islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5975
EURO
35,0012
ALTIN
2.451,45
BIST
9.792,70
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
19°C

Diktatörlerin patalojik tipolojileri ve akıbetleri

Diktatörlerin patalojik tipolojileri ve akıbetleri

Siyaset tarihinde birçok zalim lider yani diktatör gelip geçmiştir. İktidarını şu veya bu şekilde ele geçirdikten sonra zulme meyleden siyasî liderlerin bazı ortak tipolojik özellikleri bulunur. Bilindiği üzere tipoloji, bir insanın beden yapısıyla şahsiyet, psikoloji ve karakter arasında bir münasebetin varlığı üzerinden hareket ederek, bir kişilik analizi yapmaktadır. Aslında iki bin yılı aşkın bir geçmişi olan tipoloji, Batı dünyasında bir bilim dalı olarak frenoloji ile birlikte 19. asrın başlarında orta çıkmıştır.

Bu sahada en ciddî bilimsel çalışmalar, Marburg Üniversitesi-Tübingen Kliniğinde nöroloji ve psikiyatri profesörü olan Dr. Ernest Kretschmer (1888-1964) tarafından yapılmıştır. 1921 yılında yayınladığı bir kitabında (Körperbau und Character = Beden Yapısı ve Karakter) tipolojinin temel esaslarını ortaya koymuştur.

İslâm âleminde tipoloji ile ilgili bilimsel çalışmalar daha öncelerine dayanmaktadır. Mesela Türk bilim insanı Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1780), en meşhur eseri olan Maarifetnâme’sinde, çok yönlü olarak insan, beden ve şuur ile obje arasında bir bağ kurmuştur. Ona göre, “Allah, bütün cihanı, insan için ve insanı da kendi ulu varlığının bilinmesi için yaratmıştır. İnsanın bilinmesi, nefsimizin bilinmesine bağlıdır. Nefsimizi bilmek, beden yapımızı bilmeye bağlıdır. O da âlemi (kâinatı) bilmeye, bu da ilimleri bilmeye bağlıdır.” Bu düşünce çerçevesinde Erzurumlu İbrahim Hakkı eserinde, beden yapısıyla insan karakteri arasında bir münasebet kurar ve her bir uzvun, insan mizacı ile ilgili muhtemel yönlerini değerlendirir.

Diktatörler ve Karakterleri

Peki, zalim oldukları halde kitle psikolojisi ve toplumsal algı yöntemleriyle kendilerini lider olarak kabul ettiren siyasetçilerin ortak tipolojileri nelerdir? Burada en çarpıcı özellik, bir patolojik/klinik vakıa olan megalomani hasleti ön plâna çıkmaktadır. Megalomani, bir kişinin elde ettiği güce dayanarak, kendini beğenmesi ve büyüklük hissine-hastalığına kapılmasıdır. Büyüklük hissine sebebiyet veren insanî unsurların veya haricî faktörlerin başında kişinin liderliği, yoğun kamusal propaganda vasıtasıyla toplum tarafından tasdik edilmesiyle birlikte büyüklük arzulayan kişide, narsizm (kendine âşık olma) belirtileri zuhur eder.

Kendilerinde siyasî gücü hisseden böyle liderler, kendilerini başkalarıyla mukayese ederek, başkalarını küçük görmeye başlar, kibirlenir ve otoritesini iyice sağlamlaştırmak için, gerektiğinde siyasî rakiplerini ve muhalif olabilecek potansiyel her kişiyi etkisiz hâle getirir. Böylece o ülkenin tek lideri olabilmenin yollarını arar ve diktatörlüğünü tesis eder. Bu aşamadan sonra kendini beğendiği gibi halkın da kendisini takdir ve alkışlamasını ister. Memleketin tek kurtarıcısı artık odur, yapılan bütün kamusal hizmetler onun adına yapılır, her başarı onun eseri sayesindedir. Mesela bir sporcu olimpiyatlarda madalya kazanmış ise onun rejiminin sağladığı imkânlarla elde edilmiştir.

Zalim bir lider, toplumun kendi ismi ile anılan rejimin katı kural ve kanunlarına harfiyen uymasını ister. Mesela rejimin belirlediği kılık ve kıyafetin veya saç modelinin dışında farklı bir tercih hakkı tanınmaz. Farklı makul gerekçelerle de olsa norm dışına çıkanlar, devrim düşmanı olarak kabul görür ve cezalandırılır. Herkes, diktatöre kayıtsız şartsız biat edecek, ilke ve inkılaplarına sadık kalacağına yemin edecek ama kendisi, toplum değerlerine gizli veya açık ters biçimde davranma özgürlüğüne sahip olacaktır. O, ne yaparsa yapsın mutlaka anlamlı ve kutsaldır, karakter ve şahsiyet zayıflığı da gösterse bu şahsî kerametin bir yansımasıdır, asla eleştirilemez.

Etrafındakiler hep “evet efendim, isabet buyurdunuz” diyen aşağılık ve dalkavukçu tiplerden oluştuğu için, onlara hem bağlılıklarını ölçmek, hem de zevk almak için, psikolojik işkence uygular. Sevgiden mahrumdur, kimseye şefkat beslemez. Hırs ve tamah sahibidir, ihtiraslarını kontrol edemez. Başkalarıyla istihza eder. Tavırları serttir, gerektiğinde cebir kullanır ve bundan dolayı da pişmanlık duymaz. Gösteriş ve şöhrete önem verir, her yere heykelini diktirir. Zalim lider, kırılmış saksı gibidir, ne saksıdır, ne de çamur. Şeyh Sâdi’nin tabiriyle kendisi, milletin bahçesinden bir elma yer, kendine kul köle olan bürokratlarının da ağacı kökünden çıkarmasına göz yumar ve böylece halkına katmerli bir şekilde zulmedeler.

Zalim lider, kendini halka ne kadar muhteşem, müşfik, babacan gösterse de aslında asosyal, anti sosyal ve ahlâksızdır. Genelde sorunlu veya parçalanmış bir aileden gelmesine bağlı olarak eğitim ve terbiye noktasında tam olgunlaşamamış kötü huy sahibidir. Kendini o makamlara getiren dava arkadaşlarına karşı hıyanet etmekle tek adam olma hevesindedir. Birlikte mücadele ettiği dava arkadaşlarına vefâ ve sebat göstermediği gibi, onları halkın gözünde küçük düşürücü eylemlerde bulunur ve onları öldürmese de ya kontrol altında tutar, ya da sürgüne gönderir.

Değişik yalan ve iftiralarla geçmişini ve içinde büyüdüğü eski rejimi inkâr eder ve ataların hukukuna, namus ve haysiyetine tecavüz etmekte bir beis görmez. Doğruluğu, istikameti bırakıp, emanete riayet etmemek, güveni kötüye kullanmak, vefâ örneği göstermemek, haince tutum sergilemek ve(ya) sözünde durmayıp sinsî entrikalar peşinde koşmak, onun başlıca karakteristik özelliklerindendir.

Akıbetleri

Zalim lider, yaşadığı dönemde oluşturduğu tekelci medya, kendine bağlı ordu, kurum ve istihbarat gibi mekanizmalar sayesinde zulmünü, şahsiyet bozukluğunu ve kötü karakterlerini ustalıkla örtbas edebilir veya gizleyebilir. Bunun ötesinde ister ki öldükten sonra da ismi ve rejimi ilelebet yaşasın, insanlar mümkünse yılın her günü kendisini şanla şerefle ansın. Şuraya buraya ayak bastığı yerler kutsal ilan edilsin, değişik illerde ikamet ettiği evler mabede dönüşsün. Giydiği elbiseler, taktığı kravatlar, kullandığı tıraş âletleri, okuduğu veya yazdığı kitaplar, kullandığı kalemler ve silahlar müzelerde özel olarak sergilensin.

Ne var ki tarih, bize her gizlenen hakikatin er veya geç gün ışığına çıktığını, kahraman veya kurtarıcı ilan edilen liderlerin aslında korkaklardan ve sefillerden oluştuğunu, rejime ait sözde kazanımların aslında toplumun temel insan haklarını çiğnemiz olduğunu er veya geç göstermektedir. Bir bakmışınız despotik rejimler, özgürlük için korkmadan sokağa çıkan kitleler tarafından son bulmuş, resmi merasimlerle dikilen ve önlerinde saygı ile eğilen heykeller, alkışlarla yerle bir olmuş. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Lenin’in de, Stalin’in de akıbeti ortada…

Velhâsıl: Hak gelince, zulüm biter ve zalim liderler de unutulur gider. Ne var ki zalim liderlerin dünyevî akıbeti bununla bitmez… Mahşer, diktatörlerin en dehşetli hesap verme günü olacaktır, vesselâm.

Prof. Dr. Ali Seyyar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.