarsa o ümmetten olmazlar. Zaten bir peygamberin “hayatı”, “şeriatı” ve “sünneti/sunduğu yaşam modeli”, medeniyet inşa edici kimliktedir. Hz. Musa(as), bir uçta katı yasalar ile kafire şedid radikal bir tevhid medeniyeti inşa ederken onun tam diğer ucundaki Hz. İsa (as), istisnasız herkese alabildiğine şefkat gösteren bir medeniyet anlayışı inşa etmiştir. Bu ikisinin tam ortasında ise “kafire şedid, omurgalı ve dik duran” “masuma, mazluma, insana merhametli olan” Hz. Peygamber (sav) bulunur ve irfan kültürü ile “rahmet medeniyeti” inşa etmiştir.

Yine İslam öncelikle gençlik aşılayıcı bir din olarak Müslümana dinçlik ve dinamizm bahşedicidir. İslam, Cibril hadisinde olduğu gibi çölden uzaklardan gelip “saçları simsiyah olan”  Üzerinde Yorgunluk belirtisi olmayan, Cibril’in getirdiği mesajdır. İslam’ı yaşamak için ya genç olmak yahut kendini genç hissetmek lazımdır. Tıpkı İslam’ı dünyaya yaymak için Çine kadar giden doksanında binlerce kilometre uzaktan fethe katılmak ve İstanbul’u Medine yapmak onu Hz. Peygambere mihmandar şehir kılmak niyetiyle gelen Eyyüb el-Ensari gibi veya savaş zamanında  ellisinde zalim Yezidlere dik durabilen Cennet gençlerinin sultanı Hüseyin gibi.

Hz. Peygamber’in getirmiş olduğu İslam’ın karşısındaki tüm ideolojik görüşler kendileri genç olsalar da Şeytan kadar mühletine odaklanmış yaşlı, devrilmeyi bekleyen batıldır. Müheymin kitabıyla İslam olmasa yeni ve genç akımlar bu dünya üzerindeki tüm din adına ne varsa silip süpürecektir.

Biz biliyoruz ki; elimizdeki maddi bir şeyi, bir eşyayı başkalarınınkiyle kıyaslarsak değerini düşürürüz. Ama elimizdeki manevi bir şeyi mukaddesatımızı başka dinlerdekilerle mukayese edersek değerini artırırız. İçinde yaşadığınız çağı tanıyamazsanız tanımlanırsınız. Tanıyamadığınız bir çağı değiştirme iddiasında bulunamazsınız. Tanıyamadığınızı tanımlayamazsınız. Ezberlerle yaşayanlar ezberleri yaşarlar kendi hayatlarını yaşayamazlar.  Başkalarının kavramlarıyla kendi dünyanızı kuramazsınız. Kendi dünyanızı koruyamazsanız. Kitap müslümanın kitabı ama hitabı yapan başka ideolojiler olmamalıdır.

Neticede modern çağda Müslümanlar irfanlarını, zihinlerini ve aleme bakışlarını kaybettiler. Müslümanca düşünme melekelerini kaybettiler.  Müslümanlar, geleneğe iman edip Kur’an’ı, Sünneti ve Rabbe imanı detay hale getirdiler veya önemsemeyip atladılar. “Kümülatif dine” bağlılık onlar için daha önemli hale geldi. Sonuçta Müslümanca yaşama zemini çöktü. Halbuki her odakta Hz. Peygamber olmalı her mekan Medine’ye dönüşmeliydi. Bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan insanlar olmak zorunda olan Müslümanlar ihya/yaşatma irfanını yaşama zevkine tercih eden insanlar olmalıydı.

Prof .Dr. Mustafa Alıcı

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.