islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
18°C
Salı Az Bulutlu
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
20°C

Ülkemizde Hukuk İstismarı Mı Var? İddialar, Örnekler ve Yapılması Gerekenler

Ülkemizde Hukuk İstismarı Mı Var? İddialar, Örnekler ve Yapılması Gerekenler
9 Ekim 2023 09:09
A+
A-

Daha önce sayfasını tanıttığımız ve milletimize büyük hizmetler sunduğunu defalarca gündeme getirdiğimiz gıda dedektifi adlı internet sayfasının sahibi Musa Özsoy, geçtiğimiz günlerde bir havaalanında haksız şekilde gözaltına alındı. Daha sonra bu olay kamuoyuna yansıdı ve çok geçmeden kendisi serbest bırakıldı. İddiaya göre ürünlerini eleştirdiği firmanın baskısıyla böyle bir olay gerçekleşmiş ve işin ilginç yanı o firmanın bir mağduriyetini bir önceki hafta bizler yine gündeme getirmiştik.

Bir diğer olay şudur ki Menemen Belediye Başkanı, geçtiğimiz hafta CHP’de dönen bazı skandallar olduğunu ve Tuncay Özkan ile Levent Göktaş’ın yasal olmayan işler çevirdiklerini iddia etmiştir. Asker olan ve aynı zamanda hukuk bürosu olan Levent Göktaş’ın, Hablemitoğlu cinayetinden zanlıyken kaçtığı da iddia ediliyor. Bu da yine şüpheyle karşılanıyor. Fakat belediye başkanı Menemen’de büyük rant olduğunu ve çok çirkin ihale işleri döndüğünü söylemektedir. Arsalar üzerinden dönen bu oyunları gündeme taşımıştır. Ankara’da hukuk büroları ile bazı bürokratların başka şeyler çevirdiklerini ve bunun bir gelenek olduğunu söylemiştir.

Öte yandan eski bakan Soylu’nun hukuk dışı talimatları ve uygulamaları olduğu yönünde söylemler ülkenin kamuoyunu sıklıkla işgal ediyor. Halkın da son zamanlarda yoğun tepkisini alan Soylu’nun yerine bir değişimle bakan Yerlikaya gelmiş bulunmaktadır. “Tek makale okumadan bu makama geldim” diyen birinin bakanlık görevine gelişi modern bir devlet için olduğu kadar İslam ahlakına ve evrensel etiğe de baştan aykırıdır. Bu olay ciddi uzmanlarca tenkit edilmeliydi ama böyle bir şeye rastlanmadı. Öyle ki bu sadece yaygın bir durumun tavanda gerçekleşmesidir. Zira aslında bütün bir ülkede kadrolaşma ve kayrılma, tepeden tırnağa hatta üniversitelerde rektörlerin akrabalarını kurumlara doldurması gibi olaylar sıklıkla görülmektedir. İstanbul hukuk fakültesindeki sınıflarda hep aynı soyadların olduğunu Ramazan Kurtoğlu bir konuşmasında gündeme getirmişti. Boğazdaki Aşiret adlı bir eser de piyasada en çok okunan eserler arasında. Türkiye’de birçok sektörde belli akrabaların olması tesadüf müdür diye sorabiliriz.

Türkiye’nin bizzat devlet geleneğinde de bulunmayan bazı yanlışlara yakın dönemde müsaade edilmiştir. Bu ülke geçmişte “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz, benim memurum işini bilir” diyen devlet başkanlarını gördü. Öte yandan başkalarının karısıyla evinde birlikte olan ve mağdur adamı intihara sürükleyen başbakanlarını da bu ülke gördü. Bunları kabullenmek liderlere inanan vatandaşlar açısından kolay şeyler değildir. Hele Müslüman bir toplumda bu insanların rahmetle ve sevgiyle anılması için propaganda yapılması da abestir.

Bu olaylarla başlamamız uygundur ancak iş bununla sınırlı da değildir zira bürokratlar ve aristokratların yanı sıra artık yerli zenginler ve yabancı şirketler ve hatta bürokrasideki sıradan memurlar ve katipler bile hukuku avcuna almış ve istedikleri gibi kişileri töhmet altında bırakır olmuş ve vatandaşı düzmece iddialarla mahkemelerde yıpratarak yıldırmış durumdalar. Türkiye’de hemen herkes başkasına fenalık etmek için fırsat kollar haldedir ve hukuk sanki son zamanlarda hukuku öğrenerek başkasına galebe çalmaya çalışanlara hizmet etmektedir. Örneğin suç işleyen ve doğayı kirleten firmaların tamamı avukat ordusuyla duruşmaya gelmektedir. Hukuk adaleti hedefleyen ve sağlayan değil, hukuku bilenlerin kendini aklayıp karşı tarafı mahkûm ettirdiği bir mecra haline mi gelmiştir?

Ülker adlı şirketin sahibi olan Yıldız Holding ve Murat Ülker, Cola Turka adlı markalarında uğradıkları mağduriyeti bir görüşmelerinde sitemkâr bir şekilde gündeme getirmişti. Biz de onun hakkını savunan bir yazı kaleme almıştık. Oysa bu hafta, onun şirketine ait bir ürün yüzünden başka birini mağdur ettiğini okuduk. Gıda dedektifi resmi sayfasında açıkça haksız bir şekilde havaalanında gözaltına alındığını duyurdu. Böyle bir şey bağımsız bir hukuk devletinde anlaşılabilir değildir. Zira sorgusuz sualsiz ve kendisine tebligat bile yapılmadan doğrudan böyle bir şeyde bulunulduğu kendisince ifade edilmiştir. Daha sonra gelen tepkiler neticesinde olayın seyri değişmiştir.

Türkiye’de yakın dönemde genç çocuklar, yaşlılar ve sıradan diğer vatandaşlar birçok defa Twitter denen mecrada paylaştıkları şeyler sebebiyle gözaltına alınır veya yargılanarak hüküm giyer oldular.          Bu durumu eleştiren bazı yazarlar, teröristler, uyuşturucu kaçakçıları, fuhuş çeteleri ve rüşvet mekanizmaları ülkemizde rahatça gezerken zararsız insanların söylemleri sebebiyle mahkûm edilmemesi gerektiğine dair önemli vurgular içeren konuşmalar yaptılar. Bu durumlar, devletimizin itibarına gölge düşürecek ve “hukuk masumları cezalandırıyor, zalimleri ödüllendiriyor” dedirtecek bazı yanlış uygulamalarla pekiştirildi. Maalesef bu olaylar hukuka güveni azalttığı gibi ülkemizin prestijine de zarar veriyor.

Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlar, İran, Suudi Arabistan ve Afganistan’da olan hukuksuzlukları belgelediği gibi bu bahsettiğimiz türde olayları da bizim ülkemizin aleyhinde görüyorlar ki haklılar. Bu gibi olaylar, yargısız infazlar, gizli duruşmalarda verilen ağır cezalar, haksız suçlamalar ve adil olmayan yargılamalar devlete yakışmıyor. Bazı çarpık kanunların da pozitif ayrımcılıkla belli kimseleri kanun önünde akladığı göz önüne alınırsa hukuk istismara kapı aralıyor denebilir. Bunları Batı’dan gelenler ve hukukçular çok sert eleştiriyor. Hukukun üstünlüğüne inanmak isteyen insanlar olarak geçmiş dönemde yapılan yanlış uygulamaların, güçlülerin sahte delillerle mahkûm ettirdiği mazlumların lehinde yapılandırılması gereğini öne sürüyoruz.

Geçtiğimiz hafta FETÖ’cü olmadığı halde Bylock denen programı kanundan iki sene önce altı günlüğüne kullanmış birisinin haksız mahkûm edildiğine dair AİHM’de emsal bir duruşma gerçekleştirildi. İddia şudur ki devletimizin ilgili kanunu çıkarmadan önce, birisinin yaptığı bir program kullanımına binaen tutuklanması ve adil savunma hakkını kendisine vermemesi üzerineydi. Açıkçası mahkeme heyetini dinleyince biz de şok olduk. Zira bu olay ülkemizde şöyle yankı buldu ki; “FETÖ’cüler Türkiye’yi mahkûm ettiriyor.” Dendi. Bu olayı bu şekilde algılamaya çalışan bizler (bizler bile bu konuda devletimizin hata yapacağına ihtimal vermemiştik) mahkemeyi izleyince hatalı olan tarafın bizim yönetimimizin olduğunu görmemiz de geç olmadı. Üstelik bu meselede kayrılan 11 bin kişi var ki onlar da Bylock kullanmış ama aklanmışlar. Savunma yaptırılmayan, iddiaları bile göremeyen kimseler olarak böyle insanların yargısız infaz edilmesi hoş değildir. Bunlar devlet mekanizmamıza dair çok küçük düşürücü sonuçlardır. Devlet kimin ne olduğunu bunca gücüne ve istihbaratına rağmen bilememekte midir? Benzer şekilde FETÖ ile aynı masada yemek yiyenlerin (Fehmi, Kenan, Hüseyin, Burhan) ve onu ziyaret eden veya onla yakın olanların serbestçe gezdiği ve fakat arkada yemek hizmeti yapanların, sürahi tutanların mahkûm edildiği bir hukuk düzeninden de kimse rahatsız olmamaktadır. Eğer FETÖ’cüler ise bu büyük başların hemen hepsi hapsi boylamalıdır. Yok eğer kandırılmışlarsa, dostu düşmanı ayıramıyor olduklarından dolayı bütün makam ve rütbeleri alınıp sıradan insanlar konumuna düşürülmeli ve bu ülkeye hizmet için gerekli zeka ve bilgi sahibi insanlar yerlerine görevlendirilmeldir. Ancak bu şahısların en ufak bir bedel ödemediği görülmektedir. Hayır, kamuoyu olarak bizler bu insanların yargılanmasını talep ediyoruz. Zira Ergenekon ve Balyoz denen iki sahte iddia ile generaller,ü bilimadamları ve hukukçular yargılandı. Oysa diğer yanda tam anlamıyla bir darbe ve terör şüphesi eylemi ile ilişkili olanlar mahkemeye bile çıkarılmadı. Böyle bir olayı izah etmek mümkün değildir.

Daha açık ifade ile FETÖ’cülerle gerçekten mücadele edilmiyor söylentisi de yeniden toplumda dillendirilmektedir. FETÖ’nün bankasından bir kez giren insanı tutuklayan devlet, FETÖ ile yıllarca yiyip içen, “Hoca efendinin sıla hasreti bitsin” diyenleri neden görmezden gelmekte ve kayırmaktadır? Bize bunlar İslam’ın emirleriyle de ters düşen kişilerin durumlarını göstermesi açısından ibretliktir. Vatandaş olarak şeffaf ve adil bir yargı istiyoruz. Bu olay dışında, benzer şekilde İstanbul Sözleşmesi gibi uyduruk ve çarpık, yine insan haklarına aykırı yasaya benzer ama kanun olmayan “sözde kanunlar” nedeniyle yüzbinlere yaklaşan bir mağduriyet oluşmuştur. Türkiye’de haksız şekilde itham edilmiş ve kadın beyanıyla hüküm giymiş masum erkekler çok fazladır. Bunlar Türkiye’yi yine uluslararası kamuoyunda mahkûm ettirebilecek delillere sahiptirler. Dileriz adalet bir gün tecelli eder ve devletimizin hukuk sistemine sonradan yerleştirilen bu çarpık kararlar telafi edilirler.

Bir başka mesele yargı mağdurları bir dernek altında daha öncesinde toplanmış ve benzer şekilde daha başka şekillerde de hukuk mağdurları ortaya çeşitli süreçlerde çıkmıştır. Batı’da bu duruma karşı başka süreçler ve projeler uygulanma aşamasındadır. Örneğin haksız mahkumiyeti yıllar sonra aydınlatabilecekleri vicdani projeler uygulamaktalar. Benzer şekilde her ülkede hukuku istismar etmek isteyenlerin olabileceği ve buna karşı hukuk insanlarının gerekli önlemleri alması gerektiği hatırlatmasını yapıyoruz. Bu olay, tıpkı kadın beyanı gibi birilerinin başkalarını istediği zaman ve şekilde gözaltına aldırma hakkına çok benziyor. Eğer kanun önünde insanlar eşit olmazsa ve birilerinin beyanı diğerine üstün tutulur, hatta birileri daha fazla yaptırım gücüne sahip olursa bir ülke için bu felaket olur. Bahsettiğimiz gıda dedektifi isimli yayın organının sahibi, birçok defa mahkeme edilmekte ve hemen hepsinden de haklı olduğu gerekçesiyle “mecburen” beraat ettirilmektedir. Bir insanı işinden alıkoyacak veyahut da yıpratacak bu mahkeme açma süreci de bu şekilde olmamalıdır. Esasen bu da bir hukuk istismarıdır. Maalesef hukuk ordusuna sahip firmalar, toplum sağlığını gerçekte tehdit ettikleri halde ve hatta resmi reklamlarında bile bazı ürünlerinin tanıtımıyla beraber doğal gıdaya yönlendirme zorunluluğunu hissetseler bile bunu aşarak kendilerini haklı göstermek için her şeyi yapıyor. Esasen gıda dedektifinin durumu sürahi tutan adamın durumundan farksızdır.

Benzer bir olay Erzincan’da kahramanca bir direnişte bulunan Sedat Cezayirlioğlu’nun başına gelenledir. Kendisi Kanada ortaklı maden şirketinin siyanür sızıntısını belgelemiş ve maden şirketinin faaliyetlerini durdurabilmiştir. Ancak maden şirketi yine faaliyete geçmiş ve sonradan da Sedat Bey’e iki yüze yakın dava açmış ve onu yıldırma girişimini sürdürmüştür. Medyada her konuda konuşanlar ve fakat toplum sağlığı meselesinde susanlar, diğer yanda buna karşı mücadele edenlerin mağduriyetini de görmezden geliyor. Sedat Bey ve gıda dedektifi Musa Özsoy gerçekte heykeli dikilecek insanlardır.

Gerçek şu ki daha ağır denetimlerde büyük firmaların veya suç işleyen kişi ve grupların tamamının suç kapsamında büyük hatalara sahip olduğu da somut bulgularla elde edilebilir. Oysa hukuk halkın sağlığını düşünen ve bu konuda yayın yapan gıda dedektiflerini ve milletin hakkını savunan Sedat Beyleri belki kendi bünyesinde belli ofislerle barındırmalıdır. Çünkü kamu hizmeti yapan birinin, küresel şirketler tarafından yıldırılması ve devamlı suçlamaya uğraması da haksızlıktır.

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.