islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Az Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
19°C

“Hak Geldi Batıl Zail Oldu”

“Hak Geldi Batıl Zail Oldu”
19 Aralık 2023 10:00
A+
A-

Hak Geldi Batıl Zail Oldu

Başlığa aldığım ayet, vahyin inişiyle birlikte bütün putperestliklerin sona erdiğini, hakikatin gerçeğin yerini aldığını belirtir. Yani beşeri kurgusal gerçeklik hakikatin gerçekliğine yerini terk eder. Şirk toplumunun savunduğu bütün inanç ve değerlerin bir karşılığının olmadığının ayan beyan ortaya çıkışı ile neticelenen vahyin iniş süreci, insanların hakikat karşısındaki tutumlarının ne olacağından tutun, hakikate açıklığın hangi eylemler ile gerçekleşeceğine dair bilgi ve bakışı da açık bir şekilde beyan etmektedir.

Hakikatin sahibi olan Allah tarafından belirtilen hakikatin neliği meselesi, hakikatin başka bir şekilde idrak edilecek ve ifadeye kavuşturulacak bir durum olmadığını, ancak hakikatin sahibi tarafından açıklığa kavuşturulacağını belirgin kılar. Hakikatin kaynağı tektir. Bu kaynak ise bizatihi ilahi inayet tarafından insana gönderilmiştir. Bu inayetin gereği olarak insan, hakikat karşısında teslimiyet ile bağlanmalı ve gereğini yapmalıdır.

Aksa Tufanı ile gerçekleşen şey, vahyin yeniden nüzulü değil ama kevni/doğa ayetinin apaçık bir şekilde açığa çıkışıdır.

Hak olan belirginleşince batıl olan yokluğa doğru sürüklenmeye başlar. Aksa Tufanı öncesi, neler konuşuluyordu, neler yapılıyordu, hangi amaçlar öne çıkarılıyordu, biliniyor.

Şimdi ise bunların hiçbirinin esamesi okunmuyor. Çünkü hak geldi, batıl zail oluyor. Bu zailliği durdurmaya da teknik, silah ve iktidarları yetmiyor. Ölümü öldürmüş bir insana ne yapabilirsin ki, onu nasıl bir sınır içine hapsedebilirsin ki… Filistin halkı, ölümü öldürmüş, ölüme meydan okumuyor. Ona teslim olmuş ve ölümün sonucunda mutlak hakikate kavuşacağını bilerek huzur içinde ölümü beklemektedir.

Bu bekleyiş, ölüm üzerinden onu tutsak kılmak, ona istenilen şeyleri yaptırmak gibi. Para, pul, mal, mülk, makam ve benzeri şeylerle aldatmayı da imkânsız kılmaktadır. Ayrıca Filistin’de yapılan her şiddet ve katliam, diğer insanların vicdanlarında derin bir acı inşa ederek onun uyanışına sebep olmaktadır. Katliamlar sürerken, halkların vicdanları ayağa kalkıyor, Yapılması gereken ne var ise onu yaparak Filistin halkı ile dayanışmasını haykırıyor. Bu durumun kendisi islamofobi gibi temel bir çağdaş hastalığı yerle yeksan ederken de ‘hak geldi batıl zail oldu’ ayetini tecelli ettiriyor…

Modern kültür, korku kültürü üzerinden bir iktidar devşirmişti. Bu korku duvarı ise Aksa Tufanı ile yıkılmaya başlandı. Halklar, yasaklara rağmen, Filistinlinin yanında yer alarak nerede durduğunu göstermeye devam etmektedir. Her yerde hakikati haykırarak modern kültürün içinin kofluğunu tekraren göstermeye devam ediyor. İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi içi boşalmış modern kavramların içeriklerinin artık bir şekilde yüklenemeyeceği bir tahribata uğradığı belirginlik kazanıyor.

Her şerde bir hayır vardır, sözünün karşılık bulduğu bir anda yaşamaya devam ediyoruz.

Dışarıdan kötülük gibi görünen bir durumun iyiliği açığa çıkartacak bir potansiyeli taşıdığını ifade eden ayet. “Her şer gördüğünüzde bir hayır, her hayır gördüğünüz şeyde ise bir şer olabilir. Allah bilir siz bilemezsiniz…” Vahyin bu temel gerçeği apaçık bir şekilde açığa çıkmıştır.

İşte yıkıntıların içinden çocukların yaralı, ölü veya sağlam olarak çıkarılması. Yürek burkan ve acı ile dağlayan özelliği yanında bir uyanışın başlangıcı olması bakımından da Filistin halkına yüklenmiş mesajın niteliğini bize göstermektedir. Böylece ‘yeniden iman etmenin’ imkanları sunulmaktadır. Allah yeniden iman etmeye davet etmektedir. Tıpkı Kuran’da ifade edildiği gibi bu sefer Gazze direnişi bağlamında tekrar edilmektedir. Son bir fırsat, iman etmek ve salih amele yaslanarak kurtuluşu sağlamak… Artık kim iman eder ve salih amel işler ise ona cennet verilecektir. Kim de inkâr eder ve kötülük yapmaya devam ederse ona da cehennem azabı duçar kılınacaktır.

Kadim geleneğimizde vahiy sözlü ve sözsüz vahiy olarak ikiye ayrılır. Kitap ve kâinat olarak tanımlanır. İşte Allah bize Gazze direnişi üzerinden yeniden vahiy gönderiyor… Bu vahiy sözsüz vahiydir. Gazze direnişi bu açıdan her insan teki için sözsüz bir vahyi içermektedir. Ya kabul edilir veya reddedilir. Bu insanın uhdesindedir. Ama sonuçlarına katlanmaktan öte bir sonucu da olmayacaktır.

Elimizi vicdanımıza koyalım, bugüne kadar olup biteni yeniden değerlendirelim:

Protesto eylemlerini, vahye/Kuran okumalarına yönelmeleri, Müslümanlaşma eğiliminin sürekli artarak devam etmesini, her türden insanın hakkı her türlü kürsüden ilan etmesini başka türlü nasıl yorumlayabiliriz ki…

Batı dünyasının bu kadar etkilenmesinin altında yatan temel saik, anlam krizinin yeterli düzeyde gerçekleşmesidir. Ve insanların anlam arayışını çoğaltarak bir süreç yaşamalarıdır. Bu yüzden hakikat ortaya çıktığı zaman, bu hakikati inşa eden Kuran’ın okunuşuna yöneliyor, Müslüman olmaktan imtina etmiyor. Bir başkası, Müslümanlar gelsin, onlara cizye vereyim, diyor. Çünkü Müslümanlara verilen cizye şu an devletime verdiğim vergiden daha az ve daha sonuç alıcıdır. Diyor. Bir başkası, taşıdığımız değerler boşmuş diyor. İsrail ise ısrarla, çocuk ve hamile kadın öldürmeyi marifet addederek bu kötülüğü mücessem bir şekle koyuyor. Böylece uyanma giderek artıyor. Yok ederken yok olan bir kavim, din ve devlet gösterin dense; işte orada İsrail ve oranın yerli Siyonist uşakları denir. İsrail dışında kalan Yahudilerin bile bu katliama arka çıkmamaları, eleştirmeleri ve karşısında yer almaları, hak geldiğinde batılın zail oluşunun en güzel numunelerinden biridir. Velev ki korku belasına olsun…

Vicdan; inanç, kavim, dil, din, ırk tanımıyor. Vicdan isyan ettiğinde hakikat tecelli ediyor. Gazze ilahi bir inayet olarak hak olarak doğmaktadır. Ölümlerden ölüm beğenmesine rağmen, teslimiyetinden ve hamd üzere durmaktan geri durmuyor.

Allah’ın canlı ayetlerini yeniden düşünmek, okumak, tefekküre konu edinmek ve amele dönüştürerek insanlığın yeniden hakikat ile buluşmasına zemin olmak için durmadan çalışmak ve Gazze direnişini başarılı kılacak her unsuru hayata geçirmek her müslüman ve mümin kişinin sorumluluğundadır. Bunu unutmamalıyız…

Abdulaziz Tantik

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Yorumlar
  1. Mustafa şapsan dedi ki:

    Allah razı olsun duygularımıza tercüman olmuşsunuz.