islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3950
EURO
34,7884
ALTIN
2.400,40
BIST
10.208,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
19°C
İstanbul
19°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
18°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
21°C

MALÎ/MADDÎ GÜÇ

MALÎ/MADDÎ GÜÇ
14 Temmuz 2023 10:30
A+
A-

 

İlimde ve teknolojide güçlü olmak. Bu da yetmez. Maddi yani mali planında da güçlü olmak gerekir. Anadolu da çok yanlış bir mantık var. Denir ki, “Canım ne oluyor, varlığın sana yetmiyor mu? İyi bir maaş alıyor, kira da vermiyorsun, dahası ne? Bu hırs ne?

Müslümanları zillete mahkum eden bir mantıktır bu. Müslümanlıkla ilgisi yok. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Ey müminler zekât veriniz” buyuruyor. Yüce Allah Kuran’ı Kerimde “Akrabadan fakir olanlara nafaka veriniz” buyuruyor. “Ey müminler! Alışverişin, dostluğun, aracılığın bulunmadığı gün gelmeden Allah’ın size verdiği rızıklardan infak ediniz” buyuruyor. Haccı emrediyor.

Yüce Peygamberimiz kurban kesmeyi emrediyor, sadaka-i câriye olacak vakıflar kurmaya yöneltiyor.

MADDÎ GÜCÜMÜZ OLMASA HAYIRLARI KİM YAPACAK?

Peki kardeşlerim, eğer biz Müslümanlar madde planında kendi ihtiyaçlarımızı ölçü alırsak, zekâtı kim verecek? Nafakayı kim ödeyecek? Simav’ın köylerinden Simav’a gelen fakir çocuklara bursu kim verecek? O çocukların yiyeceği, içeceği, barınacağı yurtları kim kuracak? Bu cemiyetin âcizlerine, işsizlerine, dullarına, yetimlerine sosyal adâlet yardımı nereden ulaşacak? Onun için, Allah’ın ‘zekât veriniz, nafaka ödeyiniz, infak ediniz’ gibi emirlerinin altındaki asıl mana şudur:

Ey müminler zekat veriniz. Zekât verici güçte değilseniz zekât verecek güce ulaşmak için gayret sarf ediniz. Ey müminler akrabanın ve cemiyetin âcizlerine, dullarına, işsizlerine, yetimlerine yardım ediniz. Bu güçte değilseniz yardım edecek güce erişmeye çalışınız.”

Bunun içindir ki, Müminûn Sûresinde, Firdevs cennetlerine varis olacak müminlerin vasıfları beyan edilirken Yüce Allah, “Onlar o kimselerdir ki zekât verecek güce ulaşmak için çalışırlar” buyuruyor. (Müminûn 23/4)

Mâna budur. Onun için bir Müslüman kardeşimizin bir fabrikası varsa, beş fabrika daha kursun. Bir Müslüman kardeşimizin bir dükkânı var. Beş dükkân daha kurabiliyorsa kursun. Daha güçlü olmaya teşvik edelim. Daha güçlü olmak daha çok zekât vermektir çünkü. Müslüman için konuşuyorum. Daha güçlü olmak daha çok akrabaya yardım etmektir. Daha çok vakıf tesis etmektir. Daha çok Müslüman çocuk yetiştirmektir. Daha çok çeşme yaptırmak demektir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Varlığı olmayan ne verecektir?

Bunun içindir ki Peygamberimiz (s.a.s.), “Veren el alan elden daha hayırlıdır” buyuruyor.

HIRS HARAMLARA BULAŞMAKTIR

Diyeceksiniz ki bize bu kadar yıl ‘daha fazla hırsa kapılma’ dediler. Hırs nedir? Hırs faizdir, faize bulaşma. Hırs rüşvettir, ona bulaşma. Hırs karaborsacılıktır, ona yanaşma. İçki, kumar ve fuhuş işletmeciliği yapma. Çalıştırdığın işçiyi sömürme, hakkını ver. Hileli imalat yapma. Eksik tartıp ölçme. Hırsızlığa, gaspa gitme. Sınırlar bunlardır.

Faizden korunabiliyorsan, işçinin emeğinin karşılığını verebiliyorsan, eksik tartıp ölçmüyorsan, karaborsaya gitmiyorsan ilânihaye varlığını artır ki, bu toplum senden yarar görsün. Yalnız nefsinle yetinme. Eğer sen nefsinle yetinecek olursan toplum kalkınamaz. Toplumun âcizleri kalkınamaz. Dulları, yetimleri kalkınamaz. Senin vazifen yalnız kendine ve ailene yetmek değildir. Daha ilerisine gitmektir. Merhamet çağlayanı olmaktır. Sosyal yardımlaşmanın menbaı olmaktır.

Onun için Müslümanlar madde planında güçlü olmalıdır. Takva sahibi Müslüman güçlü olmalıdır. Eğer Müslüman takva sahibi olur, Müslümanlardan ilim adamları, teknokratlar, güçlü yatırımcılar yetişirse o cemiyette o Müslümanlarla birlikte iman hayatı da güçlenir. Müslümanlar izzetlenir, aziz olur. Toplumun kâfirleri, münafıkları, ahlâksızları, Müslümanların önünde eğilmek mecburiyetini hissederler. Müslümanlar lobiler oluşturmuş olur.

MÜSLÜMAN GÜÇLÜ OLURSA FAZİLET HAKİM OLUR

Eğer şu cemiyetin ihtisaslıları Müslümanlardan; takva sahiplerinden olursa, en büyük müteşebbisleri, ilim adamları, takva sahibi Müslümanlardan olursa cemiyette iktidarlar ne olursa olsun cemiyetin hâkimi İslâm’ın fazilet değerleri olur. Müslümanlar güçsüz olursa küfür egemen olur, zulüm, sömürü, ahlâksızlık egemen olur ve Müslümanlar mahkûm olur, mağdur olur. Müslüman, Müslümanca yaşamanın gücünü dahi bulamaz.

Bakınız İslâm’a bağlı kalmaktan toplum hayatında pek çok alanda sıkılıyoruz. Kadınımız örtündüğü zaman aşağılık hissediyor. Niye. Çünkü cemiyetin ön kısmında olan insanlar tesettüre değer vermeyen insanlar. Cemiyetin ön plandaki yöneticileri İslâm’la hemahenk olmadığı için Müslümanlar hep geri planda. Evet, bugün de söylüyorum; bu ülkenin yıllardan beridir ciddi Müslümanları üçüncü sınıf vatandaştır, dördüncü, beşinci sınıf vatandaştır. İslâm’ı yaşarken bu toplumda aziz olan insanlar son derece az olmuştur.

Hani günümüzün bir takım politik gelişmeleri var. Bir takım menfaat odakları harekete geçiyor da ciddi Müslümanlardan üç beşi temayüz edebiliyor. Yoksa ciddi Müslüman bu toplumda öteden beri üçüncü sınıf, dördüncü, beşinci sınıf insanı olmaya mahkûm edilmiştir. Çünkü güçlü insanlar yetiştiremiyoruz. Bu bakımdandır ki iman bizi güçlü olmaya sevk ediyor.

(Şimdilerde yani 35 yıl sonra olsa şartlar değişti. Başörtülü Bakan da var, Vali de var. ARD)

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar