islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5488
EURO
34,9371
ALTIN
2.445,81
BIST
9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
17°C

Sosyal Devlet İşsizlikle ve Yoksullukla Mücadelede Sınıfta Kaldı: Ama Çare Var

Sosyal Devlet İşsizlikle ve Yoksullukla Mücadelede Sınıfta Kaldı: Ama Çare Var

Hayatını Kaybeden Adem Yarıcı’nın Ailesi Konuştu: Açlıktan Kendini Yaktı

Hatay Valiliği’nin önünde “Çocuklarım aç, iş istiyorum anlamıyor musunuz!” dedikten sonra kendini yakan, polislerin yangın tüpleriyle müdahale etmelerine rağmen hastane yolunda hayatını kaybeden Adem Yarıcı’nın ölümü, tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Acılı aile, boyacı olan 42 yaşındaki Yarıcı’nın 3 çocuğuna bakmaya çalıştığını, iş aradığını ama bulamadığını, işsizliğe dayanamayıp parasızlıktan, açlıktan kendini yaktığını ifade etti.

Sosyal Devlet İşsizlikle ve Yoksullukla Mücadelede Sınıfta Kaldı: Ama Çare Var

Muhterem Okuyucularım;

Yüreklerimizi yakan her bir sosyal olay, her ne kadar bireysel ve bazılarına göre istisanî bir durum gibi gösterilse de haddizatında son yıllarda bariz bir şekilde artan toplumsal sorunlarımızın gün yüzüne çıkması bakımından bizi derinden düşündürmelidir. Bizi derken tabiî ki başta sosyal sorunlardan sorumlu ve yoksulluk/işsizlik ile mücadelede sosyal politikalar üretmekten birinci derecede yükümlü olan AİLE Bakanımız. Hatırlayacaksınız daha bundan birkaç hafta öncesi yine borç yüzünden çaresiz kalan 4 kardeş, evlerinde siyanür içerek hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine bizler “Peygamberimiz (sav) Borçluları ve Gizli Yoksulları (Miskinleri) Himayesine Almıştır” diyerek hem manevî bir uyarıda bulunmuştuk, hem de yoksulluk ile mücadelede yol göstermiştik.

Sonra hükümetimiz bu ciddî soruna çare bulmuşçasına “siyanür alımı için bir takip sistemi oluşturacağız” diyerek internet yoluyla siyanür satışına yasak getirmişti. Biz de bunun üzerine bu tedbiri yeterli görmeyerek “Siyanür Denetimi İntiharları Önleyebilir mi?” diye sormuştuk.

Şimdi ise yeni bir intihar vakası daha yaşadık. Endişemiz, çaresizlik içinde bu tür girişimlerin artacağıdır. Defalarca söyledik yazdık. Kalıcı işsizlik ve buna bağlı olarak kronik yoksulluk, en büyük sosyal risktir. Şu anda Türkiye’de resmen 4 milyonun üzerinde kayıtlı işsiz var. Ama ümidini kesmiş ve İş-Kur’a kaydını yapmayan bir o kadar daha işsiz vardır Türkiye’de.

Örneğin bendeniz de KHK mağduru bir akademisyen işsizim ve İş-Kur’a kaydımı yaptırmış olsam dahî bana mesleğime uygun bir iş verilemeyeceği için, bir kanunla veya mahkeme kararıyla asıl görevim olan öğretim üyeliğine geri dönmemi sabırla yaklaşık olarak 4 yıldan beri bekliyorum. Ama benim birikimlerimin yanında maddî durumu iyi olan ailem olduğu için, birçok işsiz insanımıza göre çaresiz değildim. Ama işsizlik psikolojisinin ne olduğunu sadece teorik olarak, işsizlerle empati kurarak değil bilfiil olarak yaşadığım için, ne anlama geldiğini gayet iyi biliyorum. Bir sosyal siyaset uzmanı olarak aslında yoksullukla nasıl mücadele edileceğini de az çok biliyoruz. Bununla ilgili birçok bilimsel makalemiz vardır.

Ama sosyal istihbarat ağı zayıf olduğu kadar basında çıkan sosyal içerikli haber ve yorumlara karşı da duyarsız gibi görünen hükümetimiz, son dönemlerde yazdıklarımı da herhalde tâkip etmiyor. Neden tâkip etsin ki? Hem “sakalımız yok”, hem de sakıncalıyız. Ama geçmişte de “sakalımız” olmadığı halde bilhassa engelliler konusunda bizden yararlanmasını bildi. 2005 tarihli Engelliler Kanununun en önemli ayağının bakım güvence modelinin olduğunu söylersem ne demek istediğimi o dönemi hatırlayanlar bilir. Şimdi ise “sakalım” olmasa da, bazılarına göre halen sakıncalı gibi görünsem de bir ilim insanı sorumluluğu ile mezkûr iki haber-yorum yazıma ilaveten AİLE BAKANIMIZA bazı yeni önerilerde bulunmak isterim.

İşsizliğin Doğurduğu Maddî Sıkıntıları Gidermek İçin Mevcut Kaynaklarımızı Neden Kullanmıyorsunuz?

Sayın Bakanım; Bugün İşsizlik Sigortası Fonu’nda 140 milyar civarında birikmiş para var. İşsiz kalan vatandaşlarımıza belirli şartları yerine getirmeleri durumunda bu fondan kendilerine belirli bir süre için işsizlik ödeneği verilmektedir. Bu şartlar çerçevesinde 2020 yılında daha önceden belirli bir süre çalışmış işsizlere 8 milyar ödenek öngörülmektedir. El insaf. Fonda bu kadar çok para varken, çalışmak isteyen fakat henüz istihdam edilemeyen işsizlerin lehine olabilecek şekilde işsizlik ödeneğinden yararlanma şartlarını esnekleştirmezsiniz? Eğer acil kodla bir çare üretmezseniz intihar eden her bir işsiz ve yoksul vatandaşımızın vebali sizin üzerinizde olur.

Sosyal İstihbarat Ağınızı ASDEP Vasıtasıyla Neden Yaygınlaştırmıyorsunuz?

Sayın Bakanım; Kamusal sosyal yardım ve hizmetlere ihtiyacı olan aile ve bireylerin objektif kriterlere göre tespiti, bilgilendirilmesi, sosyal yardım ve hizmetlerden, diğer kamu hizmetlerinden yararlandırılması, hayat şartlarını iyileştirilmesi ve sürecin tüm aşamalarında ailelere rehberlik edilmesini sağlayan Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) ismi altında bir projeniz vardı. ASDEP kapsamında bugüne kadar 1 milyonun üzerinde hane ziyaretine bulunduğunuzu ilan etmiştiniz. ‘Arz odaklı bir hizmet anlayışıyla’ çalıştığınızı söylüyordunuz. Her halde sosyal hizmet elemanlarınız kendini yakarak hayatına son veren işsiz Adem Yarıcı’nın hanesine ulaşamamış olacak ki böyle vahim bir olay ile karşılaştık. Sizden ricam, ASDEP personel sayısını hızla artırın ki, riskli aileler biran evvel tespit edilsin ve gerekli sosyal müdahalelerde bulunulsun. İhmal edilen her geçen gün her an patlamaya hazır bir sosyal bomba riski taşımaktadır.

Her Mahalleye Neden Bir “Avârız” Sosyal Yardım Merkezi Kurmuyorsunuz?

Sayın Bakanım; Belki hiç duymamışsınızdır. Avârız, Osmanlı Devletinde özellikle savaş zamanlarında, vergilendirilebilir hanelerden (avârız hânesi), yani kazanç elde eden aile reisinden alınan bir vergi türü idi. Bu vergiden, çalışamayacak durumunda olan engelliler, düşkünler, acezeler, yetimler ve dullar kısmen veya tamamıyla muaf tutulurdu. Bazı zengin ve hayır sahipleri, kendi mahallelerinde yaşayan komşularını bu vergi yükünden kurtarmak için, avarız vakıfları kurmuştur. Vakıf gelirleri, mahallenin ödeyeceği avarız vergisi için kullanılırdı. Vergi alınmadığı veya yeterli kaynağın bulunduğu dönemlerde ise, vakıf gelirleri, mahallenin ihtiyaçları için kullanılırdı. Avarız vergisi, Tanzimat’la birlikte kaldırılması ile Avârız Vakıflarının gelirleri, bütünüyle mahalle hizmetleri için sarf edilmiştir.

Bundan sonra bu vakıflar, köy ve mahallelerde, halkın ve özellikle muhtaçların bir takım temel ihtiyaçlarının karşılanması için bir fonksiyon görmüştür. Vakfın gelirleri, köy veya mahalle halkından yangın, deprem, su baskını, salgın hastalık gibi âfetlere uğrayanların yanında fakir, işsiz, sakat, dul ve yetimler için harcanırdı. Vakfın gelirleri, kimsesiz kızların evlendirilmesi, sahipsiz cenazelerin masraflarının karşılanması, iş hayatına atılmak isteyen genç ve işsizlere faizsiz kredi temin etmek maksadıyla da kullanılırdı. Avarız vakıfları, 1930 yılında belediyelere intikal ettirilmiştir.

Mahalle dayanışmasını sağlayan Avârız kültürünü bugün de yaşatabiliriz. Her mahallede aile hekimliği sistemine uygun olarak birinci basamak niteliğinde sağlık ocaklarına Avârız modeli entegre edilebilir. Nasıl ki sağlığı bozulmuş insanlarımız aile hekimine gidiyorsa maddî yönden zor durumda olan yoksullarımız da aynı binada bulunan “sosyal hekime” (ASDEP personeline) müracaat etmek suretiyle maddî sorununu giderebilmelidir.

Velhâsıl, dertli insanlarımızın bütün dertleri ile dertlenebilmek ve her dertli insanımızın derdini giderebilecek acil çareler üretmek, sosyal devletimizin başlıca görevidir. Haydi Türkiye, enflasyondan sonra işsizlikle ve yoksullukla da topyekun mücadele edelim.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.