islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4454
EURO
34,7775
ALTIN
2.442,56
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Çok Bulutlu
17°C

Müslüman Olmanın Doğası

Müslüman Olmanın Doğası
5 Temmuz 2022 09:40
A+
A-

İnsanın veya varlığın kendi düzlemi içinde düz bir çizgi olarak varlığını koruduğunda ve sürdürdüğünde kendisi olarak varlık kazanır ve kendisinin yaratılışının amacını tam olarak yerine getirebilir. Bu noktada yabancılaşma varlığın kendisine yabancılaşmasının zeminidir. İnsan, yaratılış amacını yerine getirme hedefine matuf olarak ilk yaratılış amacını doğru anlamalı, dünyaya gönderilişinin bir imtihan üzere oluş olduğunu unutmamalı, yapacağı işlerde veya başına gelen şeylerde bu imtihanın varlığı doğru yorumlama imkânını kendisine sunduğunu sürekli hatırlamalıdır.

İstikamet üzere oluş; sadece ilahi rızaya matuf olanın ibadetler silsilesi olduğu zehabına kapılmak bizi yanlışa taşıyacaktır. İbadetler, istikamet üzere oluşu sağlama alan ve kişinin yabancılaşmasına matuf önleyici tedbir olarak önem kazanır. Ama kulluğun bir bütün olarak istikamet üzere oluşunu sağlamak için gerekli olan şey; yaratılış amacını doğru tespit, yaratılış amacını gerçekleştirmenin bilgisinin insan varlığının dışında kendisine lütuf olarak sunulduğunun şuurunu taşımak, vahye yönelik ilgisini ve şuurunu taşımak, gönderilmiş ilkeleri, helal ve haramları dikkatle ve itina ile yerine getirmek ve iyiliği karakter kılmaktır.

Kişinin Müslüman oluşunun bizatihi kendisi ile ilişkisi üzerine düşünmek ve şartlarla uyumlu bir yaşam yerine şartların yeniden oluşturulmasını irade eden bir yaklaşımı ilke olarak benimsemek istikametin sahih ve sahici şartlarını oluşturur. İstikamet, yaratılışının anlamını idrak etmek, varlığın barış içinde varlığını idame edecek şartların oluşumu için gerekli adımı ve çabayı göstermek, bir başkasının ne yaptığını dikkate almadan, bağımsız bir karakter olarak varlık sahasına çıkacak iradeye sahip olmak, beklentisizliği bir yaşam biçimi olarak karakteri kılmaktır.

İnsana verilen temel özellikler; irade, akıl, düşünme yeteneği, yapabilme kabiliyeti, tasarım yapma, ret veya kabul etme, temyiz gücü, tefrik etme gücü ve ölçme, değerlendirme gibi temel fonksiyonlardır.  Bu özellikler insanı diğer varlık kategorilerinden farklı kılıyor ve onu sorumlu tutuyor. Özgürlüğü ise bu sahip olduğu istidatlarının varlığına koşuldur. Yani sorumlu kılındığı için özgür olarak var edilmiştir. Dünyaya gönderilirken de bu özgürlüğüdür onu sorumlu kılan…

Her Müslüman fert, kendi başına bir sorumluluk üstlenecektir. Müslüman ferdin kulluğu, bir başka Müslüman ferdin kulluğu ile ölçülemez olandır. Bu yüzden her Müslüman fert kendi sorumluluğunu üstlenecek olgunluğa sahip olmak zorundadır. Bu yüzden de başka Müslümanların yapıp ettikleri Müslüman ferdi birinci dereceden etkilememelidir. Çünkü onların yanında yer alması veya almaması, o Müslüman ferdin sahip olduğu istikametin kendisine dikte edeceği şeye bağlıdır. Yani Müslümanlar arasındaki bağ ilkelere bağlılıkla kayıtlıdır.

Hiçbir Müslüman ferdin diğer bir Müslüman ferdin sorumluluğunu tam olarak üstlenmesi beklenmemelidir. Müslüman ferdin diğer Müslüman ferde karşı sorumluluğu onu iyiliğe davet ve kötülükten men etmekle sınırlıdır. Tabi ki Müslüman ferdin bir diğer Müslüman ferde imanını temsil etme liyakati göstermesi onun uhdesinde bulunan bir sorumluluktur. Böylece iyiye doğru bir yönelişi süreklileştirmenin imkânları çoğaltılır. Ama Müslüman fert bilmeli ki, inişli ve çıkışlı bir dünyada yaşamaktadır. Kendisi de dâhil herkes bu inişli ve çıkışlı hallere müptela olabilir. Müslüman ferde düşen bu durumu kendisinin kulluk amacına uygun bir şekilde değerlendirecek zihni kapasiteye sahip olması ve iradesi ile de buna uygun tavırlar ve tepkiler oluşturmasıdır.

Müslümanlığın tamlık içinde varlık kazanabilmesi için Müslüman ferdin, hem bedensel, dünyaya dair beklentilerini ve yaşamını uygun bir zemin içinde kulluğun amacına matuf şekillendirmesi hem de ruhsal bir yolculuğu zikirle taçlandırarak sürekli bir hal ile Allah ile olan münasebetini güçlendirmesini esas almalıdır. Yani Müslüman fert, ruhen ve bedenen Müslüman olmanın bütünlüğünü taşımalıdır. Bu öznelliğini tam olarak inşa edebildiği zaman temsiliyet liyakatine sahip olur. İşte bu zemin üzerinden diğer Müslümanlarla ilişki kurmak, onlarla birlikte yaşamak ve onlara güzel örneklik teşkil ederek bu güzelliğe katılımlarını sağlamak gibi bir hedefi gerçekleştirebilir. Yani kendi Müslümanlığını olgunlaştırmadan başkalarını Müslümanlaştırma çabaları eksik ve zaaf taşıyacaktır. Bu yüzden temel öncül, kişinin önceliği kendi Müslümanlığı olmalı ki kulluğunun temsiliyetine liyakat kesbedebilsin…

Müslüman olmanın doğasının biçim ve ruhun tamlığında açığa çıktığını belirtmeliyim. Salt bedensel hareketlerle yapılan kulluğun süreç içinde anlamı boşalacağı için kulu, ibadetten uzaklaştırabilir. Yorgunluk emareleri gösterebilir, dünya kendisine daha tatlı hale gelir. Bu durumdan da Müslüman ferdin sakınması elzemdir.

Müslüman ferdin aşkla kulluğunu yaşayabilmesi için ilahi inayet ile içsel bir tanışıklık ve şuur düzeyi üzerinden bağ kurabilmesi esasa taalluk eder. Her eyleminde ve düşünüşünde ilahi inayetin varlığını dikkate almalı, kendisine biçilen kulluğun şuurunu derununda idrak ederek her adımını bu idrak üzerinden atarak kulluğunu inşa etmelidir. Bu durumun tam olarak gerçekleşmesi için beklentisizliği karakteri kılmalıdır.

Müslüman fert, kulluğunu teorik ve pratik olarak bir bütünlük içinde gerçekleştirmelidir. Sorumluluğunu ifa ederken özgür karakterine yaslanmalıdır. İradesini hayata geçirdiğinde bu iradenin kendisine yüklediği sorumluluğu hissetmelidir. Tefrik ve temyiz ederken bunu hangi ilkelere dayandırarak yaptığının şuurunu taşımalıdır. Ki böylece ilahi emirleri ve ilahi inayetleri kabule açık bir karakteri inşa edebilsin. Yani her Müslüman fert kendi derinliğini inşa ederek, ilahi yardıma mazhar olmalı ki şeytan ve nefsin ayartılarına karşı kendini koruma altına alabilsin. İşte sosyal hayatı bu ferdi hayatın üzerine bina edebildiğimizde kulluğun bize yüklediği sorumluluğu hep birlikte ifa etmiş oluruz. Müslüman fert, İbrahim as gibi tek başına bir kul ve ümmet olma şuurunu taşımalıdır. Ki bu imanın doğasına tam olarak tekabül eder. Aynı zamanda merhamet ve şefkat üzerinden bir ilişkiler ağı gerçekleştirilmeli ki başkalarına da ışık olunabilinsin…

Müslüman olmanın doğası içten dışa doğru aynı istikameti taşımaya matuf bir yolculuğun varlığını işaret eder. İçerden dışarıya yönelik her adım zaafa yürüyeceği için sürekli içerdeki durumu güçlü tutmakta yarar var. İşte o zaman dışarıdaki adımlarda sağlamlaşır.

Müslüman doğa, bütünlüğü tam olarak kavramalı ve bir denge üzerinden istikamete taşımalıdır. Bu taşımada elzem olan merhamet ve şefkat ise adaleti zedelememelidir.

Rabbim, Müslümanlığımızı kendi Müslüman olma doğamıza uygun yaşayabilmeyi nasip etsin, bu çaba ve gayreti gösterebilecek idrak ve iradeyi nasip eylesin… Âmin…

Abdulaziz Tantik

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.