islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,2057
EURO
34,7246
ALTIN
2.413,12
BIST
10.267,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
22°C
İstanbul
22°C
Açık
Salı Parçalı Bulutlu
25°C
Çarşamba Az Bulutlu
20°C
Perşembe Çok Bulutlu
17°C
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C

GİDENİN ARDINDAN  

GİDENİN ARDINDAN  
26 Nisan 2024 09:30
A+
A-

GİDENİN ARDINDAN  

Kalabalığın içinde kaybolmuş bir yalnız olduğunu düşüne düşüne yürüyordu. Kimsenin onunla ilgilenmediğinden emindi. Kalabalığın odaklandığı nokta ve kişi de başkaydı zaten. Uğultu vardı ama bundan kimse rahatsız değildi. Uğultunun tam ortasında tevekkülden kaynaklı sessizlik etkisini hissettiriyordu. Başlar önde. İç hesaplaşmalar yoğun. Bakışlarını çevreden kaçırabilenler içlerine dönüyorlardı. Önde ve omuzlar üstünde giden kişiden ziyade içinden giden/geçenler onu ilgilendiriyordu. Giden için seferden dönme imkânı yoktu. O, apayrı bir seferin bambaşka bir karmaşası   içindeydi.

Menzile varılmıştı nihayet. Öndeki yolcu için hazırlanan istirahatgâh son bir kez kontrol edildi. Her şey usulüne uygun görünüyordu. Eksik bir şey yoktu.  Büyük bir saygı ve özenle oraya getirilen yeni ev sahibi, dikkatle yerleştirildi yeni yerine. Yeni yerin işleyişi, kuralları ve onu bekleyen işler ile durumlar yine usulünce telkin edildi kendisine. Söylenenlerin hiçbirine karşılık vermiyordu. Bütün bu yaşananlara tam bir teslimiyet içinde uyum gösteriyordu ev sahibi. O ise bir köşeye çekilmiş, her şeyi iç geçirerek ve hüzünle izliyordu. Önden gidenin yeni yerine çabuk uyum sağlamasını, yaşananları kabullenmesini bir şekilde anlamlandırıyordu. Ancak yalnız kaldığı bu ortama bundan sonra nasıl bakacağını tam olarak bilemiyordu.

Yeni yerin çevre düzenlemesi de tamamlanmıştı. Bugünün anısına bir ağaç fidanı dikilmiş, mevsim çiçekleri ekilmiş, can suları verilmiş, böylece öngörülen düzenleme son şeklini almış oldu. Yapılacakların tamamlandığını düşünenler, birer ikişer ayrılıyordu oradan. Kalabalık gitgide azalıyordu. Daha yakın ilişkileri olanlar da helallik isteyerek ayrılıyorlardı oradan. Kendisinin dışında bir kişi kalmıştı. O da yeni ev sahibine bundan sonrası için son direktifleri ve kuralları söyleyip ayrıldı oradan. Şimdi, evet asıl şimdi yalnızlığı iliklerine kadar hissetti. Garip bir ürperti kapladı vücudunu. İlk kez böyle bir durumu yaşadığını fark etti sonra. Herkes gönül rahatlığıyla geldiği yere döndü. Lakin o orada öylece kalakaldı.

Mekânın sahibi ise kendi derdine düşmüş; yeni ortama nasıl uyum sağlayacağını, kendisini bundan sonra nelerin beklediğini düşünmeye başlamıştı belki de. Böyle bir ortama insan, ömründe bir defa gelir çünkü. Oraya geleceğini bilir de hiç gelmeyecekmiş gibi davranır insanoğlu. Şimdi bu ebedi mekânın önünde başını iki elinin arasına alıp bir değerlendirme yapmak gerekir, diye içinden geçirdi yapayalnız kalınca.

Gün boyunca yaşananları, konuşulanları, okunanları düşündü. En çok da okunanları… Öyle ya okunanların en çok da o ve diğer dinleyenler için bir şeyler ifade etmesi gerekiyordu. Böyle zamanlarda başka bir dilde okunsa da anlamını çok iyi bildiği o, en çok okunandan başlamak istedi. Şöyle anlamıştı okunanı:  ‘’Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla.’’ Bütün güzelliklerin, iyiliklerin, hayrın, doğruluğun ve barışın alemleri kuşatması temennisiyle ifade edilen ve etkisi gönüllerde anında hissedilen, maveradan yükselen kelam. Kalbe sekinet veren esinti. Bir işe, yola koyulma azmini aşılayan itici güç. Yaratana bağlılık ifadesi. Tarafını belli etmenin ilk cümlesi. Ve ardından, arka arkaya sıralanan teşekkür, tefekkür ve yüceltme cümleleri. ‘’Hamd; Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah’a mahsustur.’’  Muazzam bir güven hissi veriyor bu cümleyi hissederek okuyana. Yaptıklarımızın ve bize yapılanların karşılığını mutlaka göreceğimiz hesap gününün sahibinin kuşatıcı birkaç esması da sıralanıyor güven hissini güçlendirmek için. Bu güven hissinden sonra sığınılacak yegâne güce bağlılık ve istekler şu sözlerle pekiştirilerek dile getiriliyor: ‘’(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.’’ İfadeler net. Muğlak hiçbir nokta, durum yok. Mutlak güce karşı yapılmış tek taraflı bir sözleşme sanki.

Şimdi bu sözleşme ile ilgili olarak şöyle düşündü ve sordu: Bir daha gittiği yerden dönmeyecek, girdiği evden dışarı çıkmayacak olan kişiyle mi yoksa dışarıda ve bir nevi kendi son yolculuğunu bekleyenle mi ilgisi var bunun? Biraz daha tefekkür edince şu karara vardı: Yolculuğunu öyle veya böyle tamamlayan kişi, sözleşmesini eksik ya da tam, bir şekilde, sonlandırmış oldu. Yolculuk hikayesi devam edenlere de özellikle önce gidenin ardından o en çok okunan mesajla yapılması gerekenler kalanlara sık sık hatırlatılır aslında: Her işinize onun adıyla başlayın. Ona çokça hamd edin, hesap ve ceza gününü unutmayın. Dünyada kendini süper güç zanneden zalimlerin ve katillerin karşısında durun. Yalnızca alemlerin Rabbine sığının. O’na yönelin. O’ndan isteyin.                                                                                       

Durdu ve bir değerlendirmede daha bulundu: Her şeye rağmen mesajı doğru anlayıp hayatını ona göre tanzim edenler var. Her türlü sıkıntıya rağmen ‘’hasbünallah ve ni’mel vekil’’ diyerek yapılması gerekenlere odaklananlar var. Bugün bunun en güzel örneğini Gazzeli kardeşlerimiz bize gösteriyor. Onları ve diğer mazlumları unutmadan öze dönüşümüzü hızlandırmalıyız. Onları unuttuğumuzda yok oluş beyannamemizi imzalamış oluruz. Şunu da unutmamalıyız ki zalimler, kahraman direnişçilerden korkuyorlar ama maalesef kitlelerin sessizliği ve eylemsizliği onları cesaretlendiriyor. O halde, mazlumların yanında yer almalı, onlar için mücadele etmeli, sesimizi yükseltmeli ve haykırmalıyız: ’’Zalimler için yaşasın cehennem!’’                                                                                                                                                                                       

EYYUP YÜKSEL   

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-                                 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ..   

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Ahmet ayhan dedi ki:

    Kaleminize sağlık …