islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
16°C
Salı Hafif Yağmurlu
16°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C

İslamcıların Büyük Hatası

İslamcıların Büyük Hatası
27 Eylül 2023 11:30
A+
A-

İktidardan taraf olmak, iktidarla birlikte olmak, iktidarın gölgesi altında olmak başka bir şeydir. Zira bu tavır dünyevi olanı bir tarafa bıraksanız dahi, popülerliği, şanı şöhreti, imtiyazlı olmayı, ‘diğerlerinden farklılığı’ beraberinde getirir. Eğer bir kez bu farklı olmanın dayanılmaz hafifliği yaşanırsa, bir daha ağır yüklerin altına girmenin dayanılmaz cefasını çekemeyeceğiniz gibi, gerek de görmezsiniz. Belki bir zaman sonra gidilen yolun yardan aşağı olduğunu, yapılan işlerin çığırından çıktığını, bütün beklentilerinizde sükûtu hayale uğradığınızı anlarsınız. Lakin bu kez de tekrar geri dönmek gibi bir imkânın mümkün olmadığını görürsünüz.

21. yüzyılın başlarında iktidara gelen muhafazakâr cenah, cari sistemle esastan sorunu olan İslamcıların kendine teveccüh duymalarını, kavli ve fiili olarak desteklerini sağlamayı başardı. Muhafazakâr cenahın iktidarına teveccüh gösteren – tırnak içinde – radikal İslamcılar, cari düzenin esasına dair muhalefetlerini bir kenara bırakarak, tali hususlarda sağlanacak görece iyileşmeye fit oldular. Aslında bu büyük bir aldanıştı. Fakat İslamcılar, muhafazakâr iktidara duyduğu teveccühün büyük bir aldanış olduğunu anlamadılar.

21. yüzyıl İslamcılarının bu aldanışı, Tanzimat’tan bu yana yaşanan aldanışların belki de en önemli kırılma eşiklerinden birini teşkil etmekteydi. Peki, muhafazakâr cenahın iktidarına teveccüh gösteren, dahası sahiplenen İslamcılar nerede hata yaptı?

İslamcıların anlamadığı ya da anlayamadığı çok önemli bir husus vardı. Aslında iktidara gelen muhafazakârlar, İttihat Terakki siyasetinin tipik bir takipçisiydi. İttihat Terakki 20. yüzyıl başlarında hangi tekliflerle ulemayı kandırmış ise, 21. yüzyılın başlarında iktidara gelen muhafazakârlar da aynı tekliflerde bulunarak İslamcıları kandırmaktaydı. Fakat İslamcılar yaşanan gelişmelerin, yüzyıl önceki tezgâhın tekrarı olduğunu kavrayamadı. İslamcılar, aldatıcılığı bariz olan bu oyuna gelmekle büyük hata yaptı.

Aleni itiraflara kulaklarını tıkayarak duymazdan gelenler, gözlerini kapatıp görmezden gelenler, gizli niyetlerin peşine düştüler. Oysa iktidara gelen muhafazakârlar hiçbir zaman Müslüman’ca siyaset yapacaklarını, Müslüman’ca düşünüp, Müslüman’ca amelde bulunacaklarını söylemediler. Tam aksine kendilerinin egemen gücün kurucu ideolojisine bağlı olduklarını, memleketi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için hiç bir çabadan kaçınmayacaklarını alenen beyan ettiler. Fakat bu aleni beyanları görmeyen, görmek istemeyen İslamcı cenah, gizli niyetlerin peşine düşmekle büyük hata yaptı.

İslamcılar yaklaşık elli yıllık mücadele sürecinde siyasi, iktisadi, ilmi, felsefi sahalarda büyük birikim edindi. Fakat İslamcı cenah, temel ilkelerde bir araya gelinebilecek olağanüstü hal fıkhı oluşturup kendi içinde vahdeti oluşturamadı. Vahdet girişimlerinin tamamı çeşitli sebeplerle hüsranla sonuçlandı. Oysa 20. yüzyıl sonlarında egemen gücün her alanda daralan itibarı, bu dünyada Allah rızası için bir şeyler yapıp etmek isteyen İslamcılar için büyük fırsattı. İslamcı cenah bu fırsatı göremeyerek büyük hata yaptı.

Jakoben Kemalizmin ağır baskısı sonucunda demokratik temelli sistem içinde mücadele yollarını tercih ettiler. Karşılarına iki kötü çıkmıştı. İkisinden birini tercih etmek mecburiyetinde kaldıklarını ve daha az kötü olanın sağlıklı bir tercih olduğuna karar verdiler. Üçüncü bir olasılık akıllarına gelmedi. Oysa İslamcılar cari sistemden bağımsız bir muhalefet odağı oluşturabilir, jakobenlerden de, muhafazakârlardan da bağımsız bir muhalefet cephesi kurabilirdi. 21. yüzyılda İslamcılar yüz yıl önceki seleflerinin yanılgısına düştü. İslamcılar mümkün olanı imkânsız gördü. Bu hususta büyük hata yaptılar.

Muhafazakâr iktidarın bireysel özgürlük, sosyal adalet, ifade özgürlüğü, sivil teşkilatlanma, kılık kıyafette serbestiyet, Müslümanların kamusal alanlarda görünür olması vb. tekliflerinin tamamı demokratik temelliydi. İktidar bu hakları, fıtri birer hak ve değer olarak değil, demokratik haklar olarak teklif etti. İslamcılar kendilerini sunulan bu teklif karşısında şaşkına döndü, sağlıklı düşünemedi. Oysa bu teklifleri yapan devletin ne Müslümanları koruyup gözetme ne de onların inançları doğrultusunda hayat kurmalarını sağlama gibi düşüncesi yoktu. Tek bir amacı vardı: Felsefi anlamda çöken ve vatandaşına söyleyecek sözü kalmayan devlet, muhafazakârlara yaslanıp yeniden toparlanmak niyetindeydi. İslamcılar bu bariz oyuna gelmekle büyük hata yaptı.

Önce muhafazakâr siyasi iktidarı desteklediklerini, vesayeti gerileteceklerini, siyasi iktidarın olumlu icraatlarına katkı sunacaklarını, olumsuz olanları eleştirmeye devam edeceklerini ifade ettiler. Belki de en büyük hataları bu yönde olmuştu. Laik Kemalist iktidardan İslam, Müslümanlık ve dahi insanlık adına olumlu bir icraat beklemek! Allah’ın sözünün geçmediği iktidar odaklarından Allah’ın kullarına hayır beklemekle büyük hata ettiler.

İslamcılar siyasi iktidarın, hükümetin olumlu icraatlarını desteklemek eşiğini de aştılar. Devletçi oldular, laik Kemalist seküler devletin menfaatini, devletin ilerlemesini, devletin bekasını, devletin hukukunu, devletin adaletini, devletin eğitimini savunmaya başladılar. Paradigma için adaleti, hukuku, eğitimi, egemen ideolojinin paradigmasının sınırları içerisinde ıslah yöntemlerini tartıştılar. Hiç beklenmedik yere geldiler. Laik devleti sahiplenmek ve savunmak eşiğine dayandılar. Bu hususta da büyük hata yaptılar.

Hülasa: Bu mesele üzerine söylenecek daha çok söz vardır. Bu kadarla yetinir isek, yüzyıl önce Müslümanlık adına yaşanan ne olumsuzluk varsa, yüzyıl sonra tekrarı oldu. İslamcılar geçmişinden ibret almamakla, tarihe ibret nazarıyla bakmamakla büyük hata yaptılar. Şimdi hem desteklemek, hem de şikâyet etmek gibi kendi içlerinde düştükleri büyük tezadın şaşkınlığını yaşıyorlar.

Ne demişti bir Osmanlı münevveri: “Ezeli bir şifadır aldanmak.” Aldanışlarımızın sona ermesi ümidiyle…

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Yunus Vehbi Yavuz dedi ki:

    Bu isabetli tespitten dolayı Ali Rıza Demircan Hoca kardeşimi tebrik ediyorum.

  2. Mehmet Antil dedi ki:

    Çare öneriniz var mı?
    Bakın bir bayan ne demiş?
    Bir müminin kendine sosyal anlamda yapabileceği en büyük iyilik, mümin bir çevre inşa etmesidir. Sana hakkı ve sabrı tavsiye eden, hayırda yarışmaya teşvik eden, günahlara meylettirmeyen, ibadetlerine vesile olan, dünya hayatını çekilebilir kılan güzel imanlı pırlanta gibi çevre.
    Bilge Ağar

  3. Mehmet Antil dedi ki:

    Varmısınız prototip Kuran topluluğu oluşturmaya?
    Şimdi bahaneler gırla gidecek
    Kenarda oturup eleştirmek kolay.
    Eleştirinizde haklısınız ama eğer çare öneriniz ve örneklik oluşturacak bir topluluk inşa çabanız yoksa buna kaçak dövüşmek denir.
    Gelin 100 ailelik bir Kuran topluluğu, mahallesi veya köyü kuralım ve insanlara sunalım.
    Varmısınız?
    Olmaz çünkü ile başlar ve geçmişte şöyle oldu böyle oldu bahanelerine sığınarak sorumluluktan sıyrılmayı iyi beceriyoruz.

    1. Yakup Döğer dedi ki:

      Mehmet kardeşim, Müslümanların her zaman bir çözümü vardır. Her darlandığında iki kötüden birini seçmek zorunda değildir. Lakin ne yazık ki Müslümanlar yüz elli yıldır, statükodan bağımsız bir muhalefet odağı oluşturamadı. Önlerine ya istidad ya meşrutiyet çıktı, gavur zihniyetli ittihatçılarla bir olup meşrutiyet tarafını seçti. Neden? Kendi geleneklerine bağlı, Peygamberin yolunu seçemez miydi? Ama zor olduğu için seçmediler. Aradan yüz yıl geçti, önleri ya jakoben kemalizimi ya da demokrasi seçeneği çıktı, Jakoben kemalizmden kurtulmak için İslamcı artığı laik seküler kemalist – nasıl oluyorsa – aynı zamanda muhafazakâr AKP iktidarına yaslandılar. İslamcılar onca birikimiyle bağımsız bir muhalefet odağı oluşturamaz mıydı? Ama zor olduğu için kolayını tercih ettiler. Neden?

      100 ailelik Kur’an topluluğu, mahallesi veya köy meselesi 80’li yılların sonu 90’lı yılların başında Müslümanlar arasında çok konuşuldu, lakin tarihsel süreçte zor olana tahammülü olmayan İslamcı cenah, Özalla bir zenginleşmeye başlayınca o işte yattı.

      Şimdi geldiğimiz eşikte, Muhafazakâr iktidara omuz verenler, gelinen sonuçtan şikâyet ediyor. Bu iktidardan ne bekliyorlardı ki, şimdi şikayet ediyorlar.