islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5847
EURO
35,0105
ALTIN
2.462,26
BIST
9.883,18
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
19°C

İSLÂM EMPATİYE NASIL BAKIYOR?

İSLÂM EMPATİYE NASIL BAKIYOR?

Empati, “Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmaya çalışması”, ya da  “Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlaması ve  hissetmesi” olarak tanımlanır. Daha açık bir ifade ile  empati, bir kişinin kendisini  muhatabının yerine koyarak onun duygu, düşünce ve davranışlarını anlayabilme çabasını ifade eder.

Anlama  bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak, vakıf olmak demektir. Anlamanın ilk şartı ise muhatabı can kulağı ile dinlemek, sonra da empati yapmaktır. Empati yapabilmek için mutlaka karşımızdaki insanın karşılaştığı olayları yaşamamız gerekmez. Ayrıca onun yaptıklarını kabul etmek ve onaylamak anlamına da gelmez.  Empati,  muhatabın yaşadığı olaylarda kendimizi onun yerine koyup¸  olaylara onun bakış açısıyla bakabilmek, demektir. Burada asıl olan¸ olayları yeniden yaşamak değil¸  muhatabı doğru olarak anlamaya çalışmaktır.

Empati, çağdaş psikoloji tarafından üretilip terimleştirilen bir kavram olduğu için,  İslâmî  terminolojide  yer almaz. Ancak İslâmî terminolojide yer almasa da,  bir düşünce  ve davranış tarzı olarak  dinî metinler de yer aldığı görülür.  Bunlardan  en dikkat çekici olanı ise Hz. Peygamber’in  bir  genç ile  olan diyaloğundaki empati  mesajdır.

Söz konusu o  genç, zina etmek için Hz. Peygamber’den izin ister, o esnada orada bulunanlar, gencin bu cüretkârlığına  tepki göstererek onu uyarırlar. Hz. Peygamber ise sakin bir  eda ile  o gence “Yapmak istediğin şeyin annene yapılmasını ister misin?”  der. Genç bu soruya “Hayır ey Allah’ın elçisi, vallahi istemem!” diye cevap verir.  Bu defa  Hz Peygamber, “İnsanlar da böyledir. Anneleriyle zina edilmesini arzu etmezler. Peki kızınla zina edilmesini ister misin?”  diyerek ikinci  bir soru daha  sorar. O genç de “Hayır!” cevabını verince, Hz. Peygamber ,“İnsanlar da öyledir. Kızlarıyla zina edilmesini arzu etmezler ” der. Daha sonra genç tövbe ederek Hz. Peygamberin yanından ayrılır.[1]

Hz. Peygamber’in  o gençle olan bu diyaloğundan İslâm’ın empatiye olumlu baktığını,  “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz” [2] sözünden de empatinin  teşvik edildiğini;  bu sözün mefhum-u muhalifinden ise kendimiz için istemediğimiz bir şeyi, din kardeşimiz için de istemememiz gerektiğini anlıyoruz.

Kur’an’da  da empatinin  farklı  boyutlarına  temas  eden bilgilerin yer aldığı  görülür. Nitekim Hz. Aişe’ye yapılan iftira sebebiyle nazil olan şu ayetlerin genel muhtevası,  bu bilgiler arsında önemli bir  yere sahiptir.

“Onu işittiğinizde, erkek ve kadın müminlerin birbirleri için iyi zanda bulunup, ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?”[3] “Siz o iftirayı dilden dile birbirinize aktarıyor, işin aslına dair hiçbir bilginiz olmayan o sözleri ağızlarınızda geveleyip duruyordunuz ve bunu basit, önemsiz bir şey sanıyordunuz. Halbuki o, Allah katında pek büyük bir vebaldir”[4]Onu işittiğiniz zaman, ‘Bunu konuşmamız bize yakışmaz, hâşâ, bu, büyük bir iftirâdır.’ demeniz gerekmez miydi?”[5]

Bu ayetler, Müslümanlardan  anlamadan, dinlemeden peşin hükümlü olmamalarını, Hz. Peygamber’in eşine yapılan  böyle bir iftiranın,  bir gün kendilerine de yapıla bilineceğini düşünmelerini, bu nedenle konu ile ilgili araştırma sonuçlanıncaya kadar kötü zanda bulunmamalarını tavsiye  etmektedir. Nitekim “Ey iman edenler¸ zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin ayıbını aramak için casusluk yapmayın. Bazınız bazınıza gıybet etmesin. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? Siz bundan iğrendiniz. Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah tövbeleri kabul edendir¸ merhamet edendir”  ayeti, hem  bu tavsiyeyi desteklemekte,  hem de dedi kodunun, ölmüş kardeşinin etini  yemek  kadar iğrenç bir davranış olduğunu ifade etmektedir.  Bu ayetlerin delaletinden, düşünce  ve davranış tarzı olarak empatiye  de bir gönderme yapıldığını anlıyoruz.

Bir diğer ayette ise “Allah’tan başkasına tapanlara hakaret etmeyin; sonra onlar da bilgisizlik yüzünden sınırı aşarak Allah’a hakaret ederler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini güzel gösterdik. Sonunda dönüşleri rablerinedir. Artık O, ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir”[6]  denilmektedir.  Dolayısıyla  bu ayet,  şirk de  dahil  farklı inanışlara sahip olan insanların görüşleri bize ne  kadar yanlış ve ters  gelse de, onların kutsallarına sövmenin  ve  tahkir  etmenin  doğru bir davranış olmadığını  açıklar. Daha açık bir ifade ile  onların kutsallarına söverseniz, onlar da sizin kutsallarınıza söver, bu nedenle de  kendi kutsallarınıza, sövmelerine ve hakaret etmelerine sebep olursunuz, demek ister. Dolayısıyla  bize kutsallarınıza hakaret edilmesini istemiyorsanız- ki asla istememeniz gerekiyor- , siz de  muhataplarınızın kutsallarına sövmeyiniz ve hakaret etmeyiniz,   mesajını  verir.

Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaslanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster” diyerek dua et. Kalplerinizdekini en iyi bilen rabbinizdir. Eğer iyi olursanız bilesiniz ki Allah kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır.” [7]

Bu ayet ise, evlatların  kendilerini ebeveyn  yerine koyarak  empati yapmalarını önermekte, “Siz onların yerinde olsaydınız, kendinize nasıl davranılmasını isterdiniz? İleride siz de onlar gibi olacaksınız. Öyleyse kendinizi ana-babanızın yerine koyun ve  ona göre hareket edin. Onlara güzel davranın”  mesajını verir.

Bunların haricinde  Kur’an’da  -delaleti zannî olsa da- bir çok ayetin empatiyi teşvik ettiği  görülür.  Bu nedenle  empati, insanlar arası ilişkilerin  sağlıklı  yürütülmesinde önemli bir anlayış ve davranış  biçimidir.  Dolayısıyla   hayatın her alanında insanlar arası ilişkilerin sağlıklı  yürümesi/yürütülmesi de büyük oranda  buna bağlı  bulunmaktadır.  Çünkü empati, insanî ilişkilerde  doğru davranışı belirleyen ve yönlendiren önemli bir  etkendir. Zira empati yapan insan, kendisiyle  barışık olan  kişidir. Kendisiyle barışık olan insan, insanlarla da  barışık olur ve ne hissettiğini  daha kolay ve  daha rahat ifade etme imkanı bulur.[8]

Prof. Dr. Celal Kırca 

 

[1] Ahmed İbn  Hanbel, Müsned, İstanbul 1982,  5/ 256-257

[2] Buhârî, Îmân 7.

[3] Nûr, 24/12.

[4] Nûr, 24/15.

[5] Nûr, 24/16.

[6] En’âm, 6/108.

[7] İsrâ,17/23-24)

[8] Geniş bilgi için bkz. Cemal Ağırman, İdeal Bir Davranış Biçimi Olarak Empati ve Hadislerde Empati Örnekleri, C. Ü. İlahiyat Fakültesi · Dergisi X/2 – 2006, 23-53.