islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5122
EURO
34,9033
ALTIN
2.442,74
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Az Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
18°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C

İDEOLOJİK VE SOSYAL BAKIŞ ARASINDAKİ FARKI GÖREBİLMEK

İDEOLOJİK VE SOSYAL BAKIŞ ARASINDAKİ FARKI GÖREBİLMEK
25 Eylül 2023 09:42
A+
A-

Günümüzde enteresan bir yanıltma ile karşı karşıya kalıyoruz. Bazı batılı modernist söylemler, kendilerini insan hakları ve demokrasi taraftarı göstererek, insan zihinlerini yanlış yöne kanalize etmeye çalışmakta ve buradan da bir üstünlük payı çıkartmaktadırlar.

Kelimelerin dünyası ile gerçeklerin çarpıtılması

Avrupa’da çeşitli siyasi, dini ve iktisadi sömürü ve istismarların sonunda meydana gelen yeni modern dünya, akıl kuralları ile, batı insanının tercihleri ile pragmatik (menfaatçi) bir hayat anlayışı benimsendi. Böyle bir durum, onların yaşadığı ahlak ve insaf dışı tutumların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla, düşünce ve tutumları; yaşadıkları gerçekler ölçüsünde bir sistem ortaya koymuştu. Bu durum, sosyal sistem değerlendirmelerinde dikkate alınması gereken önemli bir konudur. Çünkü her kültür, kendi dünyasını benimsediği değer ve kavramları ile ortaya koymak durumundaydı. Bu yüzden hiçbir kişi ve toplum, inanmadığı ve gerekli görmediği kural ve kavramı, sosyal dünyasına aktarma gücünü kendinde bulamaz.

Bugün maalesef baskın kültür ve sistemler, kendi gerçekleri ile şekillendirdikleri dünyayı, yegane yaşanabilir ortam kabul edilip, başkalarına da kabul ettirmek durumunda kalmaktadırlar. Bu konuda, kötü niyetli olmasa da, o sistemi sürdürmek zorunda olmaktadırlar.

Akıl merkezli sistemin, tek boyutlu ve acımasız dünyası: 

Batı dünyası, din ve ahlakın belli gruplarca istismarı sebebiyle, kendilerine yol gösteren yegane faktör olarak akıl’a bağlanmak durumunda kaldı. Fakat akıl, sürekli hesap yaptığı ve faydalı olanı tercih ettiği için, iyi olanı değil, menfaati yüksek olanı benimsediğinden, ahlaki olanla bağlantı kopmuştur.

Modern dünya böylece, kendini ön plana çıkaran ve menfaat temin eden bir dünya görüşüyle hareket etmeye odaklanmıştır. Burada da, işin doğru olmasından çok; “doğru görünmesi” ne odaklanmıştır. Bu yüzden de, faydalı görünen sistem ve kavramları kullanmayla kendini haklı pozisyonda göstermekte; işin asıl olması gereken yönü olan pratiği ile ilgilenilmemektedir.

Bu durum, sosyal düşünce ve sistemlerin “sosyal olma” çabası içinde olmaya çalışmak değil; sosyal görünüp, belli bir hedefi yerine getirmek için, amaç ve niyetlerini saklayarak ideolojik görünmeye çalışmasıdır. 

Aslında, ideolojik görünme; belli bir fikir ve yaşama sistemine uygun yaşamak ve çalışmaktır. Fakat, menfaatçi grupların bir ideolojisi olmadığı gibi, fikir sistemleri de yoktur. Fayda ve menfaat nereden gelirse, o yöne doğru dönen, ilkesiz ve ihtiras odaklı bir yöneliş özelliğini sahiptirler. En önemli nitelikleri, insanlara karşı ikiyüzlü olup, onları kandırmak ve önemli kavramları istismar ederek, fayda temin etmektir.

Bu durum, günümüzde “sahte bir dünya” gerçeğini ortaya çıkarmakta ve insanlar, yalan ve istismar gibi son derece kötü alışkanlık ve davranışlar ile hayatlarını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar.

Aslında bu vaziyet, her din ve görüşten olan kişileri rahatsız etmekte ve güvensiz bir hayat içinde yaşamalarını sonuçlandırmaktadır. Eğer, insanlara değer ve kurallara dayalı bir hayat tercihi sorulsa, inanıyorum ki onlar da yaşadıkları bu sahte dünyadan memnun olmadıklarını açıklayacaklardır.  Burada alınması gereken en önemli tavır, bu sahte dünyanın değer ve sistemlerini, kendi varoluş gerçeğimiz ve ahlak dünyamızın değerleri ile analiz ederek, ruhumuzun ve sosyal yapımızın ihtiyacına uygun bir dünyayı kurmaya çalışmaktır.

Prof. Dr. Sami Şener

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.