islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3190
EURO
35,0421
ALTIN
2.282,74
BIST
8.981,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Toplumumuzun Üzerindeki Kara Bulutlar

Toplumumuzun  Üzerindeki Kara Bulutlar

Bu cümle, belki bazılarımızı endişeye sokabilir. Fakat, gerçekleri görmek ve ona hazırlıklı olmak açısından  sıkıntı ve zorlukları görebilmek çok önemlidir. Çünkü hayat, birçok sürpriz gelişmeleri bünyesinde barındırmaktadır.  

Kara bulutlar deyimi ile, sosyal ve kültürel hayatımızın işleyişini bozan bazı gelişmeleri kastetmekteyim.  Bu gelişmeler, bizim  inanç ve ahlak dünyamızla ilgili olmayan ve yaşayış kültürümüze herhangi bir katkı yapmayan sun’i  yaşayış  tarzı ve düşünceler.  Netflix, Google, Youtube gibi internet kanalları ile getirilen “ihtal yaşama tarzları”, bu tarzını meşrulaştıran ve gerçekleştirmeye imkan veren  alışkanlık ve düşünceleri empoze etmeye çalışıyor. Bunu yaparken de, toplumların din, ahlak ve gelenek ile şekillenen hayat tarzlarını önemsemiyor.

Bu bilgi, anlayış ve alışkanlıklar; bize asırlardan beri  benimsediğimiz hayat tarzımıza, ahlaki  davranışlarımıza ve alışkanlıklarımıza ters bir dünya sunuyor. Hayat tarzlarının elbise, ayakkabı veya teknik bir aracı değiştir gibi değişeceği  bilgisini de  yaymaya çalışarak, sosyal bilimleri de farklı bir zihniyete alet ediyor!..

Bu anlayış ve düşünceler; sinema, internet, televizyon ekranlarından bir “güç” tarafından; toplumlarca benimsenmesi için “açıktan destek” verilen bir sistem olarak kendini gösteriyor. Çünkü, dünyanın her yerinde; bu hakim gücün kültür, medya ve sanat alanlarında hep bu kavram ve mesajları yaydığına şahit oluyoruz.  “Genç kal, uzun yaşa”,”, “Kendini şımart”,  “Gününü yaşa “, “Hayallerini erteleme” gibi sloganlar bu hayat tarzının hedefleri oluyor.

Bu sloganlarda, bitmeyen bir hayat, her şeye sahip olma, arzularına gem vurmama gibi, serbest ve kuralsız bir hayatın izlerini görmekteyiz. 

Bu düşünce ve yaşama tarzları;  çeşitli oyun, eğlence, film ve benzeri  eğlence ve etkinlikleri  yardımıyla gençlerin cazibesine sunuluyor ve onlar tarafından benimseniyor.

Peki bu olay neden gençler tarafından cazip görülüyor ve benimseniyor diye bir soru sorduğumuzda, karşımıza Türkiye’de eğitim ve bilgi sisteminin, yerli olmayan; yabancı ve  yukarıda bahsettiğimiz tarzda toplumları değiştirmeye ve onları, “dünya vatandaşı” yapmayı hedeflendiren  “serbest piyasa mantığı” hareket eden organize güç tarafından üretildiğini farkediyoruz.

Bu “global fırtına” olayı, bütün dünyayı içine alan büyük bir  “sosyal mühendislik” hareketi olarak, geçmişin sömürge ordularının yaptığını, şimdi; düşünce ve ahlak değerlerini yok edici bir tarzda gerçekleşmektedir. Çünkü bu hareket; insan ve toplumları eşyalaştıran, insanlığı belli güç merkezlerinin kontroluna ve daha doğrusu sömürüsüne mahkum eden üniversel bir planın parçası gibi görünmektedir.

Günümüzde siyasi hareketlerin sosyal sistemler üzerinde çok büyük etkisi olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, her sosyal hareketin siyasi ve ideolojik  amaçlara hizmet ettiğini bilmemek, önemli bu alanda cereyan eden beyin yıkama ve propoganda tekniklerinin etki alanına girmeye sebep oluyor.  Medeniyet ve toplum olarak varlığımızı ortaya kaldırmaya çalışan, kimliğimizi ve karakterimizi, bizim elimizden alıp, kendi ihtiras ve keyiflerine tabi kılan bu yeni “sun’i tanrılık” taslayanların baskısından kurtulmamız gerektiğini bilmemiz lazım.

Gençlerimiz ve çocuklarımız, kendi medeniyet ve kültürlerinden uzaklaşmış bir şekilde, yabancı fikir, yaşayış ve alışkanlıkların  etkisi altında, bu yığın kültürüne karşı alternatif bir değere sahip olmaksızın her türlü tehlikeye açık bir haldedir.  Üstelik ahlak dışı, hiçbir ahlak, örf ve geleneğe  uygun  olmayan  bir yaşayışı her gün biraz daha yaşamakta, orta ve yaşlı nesillerden uzaklaşmaktadırlar. Bu durum; muhafazakar olduğunu söyleyen iktidarlarda bile kendi varlığını ve etkisini rahatlıkla sürdürmekte ve herhangi bir engelle karşılaşmamaktadır.

Kullanılan dil, yaşayış şekli, davranış özelliği itibariyle film, internet ve televizyon dizileri ile “yabancılaşmaya şartlanan” duygu ve düşüncelerle,  bu toplumun  asırlardır  karakterini oluşturan normlarına ve yaşayış tarzına ters bir  özellik göstermektedir.  Bütün bunlara yönelik ciddi tedbirlerin alınması gerekiyor.  Aksi halde, 5-10 yıl içinde, 15-20 yaşındaki insanların başka bir dünyanın ve ideolojinin  savunucuları haline gelmesi hayal değil.  Bu konuda yapılacak mücadele, sadece hükümetin ve kurumların değil; herkesin sorumluluğunda.

Milli Eğitimin, yıllardır bilgi öğretimi ile meşgul olup;  karakter, kültür ve ahlak  yönüyle yetersiz ve bazan da, zararlı anlayışlara imkan veren bir  metot ve kültür politikası takip etmesi, bu tür yabancı anlayışların ortam ve imkan bulmasına sebep olmuştur.  Türkiye’nin batılılaşma hamlesiyle başlayan batılılaşma, önce kültür ve ahlak sistemimizden kopuşumuzu başlatmış ve sürekli yabancı kaynaklardan beslenerek, bugünkü yabancılaşmış ve maddeci bir dünyaya ulaşmış bulunmaktayız. Şimdi; artık, safımızı belirleyecek  bir karar vermemiz gerekiyor.

Bu kötü gidişimiz, fikir ve ahlak değerlerimizle uyumlu ilmi bir çalışma ordusu ile halledilebilec nitelik taşımaktadır.  Problem, sosyal yapımızın her alanını etki altına almıştır. Bu çalışma ordusu, sadece kendini yetiştirme ile yetinmeyerek, toplumsal meselelerde yeni yaklaşım ve projelerle gençliğe açılımlar ve rehabilite edici çalışmaları hazırlama ve onlara bu konuda danışmanlık ve rehberlik yapmayı sağlayabilmekle bu gidişatın seyrini değiştirebilir.

Bu çerçevede, pratik olarak okuyucu dostlarıma  Sosyologlar Derneği bünyesinde  1,5 yıldır sürdürdüğümüz, İlmi Çalışma Grubu ile  sosyal  araştırma ve projeleri gerçekleştirmeye çalıştığımızı ve bu konuda  toplumsal bir desteğe ihtiyacımız olduğunu belirtmek istiyorum. Hali hazırda, 20 kişiye yakın grubun 8-10 kişisine, asgari memur ücreti karşılığında bu çalışmayı sürdürme görevini vereceğiz. Bu kişiler, sosyoloji, psikoloji, ilahiyat, iletişim gibi alanlardan seçilmiş kişilerdir.  Bu kişilerle, gönüldaşlarımızdan oluşturacağımız bir fon ile  bir yıl boyunca Eğitim, Aile ve Gençlik konularında belirlediğimiz projeleri yürütmeye çalışacağız.  Fon desteği, derneğin banka hesabına “bağış” adıyla yapılacak ve çalışmalar o fon ile sürdürülecektir. Her üç ayda bir, projeye destek verenlere; çalışmalarla ilgili  yazılı rapor verilecektir. Bu projelere destek verenler, sosyal ilimlerin her dalından genç yakınlarını bu çalışmalarda eğitim ve bilgilenmeleri için, internet adresinden  bu çalışmalara katılması için yönlendirebilirler.    

 samis843@gmail.com

Prof. Dr. Sami ŞENER

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.