islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5196
EURO
34,8612
ALTIN
2.423,96
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

KUR’AN’DA KUNUT VE KÂNİT 1

KUR’AN’DA KUNUT VE KÂNİT 1
24 Mayıs 2023 09:00
A+
A-

-Kunut ne demektir?

Kunut kelimesinin aslı olan ‘ka-ne-te’ fiilidir. Bu da susmak demektir. Namazda uzun dua okumak anlamına da gelir.

Aynı kökten gelen ‘aknete’– dua etmek, Allah’a boyun eğmek, düşmana beddua etmek demektir. (Firuzâbâdî, Kâmusu’l-Muhît, s: 158)

Kunut; bu fiiilin masdarıdır. Huşu’ (saygı) ile, tam bir teslimiyetle itaat etmek demektir. (İbni Manzur, Lisânü’l-Arab, 12/196. Isfehânî, Müfredât, s: 623)

Kânit; kunut yapan demektir.

Türkçede bunu en güzel ‘divan durmak’ deyimi karşılayabilir. Buna ibadet olan esas duruşu da diyebiliriz.

Kunut’un genel anlamı Allah’a ve hükmüne teslim olmak. O’nun karşısında huşu’ (saygı) ile boyun bükmektir. O’nun makamı karşısında el pençe divan durmaktır. Rab oluşunu itiraf ederek O’nun hükmüne razı olmaktır.

Ya da ibadetin, itaatın ve mutlak teslimiyetin yalnızca O’na yapılacağı şuuru ile O’na yönelmek. O’na ibadet için ayağa kalkmak, ayakta huşu’ ile dua etmektir.

Kunut; kimin karşısında olduğunu farketmek, O Yüce Huzur’da edepli olmak, saygı ile boyun bükmektir.

Bu şüphesiz ki asla dünyevî işlerde ‘emredersin’ demek ve hazırola geçmek tarzında bir şey değildir. Hâşâ ne Allah’ın işleri kulların işlerine benzer, ne de mü’minler Allah’a karşı gösterdikleri tavrı kullara gösterirler.

Kulun Allah’ın huzurundaki ‘esas duruş’ iman, teslimiyet ve itaattir. Ancak bu istekle, samimiyetle ve farkında olunan bir itaattir. Zoraki, şartların gereği, beşeri güç sahiplerinin emir ve iradesi değildir.

Mü’min, imanında şuurlu olmalıdır. İman ettikten sonra ne yapması gerektiğini de bilmelidir. Daha doğrusu imanın gereğini, ya da imanı nasıl pratik hayata aktaracağının farkında olmalıdır.

Dolaysıyla müslümanın kunutu, yani Rabbi karşısındaki divan duruşu bilinçli ve bir samimi (ihlaslı), iradeli bir tercihtir.

Kunut; bir başka deyişle Allah’a karşı saygıdan dolayı alçak gönüllü olarak uzun süre ayakta durmak ve O’na dua etmektir.

Bu anlamıyla ‘kunut’; kıyam (ayakta durmak) demektir. Burada kul  mütevazidir. Organları susar ama benliği Allah’a teslim olur.

İşte bu saygı ve kıyam kunuttur.

Kimilerine göre kunut; namazda kıyamı uzun tutmaktır. Nitekim bir hdiste buna işaret ediliyor: “Namazın en faziletlisi kunutu uzun olandır.” (Müslim, S. Müsafirîn/164-165 no:756. Tirmizî, Salat/285 no: 387. Ebû Dâvûd, Tatavvu/2)

Zeyd b. Erkam diyor ki “biz önceleri namazda konuşuyorduk, verilen selâmı alıyorduk. Ne zaman ki “Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a saygı ve bağlılık içinde (kânit olarak) namaz kılın.” (Bekara 2/238) âyeti geldi, namazda susmakla emrolunduk.” (Lisânü’l-Arab 12/197)

Bazılarına göre kunut; itaat, dua, namazda ayakta durmak,  namazda konuşmaktan uzak kalmak, huşu’ ile ibadet gibi unsurları içine alır. (Firuzâbâdî, Kamusu’l-Muhît, s: 158.

Bir görüşe göre de kunut’un asıl anlamı itaattir. Birisi Allah’a kunut yapıyor denilse; bunun anlamı o Allah’a itaat ediyor demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 12/197)

-Kunut’un üç boyutu

Birincisi; kunut genel anlamda Allah’ın iradesine boyun eğmektir,

Kânit (çoğulu; kânitûn, kânitîn), Allah’a itaat edendir. Ya da Allah’a saygıyla boyun eğen, hükmüne teslim olandır.

Varlığın hepsi ‘kânit’tir. Yerde ve gökte ne varsa, bazı insanların dışında her şey Allah’a kunut yapar. Yani O’nun emrine itaat ederler, O’na teslim olmuşlardır. Kur’an şöyle buyuruyor:

“Bir de ‘Allah oğul edindi’ iddiasında bulundular. Hâşâ! O aşkın bir hakikattir. Aksine göklerde ve yerde bulunan her şey O’na aittir: hepsi de kânit’tir (O’nun iradesine boyun eğmiştir).” (Bekara 2/116. Bir benzeri: Rûm 30/26)

Bütün kâinat Allah’a boyun eğmişken, akıllı ve irade sahibi insanın bunu yapmaması şaşılacak bir şeydir.

Varlığın bu boyun eğişi bir âyette ‘teslim olma’,

 “Yoksa onlar, Allah’ın dininden gayrı (bir inanç sistemi) mi arıyorlar? Oysa ki bütün göktekiler ve yerdekiler ister istemez O’na teslim olurlar: Çünkü hepsi (sonunda) O’na varacaklar.” (Âli İmran 3/83)

bir âyette itaat,

“Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.” (Fussilet 41/11)

bir kaç âyette de ‘tesbîh etme’ kelimesiyle anlatılıyor.

“Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tesbîh etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Haşr 67/1. Saff 62/1. Teğabun 64/1. Hadid 57/1. İsrâ 17/44)

Gök gürültüsü, melekler ve kuşlar bile…  (Ra’d 13/13. Enbiyâ 21/20. Nûr 24/41)

İnsanlardan bazıları da Allah’a saygı ile boyun bükerler. O’na itaat ederler. Kulluğa yaraşır bir biçimde esas duruşa geçerler. O’nun  huzurunda divana dururlar, kıyam ederler ve içten dua ederler.

Mesela; İbrahim (as) kunut yapanların, hakkıyla ibadet edenlerin en güzel örneğidir. O Allah’a saygıyla boyun eğip teslim olan bir mü’mindi. Kur’an onu ‘kânit’, bütün benliği ile Allah’a yönelmiş biri diye anıyor.

Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden (kânit), hanif bir önder idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi. (Nahl 16/120)

O ateşe atılmakla, hanımını ve ihtiyarlığında kavuştuğu İsmail’i henüz küçük iken ıssız bir yere (şimdiki Mekke’ye) terketmekle. (İbrahim 14/37)

Göz bebeği çocuğunu Allah’a armağan olarak sunmakla, defalarca hicret etmekle sınanmış, denenmiş, imtihana çekilmiş bir iman abidesiydi. (Bekara 2/124)

O bütün bu imtihanlara razı olmuş, Hak’tan gelen her şeye boyun eğmiş, ilâhî fermana râm olmuş bir iman eri idi. İlahi imtihanlara itiraz etmedi. Yüzünü buruşturmadı. “Bu da nedir?” demedi. Aldı kabul etti, teslim oldu, itaat etti.

Meryem (as) de kânit bir mü’mine idi. Allah (cc) Meryem’e (as) şöyle söylemişti: “Ey Meryem! Rabbine huşu’ ile bağlan (kunut yap), secdeye kapan ve (O’nun huzurunda) eğilenlerle birlikte eğil.” (Âli İmran 3/43)

Anlaşılıyor ki Meryem (sa) bunun gereğini yaptı, gönülden O’na bağlandı, O’nun emrine teslim oldu ki; Kur’an onun için şöyle buyuruyor:

Allah … İmran kızı Meryem’i de örnek gösterdi. O itaat eden (kânitler)’den) biriydi.” (Tahrim 66/12)

Peygamber hanmları kânit olmalıydı. Allah (cc) Peygamber hanımlarına seslenerek;

“… İçinizden kim açık bir hayasızlık yaparsa, onun azabı ikiye katlanır… Ama içinizden kim de Allah’a ve Rasûlüne gönülden boyun eğer (kunut yapar) ve sâlih amel işlerse, onun ödülünü de iki misli veririz, ayrıca ona üstün güzellikte bir rızık hazırlamışızdır” buyuruyor. (Ahzâb 33/30-31)

Peygamber hanımlarının bu itaati gösterdiklerine, kânit olduklarına  siyer tarihi şâhittir.

Hüseyin K. Ece

21.05.2023

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Ahmed YAHYA dedi ki:

    Teşekkürler