islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4671
EURO
34,9281
ALTIN
2.437,71
BIST
9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Kapitalizim, Büyük Günahtır…

Kapitalizim, Büyük Günahtır…
27 Temmuz 2022 12:47
A+
A-

Hasan Dündar’ın kaleme aldığı “Kapitalizim, Büyük Günahtır…” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…

“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır”…

– İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır…(1)

– Resül-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Mü’min ölünce, Allah’ın rahmetine kavuşarak dünyanın eziyet ve sıkıntılarından kurtulur. Günahkar biri ölünce de insanlar, şehirler, ağaçlar ve hayvanlar onun elinden kurtulup rahata erer.”(2)

Ben şahsen hiç kimsenin göğsünü gere gere “ben kapitalistim” dediğine şahit olmadım ve olacağımızıda zannetmiyorum… Ama size arzettiğim bu makale süresince göstermek istediğim gerçek şu ki; sağcısı, solcusu, faşisti, dinlisi, dinsizi, ateisti, koministi, köken düşüncesi farketmeksizin çoğu kişi kapitalist ve kapitalizmin felsefesini benimsemiş durumda olup makro boyutta kapitalist yönetim anlayışından yanadırlar… “Kökeni bin yedi yüzlere, doğuşu Fransız İhtilali’ne, gücü ise Sanayi Devrimi’ne dayanan; yaklaşık üç yüz yıldır aramızda, tepemizde olan; yöneticilerin, arka plandaki kişilerin ısrarla uyguladığı, propagandasını yaptığı; neredeyse altmış yıl ikiz kardeşi Komünizm’le görünürde kapışan, perdelerin ardında el sıkışan; aynı havuzdan beslenip yalnızca kan kusturan halk nizamlarından (zulüm) yalnızca biri olan Kapitalizm, halen daha aktif olarak tedavüldedir. Zamana göre zulüm yöntemini güncelleyen ama asla zulümden vazgeçmeyen; hayatta kalmak için düşmana ihtiyaç duyan; yalnızca menfaate, çıkara, bir kesimin rahatına dayanan; bir zümrenin kazanıp, bir kesimin ötekinin soytarılığını yaptığı ve diğer mazlum kesimin bu ikisinin zulmü altında inim inim inlediği; Batı’dan doğan, sömürgelerinde zorla uygulatılan ve kör takipçileri tarafından şakşakçılığı yapılan Kapitalizm, halen daha ana sistem olarak kullanılmakta ve sözde çağa göre güncellenmektedir. (3)

“Kapitalizm” terimi, sonundaki “-izm” ekine rağmen, ne bir zeka ürünüdür ne de teorik bir sistemdir. XIX. yüzyıl da Proudhon, Pierre Leroux ve Blanqui gibi Fransız sosyalistlerinin uydurduğu, kendi dönemlerinin ekonomik ve toplumsal sistemini belirtmekte kullandıkları bir terimdir. Onlar bu sistemin yerine az çok uzun vadede “sosyalizm”in geçeceğini ummuşlardı. Bu arada, belirtmek gerekir ki, ne Marx ne Engels bu terimi özellikle kullanmıştır. Onlar “kapitalist üretim tarzı”na ya da “burjuva ekonomisi”ne gönderme yapmışlardı ki elbette bu da sonuçta aynı anlama geliyordu. Bu yeni uydurma sözcük, doktrincilerin katkıları sayesinde çok kısa sürede adaletsizlik ya da sömürü kavramlarıyla bilikte anılarak, kötüleyici bir yananlam edindi. Bu nedenle, liberal yazarlar, bu terimin yerine, “serbest teşebbüs ekonomisi” ya da “pazar ekonomisi” gibi daha yansız olduğunu düşündükleri deyimler koydular. (4)

“Böylece, modern kapitalizm “büyük ölçekli deniz ve karayolu ticareti temelinde” eski manüfaktür merkezlerinden uzakta başlar. Örgütlü manüfaktürün kaynağı loncaların kontrolündeki zanaat etkinlikleri değil, aksine Marx’in “kırsal yardımcı işler” olarak adlandırdığı, iplik eğirme ve dokumayla ilgili çok az teknik eğitim gerektiren etkinliklerdir. Kırsal toplum kapitalizmin “en saf ve makul biçi miyle” geliştiği en son yer olmasına rağmen, ilk hareket buradan gelmiştir.(5)

İlk olarak, kapitalizmi hiçbir etik kaygısı olmadan mal ve hizmetleri üretmeye kendini adamış bir makine durumuna indirgemek fazlasıyla haksızlık olur. Tersine, gördük ki, kapitalizmle özgürlük değerleri arasında sıkı bir bağ mevcuttur. Hem yalnızca kapitalizm demokratik bir sistem dışında düzgün işleyememekle kalmaz, dahası, demokratik bir sistem de ekonomik özgürlüklerin uygulanışına, başka deyişle kapitalizme ister istemez bağlıdır. Bu arada, hukuk devletinin yurttaşların yasalara saygısı olmadan gerçekleşemeyeceğini de gördük. Bu saygı, yurttaşların ötekinin malına ve kişiliğine, verilen söze saygı ve ahlaki çürümeyi red gibi etik normları zımnen ve çoğunluk olarak kabul etmesi anlamına gelir. Burada basitçe hukuksal kurallar değil, ahlak kuralları söz konusudur. Eğer insanların büyük çoğunluğu buna katılmazlarsa, her bir yurttaşın ardına bir polis ya da yargıç dikmek gerekir.(6) Kominist idarecilerin ve yönetimlerin yıllardır yapmaya çalıştığı ama muvaffak olmayıp “devlet kapitalizmi” oluşturduklarının bile farkına varmadan yahudi-siyonist sermeyaye hizmet ettikleri işte bu yanılsamadır…

Çünkü sap ile samanı karıştırıp, kapital, sermaye, mülkiyet, vb kavramları yeterli bir açıklığa karıştırmazsanız faşist idarelerinde, güya sözde islami idarelerinde gelip toslayacağı bu noktadır… Konudan ayrılmadan başta hedefimizi belirlemek için verdiğimiz bir kuran ayeti ve bir hadis doğrultusunda Kuran’ın şu ayetlerinede sırasıyla baktığımızda aynı berraklığa şahit olacağız inşallah…

– Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır. Diyanet Meali :43-Zuhruf.32

-…. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.”Diyanet Meali :59-Haşir.7

– Allah, kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir. Şura 42/27). Diyanet Meali :

– O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir. Diyanet Meali :40-Mu’min.15

Kapital mefhumunun iyi tanımlanmadığını belirten ve kapital ile servet arasındaki farka değinen Mustafa Özel, kapital’i “muhtemel gelirin risk faktörü hesaba katılarak bugünden değer biçilmesi” olarak tarif ediyor… Peki, ya servet yani zenginlik? “Zenginliğin kaynağı akıştır.” diyen Özel, Defoe ve Goethe romanlarına atıflarla kapitalizm öncesi dönemin gelir kaynaklarının üç yoldan sağlandığını vurguladı: Savaş, korsanlık ve ticaret. Coğrafi keşiflerden sonra Avrupa’ya altın ve gümüş akışı sağlandı ve böylelikle para biriktirerek zengin olma olgusu sistematik bir durum kazandı. Bu akışın sonucunda enflasyon faktörü farklı bir servet/ zenginlik ölçütü getirdi. Zamanımızın göze çarpan zenginlik ölçütleri ise inovasyon ve rekabetçi üstünlük hususundaki yetkinleşmedir.(7 ) 1945’ten sonra Doğu’yla Batı’yı karşı karşıya getirmiş olan soğuk savaş, 1991 yılında SSCB’nin çökmesinin ardından kapitalist sistemin kesin zaferiyle sonuçlandı. İnandırıcı bir alternatif sistemin yokluğunda kapitalizmin artık hiç rakiple karşılaşmayacağı düşünülebilirdi. Ancak bundan daha yanlış bir şey olamaz: Lenin’in yazdığı gibi, olgular inatçıysa, ideolojilerin, önyargıların ve düşünce sistemlerinin daha da inatçı olduğunu kabul etmek gerekir.(8 )

Bilindiği üzere cahiliye kelimesi geleneksel dini kullanımda İslâm öncesi yani Arap yarımadasında yaşayan toplumlar arasında İslâm’ın yasakladığı alkol, kumar ve putperestlik gibi birçok davranışın yaygın olduğu dönemi ifade eder. Fakat İslam ve Kapitalizim Çatışması kitabının Yazarı şehid S.Kutub’un terminolojisinde ise cahiliye, bundan farklı olarak İslâm’ı hayatın her alanında rehber ilke olarak benimsemeyen bütün toplumları ifade eden daha özel bir manaya kavuşur. Böylece cahiliye, insanların yönetimine Allah’ın yönetimi karşısında öncelik tanındığı tarihin her döneminde ve her yerde ortaya çıkabilecek bir toplumsal durumu ifade eder. Buradan hareketle Kutub İslâm’ın, kapsayıcı ve bütünsel niteliğiyle insan doğasına en uygun din olduğunu savunur.Ama Seyyid Kutub “Bugün ‘kurumları millileştirme’ dedikleri şey İslamın temel prensiplerinden biridir der… Genel hizmetlere yarayan kurumlar ümmetin malı olmalı ve gelirleri fertlerin değil devletin hazinesine akmalı. İşte İslam budur.” derken, bir yandan günün sosyalistleriyle rekabet etmekte, öte yandan diğer türlü İslamcılarla atışmaktaydı. Ama seküler (laik) olmadığı kesindi. Ve ne yazık ki gelip dayandığı nokta da, devletçi (Keynesçi) bir kapitalizm modelinin savunusundan öteye gidemiyordu.O çağ geçti, Keynes’in yerine Friedmancı kapitalizm yürürlüğe girdi. “Eğer devlet, diğer ticarî ve sınâî işlere el atarsa, kurup yürüttükten ve başarı sağladıktan sonra bunları ilk fırsatta özelleştirmelidir.” diyen İslam hukukçularımız var artık. Bize İslam diye liberal kapitalizmi anlatır ve methederler.(9 )

Fakat Seyyid Kutubun cahiliye tanımı ıskalanmamalıdır… Tekraren söylersek, yaygın kanaat, cahiliyenin İslâm’ın gelişiyle aydınlandığı bir “bilgisizlik çağı” olduğudur. Ancak İzutsu, Goldziher’den sonra oryantalistlerin cehlin ilmin zıddı olmadığı görüşünde birleştiklerini ileri sürer ve ayetlerden, cahiliye şiirlerinden örnekler vererek cehlin zıddının hilm olduğunu ifade eder. Ona göre hilm; zayıflık değil ruhun aktif ve olumlu bir gücüdür ve insanı şaşkına çevirecek olan ihtiras ve öfkesine yenik düşmemesi şeklindeki üstün bir akıl gücüne işaret eder (İzutsu, 192, 195). Cahiliye dönemi Arapları Allah’ı hakıyla bilmedikleri, O’na şüpheden uzak ve şirksiz iman etmedikleri, bireysel ve toplumsal hayat itibariyle bilgiden, nizamdan, sulh ve sükûndan uzak oldukları, güçlü ve asil sayılanları daima haklı kabul ettikleri ve adaletten yoksun bir hayat yaşadıkları için bu döneme cahiliye denilmiştir (Fayda, VII: 17). Hz. Peygamber (s) döneminde Habeşistan’a göç eden sahabilerin sözcüsü Ca’fer b. Ebû Tâlib’in Necaşî’ye hitabı, o dönemde cahiliye kavramının nasıl anlaşıldığının ipuçlarını vermektedir: “Ey hükümdar! Bizler cahiliye zihniyetine sahip bir kavim idik. Putlara tapar, ölü hayvan eti yer, fuhuş yapardık. Akrabalık bağlarına riayet etmez, komşularımıza kötülük ederdik, güçlü olanlarımız zayıfları ezerdi” (İbnu’l-Esîr, II: 81). (10 )

Çünkü bazıları tarih tekerrür ediyor desede, bizler hakikat arayışını bırakıp hak kavramını yanlış anlamaya başlarsak aslında tarih tekamül ediyor… Gerard Menuhin, 20. Yüzyılın en önemli keman virtüözlerinden dünyaca ünlü sanatçı Yahudi Menuhin”in oğlu. Geçtiğimiz yıllarda İsrail karşıtı söylemleri dolayısıyla babası adına kurulan vakıftan uzaklaştırılan ve bugün hala Almanya”da konuşturulmayan oğul Menuhin,diyorki: “Köken olarak da Yahudi olmama rağmen, geleneksel Yahudiliğin bugün gördüğümüz militan, ulusalcı Siyonizm ile bir ilgisi olmadığını düşünüyorum. Bu 19. yüzyılın geç döneminde ortaya çıkmış ve maddi öncelikler üzerine kurgulanmış modern bir cemaattir. Daha çok bir fikir hastalığı. Bugün olan budur. İsrail”i kuranlar da bu kapitalistlerdir. İnanç çok şahsi bir meseledir. Bir din adına savaş yürütmek, ancak dinin siyasallaştırılmasıdır. Uzun dönemde Siyonistlerin planı İncil”e göre ”Eretz Israel” (Büyük İsrail)”e dâhil olan bütün ülkeleri işgal etmektir. Sonu gelmeyen bu sömürgeleştirme yalnızca Filistin”de değil her yerdedir. Orta Doğu ülkelerinin hemen tamamı bu sömürgeleştirmeye ses çıkarmıyorlar ancak sonraki basamak onlar olacak. Suçsuz, günahsız kimselerin ölümüne herkes karşı çıkmalıdır.( 11 )

60 yıl önce şu an mevcut yaşanan ittifaklar sürecini bir mütefekkir ve arif sıfatıyla gören Seyyid Kutub, asıl mücadelenin maddi perspektife sahip Batı ile İslâm arasında olacağını ifade eder: “Gelecekte gerçek mücadelenin komünizmle kapitalizm arasında veya Doğu Bloku ile Batı Bloku arasında olmayacağı açıkça ortaya çıkıyor. Fakat bu gerçek mücadele, yeryüzünün her tarafında var olan maddecilik ile İslâm arasında olacaktır. Veya daha doğru ve daha ince bir ifade ile: Yalnızca Allah’a kulluğu kabul eden ve insanları kullara kul olmaktan kurtarıp yalnızca Allah’a ibadet etmeye ulaştıran düzen ile, kulların kullara kulluğu temeli üzerine kurulu yeryüzü kaynaklı diğer beşeri düzenler arasında olacaktır” İlk vahiy döneminden beri durum budur aslında. Çünkü “Medine Pazarı” Müslümanların Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Medine’de yaptığı uygulamaların en önemlilerinden biridir. Müslümanlar Medine’ye geldikleri tarihte Medine yaklaşık on bin nüfuslu bir şehirdi. Bu nüfusun dört bin kadarı Yahudi, kalan altı bini ise Arap’tı. Ancak ticari hayat büyük ölçüde Yahudilerin kontrolündeydi. Üç büyük Yahudi sülalesi pazara hakimdi. Bunlardan birincisi Benu kaynuka sülalesi kuyumculukla uğraşırdı. Bugünkü lisanla para-kredi işleriyle uğraşır ve tefecilik yaparlardı. İkinci Beni Nadır sülalesi ise tarımla uğraşırlar ve özellikle hurma üretimi yaparlardı. Üçüncüsü Beni Kureyza sülalesi ise debbağ idiler. Başta çizme olmak üzere deri işleme ve deriden mamul eşya üretirlerdi. Yahudiler ekonominin temelini oluşturan bu sektörleri ellerinde tuttukları için ticari hayata hakimdiler, pazarın kurallarını koyar ve fiyatları belirlerdiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) “Medine Pazarı” nın bu halini çok iyi gözlemledikten sonra alternatif bir pazar kurmanın gereğini anladı. Kurduğu bu pazarda farklı ve önemli kurallar uyguladı. Örneğin pazarda sabit bir yer tutmayı yasaklayarak tekelleşmeye son verdi. Böylece sabah kim erken gelirse en iyi yeri o tutar. Pazar vergisi (işgaliye )kaldırıldı. Faiz yasaklandı. Stokçuluk kaldırıldı haksız rekabet kaldırılırken serbest rekabet teşvik edildi. Bir malın başka bir malla takas yasaklandı vb. Başlıcalarının bunlar olduğu kurallar koyarak ticareti bu kurallara göre yaparak iki sene gibi kısa bir sürede “Medine Pazarı” nda dünyanın en cimri tüccarları olan Yahudiler karşısında üstünlüğü ele geçirdiler… (12 ) Pazar kimin elindeyse iktidarada o yön veriyor demektir… Çünkü güç onun elinde ve yönetimindedir…

Marx’ın Gotha Programının Eleştirisi’ndeki (1875) deyişiyle, “herkesten yeteneklerine göre, herkese ihtiyaçlarına göre” Formülüne denk düşenin komünizm olduğu düşünülebilir. Komünizm kısa dönemde gerçekleşmeyecek gibi görünür; çünkü üretici güçlerin öyle gelişmesi gerekmektedir ki, kıtlık ortadan kaldırılmış ve insanlar ihtiyaç duydukları şeylere, paraya bile başvurmadan, doğrudan ve karşılıksız erişebilir olmalıdır. Ruslar, “savaş komünizmi” (1918-1921) trajik deneyiminin ardından gerçeği kabul etmek zorunda kalmışlardı: Komünizm, acilen gerçekleştirilemeyecek bir idealdi. Dolayısıyla, “herkesten yeteneklerine göre, herkese emeğine göre” özdeyişi uyarınca uzun bir geçiş evresinden geçmek gerekecekti. “Sosyalizm”, bu geçiş rejimine Ruslar’ın verdikleri ad oldu.(13)

Kapitalizmin mülk edinme ve zenginleşmeye yönelik yaklaşımının kontrolsüz ve adaletsiz olduğunu iddia eden Seyyid Kutub, İslâm’ın ferdi mülkiyet hakkını kapitalizm gibi, kayıtsız şartsız ve sınırsız olarak kabul etmediğini fakat bu hakka dair bazı esaslar ortaya koyduğunu iddia eder. İslâm’ın fert ve toplum maslahatını göz önünde bulundurduğunu ve asıl olanın cemiyetin maslahatı olduğunu düşünen Kutub, İslâm’ın ekonomiye ahlaki ilkeler çerçevesinde baktığını söyler. Ona göre derdi mülkiyet hakkı ile birlikte ferdin hakkı olan İslâm’ın belirlediği ilk esas: İnsanın bu mal üzerinde toplumun bir vekili olduğudur. İnsanın malı elinde bulundurması mülkten çok, bir vazifedir.(14 )

Kapitalizme karşı geliştirdiği eleştirileri komünizme de getiren Kutub’a göre burjuva-proleter ahlak ayrımı yoktur. Yalnızca İslâm ahlakı ve cahiliye ahlakı ayrımı vardır. Yani İslâmî değerler karşısında onun düşmanı olan cahili değerler vardır. Şehid Seyyid Kutub dine dayalı politik ve ekonomik sistem konusunda sık sık Kuran ve Hadise başvurur ve şöyle devam eder: “Tek bir ulûhiyetin varlığından her canlıyı kuşatan ubudiyyet (kulluk) tasavvurundan, kaynaklanan değerlere karşılık, rububiyyetin çeşitli görünümleriyle ortaya çıkan pek çok rabbin varlığını kabul etmekten kaynaklanan ve insan vicdanını ve insanlık hayatını çeşitli rabler, arasında parça parça bölen ahlak ve değerler vardır.” (15) ..Rablik iddiasındaki bu kapitalizim anlayışıyla KAPİTALİZİM BÜYÜK GÜNAHTIR… HEMDE EN BÜYÜK GÜNAHTIR…Kapitalizme abdest aldırmak çözüm değildir.

hikmetakademisi.com/ HASAN DÜNDAR

D İ P N O T L A R :

1-Diyanet Meali :30 Rum.41
2–(Buharı, Rikak 42; Müslim, Cenaiz 61)
3-https://www.mardinlife.com/islam-kapitalizm-catismasi-seyyid-kutub-kitap-ozeti-konusu-ve-incelemesi.html
4-Claude ]essua -KAPİTALİZM-Dost Kitabevi Yay.Ankara 2. baskı, Nisan 2015, sh-9
5-ANTHONY GIDDENS Kapitalizm ve Modem Sosyal Teori-iletişim yay.2.bsk.2010 Sh-72

NOT: Osman TEZGEL- https://dergipark.org.tr/tr/pub/cider/issue/29527/316957

“ÖzLatince “manu factum: el ile yapılmış” kelimelerinin birleşimi doğrultusunda el ile yapılan üretimi ifade eden manüfaktür, tek bir kapitalistin patronluğu altında aynı iş yerinde, bir ya da birden fazla işi gerçekleştiren el zanaatkârlarının (handicraftsmen) türdeş meta üretmek üzere bir arada çalışmalardır. Kapitalist bir üretim tarzı olan manüfaktürün ortaya çıkışı, Orta Çağ zanaat üretiminin çeşitli aşamalardan geçmesi sonucunda olmuştur. Manüfaktürde iş birliği doğrultusunda iş bölümünün işçiler arasında yaygınlaşması, emeğin üretkenliğinde de gözle görülür bir artış ortaya çıkarmıştır. Manüfaktür, makineli sanayi ile zanaat üretimi arasında bir köprü görevi görerek, fabrika sistemine geçiş için gerekli koşulları hazırlamıştır.”

6-Claude ]essua -KAPİTALİZM-Age-sh-109
7.Mustafa ÖZEL https://www.bisav.org.tr/Bulten/265/1589/kapitalist_cagda_iktisadi_adaletin_kuramsal_cercevesi
8-Claude ]essua -KAPİTALİZM-Age-sh-97
9-Burhan Sönmez -https://www.birgun.net/haber/islam-kapitalizm-catismasi-5323
10-Murat KAYACAN-Seyyid Kutubun batıyı okuma biçimi-marife, yıl. 6, sayı. 3, kış 2006, s. 217-246

NOT: Kutub’un cahiliye kavramına getirdiği yorumun kritiği için bkz. Abdülkadir Hamid, Kur’an ve Siyaset, İnkılâb Yayınları, İstanbul, 2008.

11-https://www.yenisafak.com/yenisafakpazar/siyonistler-modern-kapitalist-bir-cemaattir-688488
12-Dr. Öğr. Üyesi İhsan CORA- Medine pazarı https: // dergipark. org. tr /tr / download / article-file/1137832
13-Claude ]essua -KAPİTALİZM-Age-sh-10
14-Seyyid Kutub, İslâm-Kapitalizm Çatışması, Beka Yayınları, İstanbul, 2007.
15-Seyyid Kutub, Tevhidin Anlamı, Şehadet Yayınları, İstanbul, 2010.

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.