RABBİMİZ!BİZE BU DÜNYADA DA VE AHİRETTE DE İYİLİK YAZ!

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
“Bize bu dünyada da ahirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.” (A’râf Suresi, 156)

Din bize hayatı zehir etmek için gökten inmedi. Bilakis hayatın lezzetlerini en tabii ve masum şekli ile alalım ve sonsuz hayata taşıyalım diye kurtuluş reçetesi olarak bahşedildi.
O vakit son nefese kadar duamızdır. ’’Rabbimiz! Bize bu dünyada da ahirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.”
İlahi makama yönelim ve ilahi duruşun safında kalmak için gösterilen eğilim, müstakim yolda istikamet tutmak için ödenen bedel elbette dil, din, ırk, mezhep ayırt etmeksizin bir güzel ahlakın ve bir güzel duruşun vesilesi ile ilahi kaderde onay bulur ve kabul olur. Bunu bu hafta acısını yüreğimizde hissettiğimiz bir şehitte ve eski bir pop yıldızı olup sonrasında iman eden bir mümine hanımefendide hissettik. Vicdana, erdeme, insana ve insanlığın ortak değerlerine ait iz yaşayan her yürek bu iki insanın hayatından ders çıkardı, ibret aldı ve ders çıkardı.
‘’Hayatın anlamını’’ ve “Yaşam Gerçeğimizi” sorgulamak, sorular, cevaplar eşliğinde gerçekleştirilen beyin fırtınalarına gençlerini dahil ederek yaratılış gayesi hakkında farkındalık oluşturmak ne kadar mühim. Allah’ın safında ilim ve bilimin inançla yaşanan mevkiinde olan kullara ihtiyaç var.
Vefatı ile bizleri acıtan, kaybı ile yüreğimizi yakan iki timsalden birisi:
Şehit Sacit Pişgin kardeşimiz.
“Daha 15 yaşlarındayken Sacit ağabey bizleri camiye, sohbete davet eden ve gençlerin kötü yola düşmemesi için onlara kol kanat geren yurdumun insanı. Gençleri zaman zaman evine davet ederek, tevazulu yaşamı, İslam’a sadık duruşu, siması ile gençleri etkileyen salih kullardan bir kul Sacid Pişgin. Çok kitap okuması ile örnek şehit Sacit, gençlerin ortak söylemi ile model aldıkları ve hayran oldukları samimi mümin kardeşimiz.
Sohbetine şahit olarak, ona dost olan gençler ve dost kişiler der ki:
‘’Sözleri bizleri çok etkilerdi, bir defasında şunu söyledi: “Kulağınıza küpe olsun, kendinizi hak ile meşgul etmezseniz batıl sizi işgal eder.” yani bu sözü sürekli bize hatırlatıyordu. Bizi her gördüğünde tebessüm ederdi, mütebessimdi. Biz onu gördüğümüzde sevinirdik.”
Şehit Sacit Pişgin ile son saatlerini geçiren Hüseyin Bedir Beyefendi ise şehidin fedakar ve samimi sözleri ile anlatılabildiğini söyledi.
Son saatlerinde şehadetini hissettiği cümleler ile ifade ettiğini anlatan ekip arkadaşı Bedir Bey:”Şehid Sacit ağabeyin şehadetinden 2 saat önce öğle yemeğinde bir araya geldik, yemek yediğimiz sırada dedim ki “Sacit ağabey bak Youtube kanalına çıkıyorsun artık ünlü biri olacaksın kendine bir takım elbise al, yanına bir adam al.” Sacit Ağabey kaşığını tabağa bıraktı ve gözlüklerinin üstünden bana baktı “Koçum!” dedi, “Dünya gereksiz, yakında şehit olup gideceğim.” dedi. Allah şehadetini kabul etsin, gerçekten de umduğu gibi oldu, hissetti yani şehadeti. Zaten şehidler şehadet gelmeden önce hem mekanlarını görüyordu birebir şahit oldum hem de yaşayışları ile bize bunu kavratıyorlardı. Biz sonuna kadar şahidiz, Rabbim de şehadetini dergahında makbul eylesin.” ifadelerini kullanırken bizlere adayışın dua, ısrar, bedel ve samimiyet olduğunu ispat eden Şehit Sacit’e bizi şahit etti.
Rabbimiz şehadetini kabul etsin. Şefaatine nail eylesin.
İkinci timsal ise gençlik yıllarımızda top 10 larda şöhretinin zirvesine şahit olduğumuz Sinead O’Connor. 2018’de Müslüman olmuş ve adını Shuhada’ Sadaqat olarak değiştiren ve hidayeti ,eylemleri, adayışı ,duruşu ile takdire şayan olan mümine hanımefendi Davitt, 2018’de İslam’ı seçtiğini duyurarak, “Müslüman olduğum için gurur duyuyorum. Bu, her akıllı ilahiyatçının doğal olarak varacağı bir sonuç. Tüm kutsal yazıtlar bizi İslam’a götürüyor. İslam tüm diğer kutsal kitapları gereksiz kılıyor.” açıklamasında bulunmuştu.
Choice Music Prize töreninde ilk İrlanda Klasik Albümü ödülünü aldığında ayakta alkışlanan mümine kardeşimiz ödülü İrlanda’daki mültecilere adamıştı.
O’Connor, 1992 yılında “Saturday Night Live” isimli bir televizyon programında, Papa John Paul II’nin fotoğrafını yırttıktan sonra “Gerçek düşmanla savaş!” şeklindeki akıllara kazınan çıkışını yaptı. Bu durum, kendisini şöhretinin zirvesindeyken yurt içinde ve yurt dışında tartışmalı bir figür haline getirdi. Sinead O’Connor’ın Katolik Kilisesi’ndeki cinsel istismarlara tepki olarak Papa II John Paul’ün fotoğarfını yırtması sonrası ABD’de kasetleri ve CD’leri parçalanmıştı.

Amerikan NBC televizyonunda yayınlanan Saturday Night Live adlı şovda Papa 2. Jean Paul’ün fotoğrafını yırttığı sahne ile hatırlanan O’Connor, 2021’de yazdığı “Rememberings” adlı anı kitabında “Herkes bir pop yıldızı istiyor, değil mi? Ama ben bir protesto şarkıcısıyım. İçimden atmam gereken şeyler var. Şöhret arzum yok.” ifadelerini kullanmıştı.
Sinead O’Connor, 1997 yazında Kudüs’teki bir barış konseri verecekti ancak aldığı ölüm tehditleri sonrası bu konseri iptal etmek zorunda kaldı.
Konser, İsrailli ve Filistinli barış yanlısı kadınlar tarafından ortaklaşa organize edilecekti.
O sırada Itamar Ben-Gvir adlı İsrailli bir genç, O’Connor’a karşı yürütülen kampanyanın öncüsü olmuştu. O kişi şu anda İsrail’in Ulusal Güvenlik Bakanı.
Şimdilerde yargı reformu tartışmalarıyla siyasi tartışmaların yaşandığı İsrail’de hayranları, sosyal medya hesaplarında O’Connor’ın, İsrailli Bakan’a yazdığı mektubunu paylaştı.
O’Connor, Ben-Gvir’e hitaben yazdığı mektupta “Tanrı, dünya çocuklarına dehşet verenleri ödüllendirmez. Yani ruhunuzun başarısızlığından başka bir şey kazanamadınız.” ifadesini kullanmıştı.
ABD’nin New Jersey kentinde yaşadığı motel odasından yaptığı bir Facebook paylaşımında başkaları için yaşadığını, kendisine kalsa çoktan gitmiş olacağını belirtmişti.
Boynundaki dövmede, ‘Her şey geçecek.’ yazıyordu. Geçti de. Sinéad O’Connor 56 yaşındaydı.
Evet her şey geçti….
Yusuf Kaplan Üstad der ki: ’’Uyurken bile ‘uyanık’ olanlarla, uyanık olduğunu sanıp da uykuya dalanların aynı dünyada yaşadıklarını sandıkları bir dünya bu dünya…
Uyku tutmaz bazılarını…
Bazıları uykudan uyanamaz!
Uyku neden tutmaz ki?
İnsan mı uykuyu yakalar, uyku mu insanı?’’

Bu örnek iki şahsiyete baktığımızda Yusuf Kaplan Üstadın bahsettiği uyanıklığın zirvesini görürüz. Kültürün, yaşamın, etnik ve ulusal farklılığın en uç noktalarını bizler seyrederken hayata uyanık bakmaları, yaşamın anlamını yakalayarak içinde bulunduğu topluma rağmen fark atan mücadeleci samimi halleri ne güzeldir ve bizlere ne hoş örnektir.
.❞[Âl-i İmrân Suresi, 104]
Bu güzelliğin sır kapısını açan şu güzel ayeti yaşamak ne güzel:
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
❝İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü
meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa
erenlerdir.
Bize bu dünyada da ahirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.
Ey Allahım! Sen, her şeyi işiten, gören ve çok yakın olansın. Sen ki kullarının her hâlini bilir onlara yetersin. Hüküm ve hikmetin sahibi sensin. Tüm arayışlarımızı, ümitsizliklerimizi ve kayıplarımızı hayra çevir, nusrete çevir!
Rabbimiz! Bizleri takva ile ihlas ile varoluşunu devam ettiren ve Hz Süleyman’ın mülküne benzer bir mülk ile rızıklanan kullardan eyle.
Bilerek ya da cahillikle yaptığımız tüm kusurlarımızı bağışla.
Amın Ya Muin…