islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
22°C

İRFAN GELENEĞİMİZ VE KADIN

İRFAN GELENEĞİMİZ VE KADIN

Alemde zıtlıkların uyumlu birlikteliği mevcuttur. Kadim Çin kültürü kozmik bir küre içinde sembolik bir yarım küreyi Yin (dişi) diğer yarım küreyi ise Yang (erkek) unsurlarla ifade etmiştir. Bu iki parçada denklik ve uyumlu olabilmesi için beyaz ile sembolize edilen Yang’ın içinde küçük bir siyah nokta kadar Yin varken, diğer küreyi oluşturan Yin’in içinde bir nokta kadar Yang unsuru izhar etmiştir.

İrfan geleneğimize göre ilk insan, tüm insanlığın ortak babası ve ilk erkek Hz. Adem, “perdegah-ı Adem-i mahlukat” (insanlığın yokluktan geçişini sembolize eden perdeci) olarak vasıflanırken ilk kadın ve anamız Hz. Havva validemiz ise kelime anlamıyla hayat demek olup -Hz. Mevlana’nın diliyle söylersek- “tecellligah-ı Nur-i İlahi” (İlahı nurun yansıdığı yerdir) hükmündedir. Zaten Yüce Kitabımız Kur’an’a göre her cinsten bir çift yaratan Allah, insanları da çift olarak yaratmıştır.

Bu bakımdan bilgelik veren medeniyetimiz, sadece tek formuyla mümini anlatmaz kafiri de en ince detayına kadar tarif etmekte gece ile gündüzü, yer ile göğ cennet ile cehennemi de tüm içindekilerle zıtlıklarla beraber beyan etmektedir. Bizim irfan anlayışımızda kadın, erkeğin bir rakibi, bir alternatifi, gelişmiş bir formu değil birbirilerini örtüştüren, tamamlayan ve birbirlerine aşk ve hayat veren iki unsurdur.

Kur’an-ı Kerim peygamberleri anlatırken önemli kadın figürlerini de ihmal etmemekte onları dinamik örneklerle bizlere sunmaktadır. Söz gelişi ikinci babamız, Hz. Nuh (as),950 sene gibi uzun bir yaşam sürmesine rağmen eşi kendisine inanmamış, gemisine her canlıdan çift alırken kendisi tek başına binmiştir. Hz. Yusuf (as) ile Züleyha kıssasında Necip Fazıl’ın ifadesiyle olay tam da “Züleyha; baştan aşağı afet/Yusuf; baştan aşağı iffet” durumudur.

Yine Hz. Musa (as)’nın annesi bebeğini ziftle sıvanmış sepetin içine koymasaydı; biz bu gün Hz. Musa gibi büyük bir peygamberden bahsediyor olmayacaktık. Allah, bir bebeği anasının elinden almayı tasvir ederken ilahi nazardan anneliğin meşakkatleri kadar ana şefkatini de tam anlamıyla izhar etmiş; ona doğrudan hitap etmiş, ana yüreğini betimlemiş ve bebeğine kavuşacağını ona bizzat vahyederek garanti etmiştir.

Kur’an aynı zamanda Hz. İsa Mesih (as) gibi büyük bir peygamberin annesi Hz. Meryem’den de bahsetmektedir. İsminin kelime anlamıyla “ıstırap” olan Hz. Meryem, iffetiyle, dindarlığıyla, örnek şahsiyetiyle bütün kadınlardan üstün olarak seçilmiş oluşuyla Allah’tan tertemiz bir kelime ve ruh olarak dünyaya getirdiği Hz. İsa (as)’nın annesidir. O, “öyle olsun” diyerek tüm gönlüyle teslimiyet göstermeseydi Hz. İsa’dan söz edemeyecektik. Bu teslimiyetine, sıdkına ve imanına karşılık Allah, Hz. Meryem’e hayatının her safhasında (anne karnında oluşunda, bebekliğinde, çocukluğunda, genç kızlığında, yetişkin kadınlığında ve anneliğinde) daima özel nimetlerle, müjdelerle, dualarla, meleklerin ihtimamlarıyla ilgisini hiçbir zaman eksik etmemiştir. Rabbimiz, onu annesinin kabul edilen “güzel bir duasının” neticesinde güzel bir çiçek olarak meleklerin ilgisinde ve Hz. Zekeriyya (as)’ın himayesinde Mabed’in en mukaddes yerinde büyütmüştür. Onun bu özellikleri, bilhassa hakkında Mariyoloji adıyla bir teoloji üreten ve ona göklerin kraliçesi, tanrı doğuran kadın, kutsal bakire ve eş-yaratıcı gibi sözde unvanlar vererek onu adeta bir tanrıça seviyesine çıkaran Roma Katolik Kilisesi’ne inatla onun doğum sancısından, iffetsizlik suçlamalarından, beşer olarak korku ve kaygılarından da bahsederek meydan okumuştur. Yine Rabbimiz, Hz. Meryem modelinde aynı zamanda baskın erkek egemen Yahudi geleneğinin olumsuz kadın algısına karşı güçlü cevaplar verirken birkaç asır öncesinden itibaren hükümdarlar lehine ensest evliliği meşru gören devrin Roma imparatorluğuna “ilahi şamar” indirmiştir.

Hz. Peygamberimiz (sav)’in hayatında ve risaletinde Hz. Hatice (ranh) validemizin büyük bir yeri vardır. Hz. Peygambere inanan ilk insan ve ilk kadın olarak Hz. Hatice, malıyla, aşkıyla varlığıyla, Efendimize (sav) her desteği vermişti. En detaylı haliyle Hatice validemiz ilk vahiy esnasında Hz. Peygamberimizi (sav) alıp akrabası Varaka’ya götürerek O’na sükûnet ve teselli kaynağı olmuştu. Hz. Peygamberimiz de politeist bir Mekke ortamında tek eşli kalarak adeta şirkin her türlü kadın, evlilik ve aşk anlayışına ve dünya hırsına karşı ardarda cevaplar vermişti. Tevhid’in yoğurduğu Medine’de ise O (sav) insan, erkek ve eş olarak muhterem annelerimizin her zaman yanı başında olmuştur.

Son olarak irfan geleneğimizin en büyük köşe taşlarından biri olarak Hz. Mevlana kadın ile erkeği birlikte şöyle betimlemektedir;

“Kadın ile erkek ateş ile su gibidir.

Herkes zanneder ki su ateşi söndürür yok eder.

Ama işin aslı öyle değildir.

Ne zaman araya bir kap girer işte o zaman ateş suyu kaynatır, buhar eder yok eder.

İşte o kap AŞK’tır.

Erkek kadına hakimdir.

Ta ki araya aşk girene kadar

İşte o zaman kadın erkeği buhar eder.”

Prof. Dr. Mustafa Alıcı

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.