islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5641
EURO
34,7079
ALTIN
2.410,34
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Açık
20°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C

KUR’AN KISSALARININ GAYE VE HEDEFLERİ 

KUR’AN KISSALARININ GAYE VE HEDEFLERİ 
3 Nisan 2023 09:59
A+
A-

GİRİŞ 

Kıssa kelimesi, olay, vakıa, hikâye, cümle, söz parçası, haber ve benzeri anlamlar için kullanılmaktadır. Arapça kökenli olan kıssa kelimesinin çoğulu, kısas şeklinde kullanılmaktadır.[1]

Kıssa, diğer bir ifade ile hikâye diye bilinen edebi türün hem yazılı hem de sözlü şekli, tarihin çok eski dönemlerine dayanmaktadır. İnsanlığın başlangıcından itibaren kişiler, bir süre önce yaşadıkları olayları muhataplarına anlatarak başlarından geçenleri veya başkalarından işittikleri şeyleri anlatmışlardır. Ona göre kıssa veya hikâyenin sözlü şekli, böyle başlamıştır.

Arapçada kıssalara, konularına göre farklı isimler verilmiştir. Arapların gece toplantılarında söyledikleri masallara “esmâr”, uydurma masallara “hurafe”, başkalarından nakledilen sözlere “rivâyet”, çeşitli konulardaki sözlere “haber” veya “hadis”, herhangi bir düşünceyi veya herhangi bir hayat hikayesini anlatan kıssalara “darbımesel/emsal” ve birbirleriyle alakası olmayan zarif ve küçük hikayelere de “nevâdir” veya “kısa hikâye” denmektedir.[2]

KUR’AN KISSALARI 

Kur’an-ı Kerim, bir hikâye kitabı değildir. Ancak onun üçte biri kadarı, geçmiş peygamberlerin ve toplumların yaşadıkları ile ilgilidir. Bunlara “Kur’an Kıssaları” denmektedir. Bu kıssalarda hayali şeyler değil, gerçekler anlatılmaktadır. Kur’an’daki kıssaların gayesi, Kur’an’ın gayesinin çerçevesi dâhilinde insanı iyi bir yola sevk etmek ve onu eğitip terbiye etmektir. Kur’an kıssaları vaaz, nasihat ve güzel örnekleri sunmak suretiy­le insanın ruh, akıl ve beden yönünü eğitip terbiye etme gaye ve he­defini taşımaktadır.[3]

Kıssalar, insanın ruh ve fikir yapısının şekillen­mesinde önemli rol oynarlar. Bu münasebetle Kur’an kıssaları, in­sanların İslâmî bir kimlik ve şahsiyete sahip olarak gelişmesinde önemli etkisi olmaktadır. Kur’an kıssaları, insanların Allah’ı sevme, her şeyi O’nun rızası için yapma, O’na karşı olan kulluk görevlerini yerine getirme, if­fetli yaşama, nezaket sahibi olma, emanete hıyanet etmeme ve benzeri iyi işlerde bulunma özelliklerini geliştirme gayesini gütmektedir. Bu kıssalar, insanların bu tür güzel vasıflarla şekillenmesini sağlama hedefine yönelik mesajlar ver­mektedir.[4] Kur’an kıssalarında, insanı insan yapacak, ona dünya ve ahiretin huzur ve saadetinin yolunu gösterecek her şey hedeflenmektedir.

Kur’an kıssaları, her şeyden önce insanları tevhid inancına, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaya çağıran vasıtalardan biridir. Bu çağrıyı yaparken, insanlar arasında herhangi bir ayırım yapmaksızın, değişik yaştaki ve yerdeki insanlara hitap etmekte ve muhataplarına tefrika, zulüm ve benzeri kötülüklerden kaçınarak inançlarının gereğini yaşamaları, peygamberlerin güzel ahlakları ile ahlaklanmaları için, etkileyici mesajlar vermektedir.[5] Kur’an kıssalarında, genel olarak zararlı değil, yararlı şeyler hedeflenmektedir.

Kur’an kıssalarında hem okuyucuya hem dinleyiciye aynı mesaj verilmektedir. Çeşitli kıssalarda, dünyanın kuruluşundan bu yana, iyilik sahibi olan kişilerin mükâfatlandırıldığı ve kötülük sahibi olan kişilerin de Allah tarafından cezalandırıldığı konusu işlenmektedir.[6] Bununla beraber Kur’an kıssalarının gaye ve hedefleri arasında, geçmiş peygamberlerin kıssaları vasıtasıyla Hz. Muhammed’i (sav.) teselli edip sükûnetini sağlama, genel olarak insanlara da geçmişten ders ve ibret almayı tavsiye etme gibi düşünceler de yer almaktadır. Ayrıca bu kıssaların vasıtasıyla kişilerin in­sani duygularını geliştirme, bu duyguları ıslah etme ve Allah’ın insan­lara verdiği çeşitli nimetleri hatırlatma dilek ve temenniler de bulunmaktadır.[7]

Kur’an’da, kısa bir hikâye mahiyetinde olan bir kıssanın edebi üslubu ve dini gayesi şöyle anlatılmaktadır:

أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَى قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىَ يُحْيِـي هَـَذِهِ اللّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا فَأَمَاتَهُ اللّهُ مِئَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ قَالَ لَبِثْتُ يَوْماً أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالَ بَل لَّبِثْتَ مِئَةَ عَامٍ فَانظُرْ إِلَى طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ وَانظُرْ إِلَى حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِّلنَّاسِ وَانظُرْ إِلَى العِظَامِ كَيْفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْماً فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Yahut altı üstüne gelmiş kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? O kimse, ‘Burayı ölümünden sonra Allah nasıl diriltecek?’ demişti. Bunun üzerine Allah, o kimseyi öldürüp yüz yıl böyle bıraktı. Sonra tekrar diriltti ve ona, ‘Ne kadar kaldın?’ dedi. O da, ‘Bir gün veya bir günün bir bölümü kadar’ dedi. ‘Hayır! Sen yüz yıl ölü kaldın. Yiye­ceğine, içeceğine bak. Hiç değişmemiş. Bir de eşeğine bak. Biz seni, insanlara bir ibret olasın diye böyle yaptık. Kemiklerine bak. Onları birleştirip sonra et giydiriyoruz?’ dedi. Allah’ın kudreti ona apaçık belli olunca, ‘Artık Allah’ın her şeye kadir olduğunu çok iyi anlıyorum’ dedi.”[8]

Bu ıssız kasabaya uğrayan kim? Adı geçen kişinin uğradığı ve altı üstüne gelmiş bu kasaba acaba nerede? Ayet, bu sorular hakkında bilgi vermiyor. Allah dileseydi, şüphesiz bu soruların cevaplarını açık­lardı. Eğer ayetteki hikmetin bilinmesi bu soruların cevaplarına bağlı olsaydı, Kur’an bunları kesinlikle açıklardı. Biz şimdi bu kitapta uygu­ladığımız metot gereği, buradaki tabloları inceleyelim. Bunlar etkile­yici, açık, bazı soruları hissettirici olarak gözlerimizin önünde canla­nan birer tablodur. Bir yandan ölüm, çürümüşlük ve yıkıntı tablosu yer almaktadır. Bu tablo, ilk önce “Altı üstüne gelmiş” ifadesiyle canlılık kazanmaktadır. Bundan sonra kasabaya uğrayan adamın “Allah burayı ölümden sonra nasıl dirilte­cek?” şeklindeki sözleri, bu canlılığı güçlendirmektedir. Bu sözleri söyleyen, aslında Allah’a inanan biridir. Fakat gözünün önünde gördüğü, çürümüş ve yıkıntı haline gelmiş bu kasabanın zihninde bıraktığı etki, onu şaşkınlığa düşürmüş ve hayretle baktığı bu enkaz kalıntılarının yeniden nasıl diriltileceğini tasavvur edememiştir. Diğer taraftan bir tablo, ancak bu kadar sarsıcı, bu kadar derin bir imaj verebilir. Kur’an, bu şekildeki anlatımı sayesinde saçtığı ışıklarla gözlerimizin önüne sanki canlı bir tabloyu meydana getirmekte ve anlatılan tarihi anı, tekrar seyrediliyormuş gibi duygu­larımızı bütünüyle orada doğru yönlendirmektedir.

Burayı ölümünden sonra Allah nasıl diriltecek?” Yani bu ölü kalıntıların kalıbına, tekrar nasıl canlılık verebilecek? “Allah, o kimseyi öldürüp yüz yıl böyle bıraktı. Sonra tekrar diriltti.” Bu ifadelerden anlaşıldığına göre Allah, soruyu soran bu kişiye yeniden dirilme olayının nasıl olduğunu sözlü olarak anlatmak yerine, bunun nasıl olduğunu uygulamalı olarak gösteriyor. Çünkü insanın duyguları bazen ciddi anlamda sarsılmakta ve derin bir şekilde etkilenmektedir. Bu gibi durumlarda onlara ne akli delil, ne vicdani mantık, ne sağduyu ve ne de herkesin müşahede ettiği gerçekler cevap veremez. Bu gibi durumlarda içlerinin rahat etmesi için aracısız ve kişisel tecrübeye ihtiyaç duymaktadırlar. Bu gibi olayları gözle müşahede etmenin neticesinde meseleyi yeterince idrak eder ve tatmin olurlar.[9]

SONUÇ 

Bazı Kur’an kıssaları, eğitim gayesi ile kullanılmaktadır.[10] Bu tür kıssalarda, eğitim konusu ile alakalı çeşitli misaller bulunmaktadır.[11] Netice olarak, Kur’an kıssalarının gaye ve hedeflerini şöyle özetlememiz mümkündür:

1- Allah’ın varlığını, birliğini, üstün kuvvet ve kudretini anlatmak.

2- Vahiy ve peygamberliği ispat etmek.

3- İlahî vahye dayanan bu hak dinin, Âdem peygamberden (as.) Hz. Muhammed’e (sav.) kadar herhangi bir eğriliğe uğramadan devam ede geldiğini ortaya koymak.

4- Hz. Muhammed’i (sav.) teselli etmek.

5- İnsanlara sabrı öğretmek.

6- İnsanlar arasında güzel ahlakı yaygınlaştırmak.

7- İlahî hükümlerin uygulama örneklerini ve adaleti in­sanlara sunmak.

8- Herkese, Allah’a karşı şükrün gereğini öğretmek.

9- Tüm insanlığa, zulüm ve azgınlığın zararlarını iyice öğretmek.

10- İnanan kişileri, ahiret inancına dayanan sağlam bir hayata kavuşturmak.[12]

Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Prof. Dr. Nurettin Turgay 

 

Anahtar Kelimeler: Kur’an, kıssa, hikâye, eğitim, inanç, ahlak.

[1] Hüseyn bi Muhammed er-Râğıb el-İsfahânî, “kassa”, el-Müfredât fî Ğaribi’l-Kur’an, Dâru Kahraman, İstanbul 1986, s. 610.

[2] Agah Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, Yeni Şark Kütüphanesi, Ankara 1984, I, 199.

[3] Muhammed Kutub Abdulal, Nezerâtun fî Kısası’l-Kur’ân, Mektebetü’s-Sakâfe, Mekke 1986, s. 34.

[4] Abdulal, Nezerâtun fî Kısası’l-Kur’ân, s. 30.

[5] Muhammed Ahmed Hamdun, “el-Kıssatu’l-Kur’âniyye”, el-Menhel, Cidde 1991, Eylül Ekim, sayı: 491, s. 269.

[6] Philip Hitti ve diğerleri, Tarihu’l-Arab, Daru’l-Keşşâf, Beyrut 1965, s. 172.

[7] Abdulal, Nezerâtun fî Kısası’l-Kur’ân, s. 28, 49.

[8] el-Bakara 2/259.

[9] Seyyid Kutup, fî Zilâli’l-Kur’ân, I, 438.

[10] Menna’ el-Kattân, Mebâhisun fî Ulûmi’l-Kur’ân, Muessesetu’r-Risâle, Beyrut 1990, s. 310.

[11] Lokman 31/13-19.

[12] Kutup, et-Tasvîru’l-Fennî fi’l-Kur’ân, s. 144; Mansur Ubeyd er-Rafiî, Ehdâfu’l-Kıssati fi’l-Kur’âni’l-Kerim, Daru’l-İrfan, Kahire 1978, s. 28 vd.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.