islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4809
EURO
34,7450
ALTIN
2.440,33
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Üç Güncel Soru

Üç Güncel Soru

Ayasofya’nın açılmasının tekrar gündemde olduğu, iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek ve sosyal medya terörünü önlemek için harekete geçtiği şu günlerde, sosyal medya hesaplarımda bu üç konuya üç soru ile farklı bir pencere açmaya çalışmıştım:

“-Ayasofya açılıyor… Peki, namazı ikâme edenlerin sayısını nasıl artıracağız; cami merkezli bir hayatı nasıl inşa edeceğiz?

İstanbul Sözleşmesi kalkıyor… Peki, ailenin ve ahlâkın çöküşünü nasıl önleyeceğiz? ‘Müslüman aileyi’ nasıl inşa edeceğiz?

Sosyal medyaya denetleme geliyor… Peki, sosyal medya âdâbını ve ahlâkını nasıl inşa edeceğiz?

Saçlarımızı ağartacak bu vb. sorulara yazılı-sözlü değil, fiilî cevaplar üretme zamanıdır.”

Evet, bu üç meseleyi ciddiyetle konuşmalı ve üzerimize düşen uzun vadeli görev ve sorumlulukları, birilerine havale etmeden, hep birlikte üstlenmeliyiz.

Öncelikle açılıyor’, ‘kalkıyor’, ‘geliyor ifadelerini, üç konuyla ilgili olarak yapılan açıklamaları ciddiye aldığımızı ve yürekten desteklediğimizi vurgulamak anlamında kullandığımızı belirtelim.

İmdi, Ayasofya Camii ibadete açılmalıydı; açılıyor/açılacak inşallah. Ancak Ayasofya’nın açılması; Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra doğruca Ayasofya’ya giderek orada ilk cuma namazını kılmasının ve ardından orayı camiye çevirip kendi hayratı olarak vakfetmesinin derin anlamlarını ve mesajlarını kavrayıp İstanbul’u bir “İslâm şehri” (İslâmbol, Dârü’l-Hilâfe, Medinetü’l-Muvahhidîn…) olarak tekrar ihyâ ve inşâ etme görev ve sorumluluklarımızı tekrar omuzlarımıza yüklemiyor mu?

Bilindiği gibi, Peygamberimiz (s.a) Medine’ye hicret buyurduklarında, ilk iş olarak Mescidi Nebî’nin yerini belirlemişti. Zira mescid/cami, İslâm medeniyetinin “kalbi” demekti. O tarihten itibaren kurulan bütün Müslüman şehirler, tıpkı Medine gibi mescid merkezli olarak şekillendi: Günde beş vakit namazlar orada kılınırken, medreseler, şifahaneler, aşevleri vb. onun etrafında yer aldı…

Peki, bizler ‘cami merkezli’ bir İslâmî hayatı yeniden kurmak için ne yapıyoruz? Sabah namazından başlayarak namazlarımızı camilerde ikâme etmeye; Kur’an kursları, gençlik merkezleri, anaokulları,  kütüphaneleri, sosyo-kültürel üniteleriyle camileri tekrar hayatın merkezi yapmaya var mıyız?

Osmanlı mirasını sahiplenerek küresel hegemonyaya meydan okuyan Türkiye’nin, bağımsızlığına vurulmak istenen prangalardan birini daha kırması anlamına da gelen Ayasofya camiinin ibadete açılması kararının, bütün boyutlarıyla hayırlı ve onurlu bir sürece kapı aralayacağını umuyoruz.

İkincisi; sözde ‘kadına şiddeti önlemek’ bahanesi ile imzalanmış olan İstanbul Sözleşmesi ve ona mümasil yasaların, kadına şiddeti önlemediği gibi tam tersine artırması, dahası aile kurumunu adeta dinamitlemesi ve ‘cinsiyet eşitliği’ adı altında çeşitli cinsel sapıklıklara meşruiyet kazandırması sebebiyle iptal edilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk halini almış bulunuyor. Hükümet yetkililerinin açıklamalarına bakılırsa, bu mahut sözleşmeden çekilmek için gerekli hazırlıklar yapılıyor…

Peki, İstanbul Sözleşmesi vb. yasalar iptal edilince kadına şiddet bitecek mi? Boşanmalar azalacak mı? Zina ve cinsel sapkınlıklar bitecek mi? Bunun aile huzuruna ve saadetine bir katkısı olacak mı? Evet, İstanbul Sözleşmesi acilen feshedilmelidir; ama tüm bunlar yasal değişikliklerle sağlanabilir mi?

İşte bu noktada, ailede gerçek huzuru (sekinet) sağlamanın olmazsa olmazları olan meveddet (katışıksız sevgi) ve merhameti (Rûm/21) nasıl inşa edeceğimizi ciddiyetle konuşup, bunun için gerekli çalışmaları süratle uygulamaya koymalı değil miyiz? İnsan fıtratını ve toplum varlığını tehdit eden cinsel sapkınlıkların sadece yasal engellerle önlenmesi mümkün olmadığına göre, topyekûn bir ahlâk ve maneviyat seferberliği başlatmalı ve tüm resmi ve sivil kurumları harekete geçirmeli değil miyiz?

Üçüncü olarak dikkat çektiğimiz sosyal medya sorunu da bu “ahlâk ve maneviyat seferberliği”ni âcil ve zorunlu kılıyor doğrusu. Her türlü yalan ve asılsız haberin, iftira ve hakaretin, hayasızlık ve iğrençliğin pervasızca sergilendiği, özellikle gençlerimizin dehşet verici tehlikelere maruz kaldığı sosyal medya mecraları kesinlikle denetlenmeli ve bunu sağlayıcı yasal tedbirler derhal alınmalıdır/alınıyor…

Peki, bizler sosyal medya adabını/ahlâkını inşa etmek için ne yapıyoruz? En azından, meselâ Hucurât suresindeki, birilerinin gizli yönlerini araştırmama”, “dedikodu/gıybet yapmama”, “lakap takmama”, “alay etmeme gibi ilkeleri hayata geçirmeye öncülük edemez miyiz?

Namaz-cami merkezli hayatı inşa etme, aile huzurunu temin etme, kötülükleri engelleme gibi görev ve sorumluluklarımız sadece yasalara havale edilemez, vesselâm.

Abdullah YILDIZ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.