islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3352
EURO
35,1622
ALTIN
2.243,90
BIST
8.718,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
9°C
İstanbul
9°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
12°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
11°C
Cuma Az Bulutlu
12°C
Cumartesi Az Bulutlu
13°C

Kefenli, Kabirli, Tabutlu, Cehennemli Eğitim

Kefenli, Kabirli, Tabutlu, Cehennemli Eğitim

Devletin liselere dağıttığı ders kitabında bunlar var. Kefenli, kabirli, tabutlu, cehennemli eğitim…

10 Eylül 2020 tarihinde, Sözcü gazetesinin manşetten duyurduğu bu haber, dikkatimi çektiği için bende, yazı yazma bu konuda ki fikirlerimi beyan etme isteği doğurdu. Sözcü gazetesi olaylara hangi açıdan ne gözle bakıyor bilmiyorum ama benim yazacaklarımı siyasi bir gözle incelememelerini, tamamen dini alanda ele alıp değerlendirmelerini salık veriyorum.

Veya istediği gibi değerlendirsinler…

Demokrasilerin en güzel taraflarından bir tanesinin muhalefet olduğunu söylemekle yazıma başlamak istiyorum. Ancak yukarıda manşetten verilen bu haberin muhalefet yapmakla bir ilgisinin olmadığını, bu yapılanın inançlı insanların dini değerlerini hafife almak ve bu hafifliğe almayı da topluma hissettirmek adına yapıldığını anlamak için müneccim olmaya gerek yok. İkinci bir şık ise, aynı fikirde olan insanlara bir mesaj vererek, “bakın biz İslam ve Müslümanlar aleyhine çalıyoruz” mesajını iletmek ise bu işin bonusu olsa gerekir.

Oysa din dersinde, Müslüman cenazelerin nasıl yıkanıp defnedileceği konusunda ve cehennem hakkında bilgi verilmesinden daha doğal ne olabilir ki? Eğer bu din dersi konusu ilkokul ve ortaokul döneminde verilmiş olsaydı, belki yapılan serzeniş pedegojik açıdan doğru olabilirdi. Ancak lise üçüncü sınıfta bu ders konusunun işlenmesi, Müslüman bir cenazenin nasıl yıkanıp defnedileceğinin 16-17 yaşında ki gençlere öğretilmesinden daha doğal bir şey olamaz.

Aslında, okullarımızda din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin yetersizliği ve doğru dini bilgi verilmemesinin acılarını, yıllarca millet olarak yaşadık. İnsan için din, fıtri bir ihtiyaçtır. İnsan bu ihtiyacını doğru kanallardan ve doğru bilgi olarak alamaz ise, yanlış kanallardan yanlış bilgilerle hareket eder ki, yanlış bilgiyle hareket eden bu insanlar ile birlikte, toplumun bütünü zarar görür. Devlet dini eğitimi sağlıklı bir şekilde vermez ise, din konusunda insanları sömürmek isteyen birçok çakal ortaya çıkar ve dini eğitim ve öğretim de merdiven altına inerek, toplumun başına büyük belalar açar. Tabi bu arada da Sözcü gazetesine ve bu fikirde olanlara gün doğar, sahte şeyhlerin yediği herzeleri ve din adına yapılan yanlışları, İslam’a ve Müslümanlara mal etmek gibi saçma bir yola girerler.

Bendeniz 32 yıl gibi uzun bir süre imam hatiplik mesleğini veya diğer adıyla Peygamberimiz (sav)’in mesleğini acizane icra etmiş biri olarak, Sözcü gazetesinin bu haberini kınıyorum. Neden mi?

Anlatmaya çalışayım. Belediyelerin cenaze yıkama hizmetlerinin bulunmadığı yerlerde bu görev, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin görev ve sorumluluk alanına girmektedir. Hal böyle olunca, 32 yıl boyunca bendenizin yıkamış ve defnetmiş olduğu cenazelerin sayısını tahmin etmeyi, siz değerli okuyucularıma bırakıyorum. Allah hepsine rahmet eylesin.

Bir canazenin yıkanıp kefenlenmesi ve defnedilmesi görevi, İslam fıkhına göre ilk önce cenaze sahibinin görevidir. Ancak cenaze sahibi bu görevi yapmaz veya yapmak istemez ise başka biri bu görevi üstlenir. İşte bu görevi üstlenenlerde, birilerinin toptan sapık(!) ilan ettiği İmam hatiplilerdir… Yani o birilerinin 28 Şubat sürecinde toptan vatan hain ilan ettiği imam Hatipliler’dir.

Meslek hayatım boyunca, annesinin veya babasının cenazesinden korktuğu için ona dokunamayan hatta yüzünü bile görmekten imtina eden insanlar ile karşılaştım. Tabiki de bu duruma çok üzüldüm. Adamın babası ölmüş, siz yıkayıp temizlemişsiniz ( bazı cenazelerin yıkanması çok zordur) ancak oğlu veya kızı gelip babasını son kez görmekten korkuyor. Çünkü o insanın bilinç altında ölüm ve ölüden korkma var. İşte bu noktada doğru kanaldan öğrenilen doğru dini bilgi devreye girmelidir ki insanlar, ölü, kefen, tabut vs. gibi şeylerden korkmasın. Ölümün hayatın vazgeçilemez bir gerçeği olduğunu, her yaşayan canlının “Ölümü tatacağını” ahiret hayatında da, dünyada yaptıklarından sorguya çekileceğini bilsin…

Şimdi bu yazdıklarımıza, “Ama biz laik bir ülkeyiz…” cümlesiyle başlayıp kendilerince fikirler beyan edecek olanlara da şunu hatırlatmak istiyorum. Bize laiklik ilkesinin geldiği Fransa’da din eğitimi, ana sınıfında verilmeye başlanmaktadır. Durun hemen karşı çıkmayın! Hadi hep birlikte bakalım Fransa’da ki dini eğitim verilerine…

1905 yılında yürürlüğe giren Anayasa’da din ve devlet işlerinin arasındaki ilişkiyi düzenleyen 2. Madde “Cumhuriyet hiçbir dini tanımaz ve desteklemez ve hiçbir din adamının maaşını ödemez” ibaresi vardır. Ne güzel değil mi? Tam da bizim jakoben laiklerin dedikleri ve istedikleri gibi. Ama kazın ayağı öyle değil. Bu ikinci maddenin ikinci paragrafında “devlet rahiplerin (chaplaincy) giderlerini karşılar” ibaresi de vardır. Yani devlet, rahiplerin giderlerine bütçe ayırmakla mükelleftir ve bu bütçeyi ayırır.

Bizim cami imam Hatiplerinin ve müftü, vaiz gibi din görevlilerinin maaşlarını dillerine pelesenk edenlere ve önemle duyurulur!

2005 verilerine göre Fransa’da ilk ve ortaöğretim kurumlarının sayısı 68 bin olup, bu okulların 9 bini katoliklere aittir.

Almanya’da ise Kilise devlet ilişkilerini düzenleyen anlaşmalar mevcuttur. 1924-1933 yılları arasında katolik kilisesiyle yapılan anlaşmalar hala yürürlükte olup, devlet bu konuda üzerine düşenleri yapmaktadır. 1948 yılında aynı anlaşmalar Protestanlar ile de yapılmış ve yürürlüğe girmiştir. Din dersleri federal anayasanın 7. Maddesine göre, resmi okullarda ilkokuldan lise son sınıfa kadar zorunlu dersler arasında yer almaktadır.

Almanya’da ki bu veriyi de, “okullarda toplu namaz kıldırılıyor” “Öğretmenler öğrencileri ile Cuma namazına gidiyor” diyenlere atfedelim ve kulaklarını çınlatalım.

Hiç şüphesiz bu yazdıklarımızı, Sözcü gazetesi yöneticileri de biliyordur(!). Bilmemeleri imkânsız. O zaman yapılan bu haberin ardında farklı bir amaç veya gaye olduğu aşikârdır.

Daha önceki yazılarımı takip edenler çok iyi bilirler ki, kimsenin dini duygu ve inanışlarını yaşamasına karşı değilim. Bir Müslüman olarak kimsenin de benim dinime karışmasını istemiyorum. Benim bu düşünceme temel oluşturan argüman ise sahip olduğum manevi değerlerimin bir gereğidir. Ancak çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda, İslami kriterlere göre cenaze ve tekfin işinin lise din dersi kitaplarında yer almasını yadırgamak ve buna karşı çıkmak, kendi din algılarını topluma dayatmaya çalışmak demektir.

Şu anda bildiğim kadarıyla her insanın, dini yaşayış tarzına göre defnedilmesini isteme özgürlüğü vardır. Eğer ateist iseniz, cenazenizde hiçbir din adamı istememe ve öylece gömülme arzunuzu gerçekleştirebilirsiniz. Eğer İslam’ın haricinde bir dine mensupsanız, mensup olduğunuz dinin ritüellerine göre defnedilmek en doğal hakkınız. Neye inanıyorsanız onu yaşamakta ve bu dünyadan gittiğinizde ise inandığınız gibi cenaze merasiminizi yaptırma özgürlüğünüz vardır.

Hatta 1950 yılında CHP kurultayında kabul edilen Osman Nuri Çeman’ın projesine göre, mezarınızın başında Nutuktan bölümlerde okutabilirsiniz. Emin olun bunda da bizim için bir beis yok…

Sorun, sizin İslami değerleri küçük görmeniz ve kendinize göre bir din algısı oluşturarak bunu topluma dayatmaya çalışmanızdadır.

Son söz;

Artık şu yadsınamaz bir gerçek ki Türkiye’de, din ve dini değerlerin karşısında olan, toplumun dinsiz bir toplum olması konusunda çaba sarf eden bir zümre var. Bu zümrenin amacının ne olduğu da artık açık ve net bir şekilde belli oldu.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Şaban DOĞAN

ETİKETLER: Sözcü Gazetesi
Yorumlar
  1. Hakan Oğuz dedi ki:

    Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!..
    Bütün mucadelemiz bu ayetteki müjdeye muhatap olabilmek için hocam. Onlar istedikleri gibi varsın dünya hayatının tadını çıkarsınlar.
    Zafer inananlarındir……