Bir toplumun normal ve tabii ilişkiler sürdürerek mi, yoksa şuursuz veya rastlantılar ile mi hareket ettiğini nasıl anlayabiliriz? Günümüzde bu konu, tam olarak sosyoloji’nin konusu olmaktadır.
Anormalin normal görülmesi:
Bir toplumun gerçekten varlığı, onun kurallı, ölçülü ve başka toplumlar ile uyum içinde yaşamasıyla anlaşılır. Eğer böyle bir durum yoksa, o toplumda taşların yerine oturmadığını, kitlelerin birbirleriyle kaynaşmamış olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü, kendi toplumu içinde sağlıklı ilişikler kuramayanlar, başkalarıyla normal ilişkiler kuramazlar.
Bu durum, toplumun ne olması gerektiğini bilmeyen bazıları için, bir mana ifade etmeyebilir. Ama, toplum sosyolojisini bilenler için çok ciddi bir eksiklik olup, ciddi problemlerin başladığını gösterir. Çünkü toplum, bir aile gibidir ve bir kişinin veya grubun kaderi, diğer kişi ve gruplarla bağlantılıdır.
İnsanlar arası bağlantı kesildiğinde veya zayıfladığında, toplumsal yapı ciddi sarsıntılar içine girer; düzen bozulur, sosyal münasebetler aksar. Bu durum, anormal tutumların normal hale gelmesidir.
Aslında bu anormallikler, birden bire ortaya çıkmaz. Bir duvar taşının, diğer taşların arasından çekilmesi gibi, artık duvarın gücü ve birlikteliği nasıl ayakta durmaya imkan vermezse; toplumda da bazı değer ve kuralların işlerlik göstermemesi, o toplumdaki birlik, beraberlik, sevgi, saygı ve. dayanışma gibi değer ve kuralların toplumu ayakta tutmaya yetmemesi gibi bir durum ortaya çıkar.
Toplumun rehabilite edilmesi:
Toplumsal rehabilitasyon, son yirmi-otuz yıldır ortaya çıkan bir kelime. Aslında içi tam olarak doldurulmamış olsa bile, önemli bir çalışma ihtiyacını gündeme getiriyor.
Bir kişinin hastalığının iyileştirilmesi, kaybolmuş bir geleneğin yeniden etkili hale gelmesi veya bozulan bir sistemin yeniden etkin hale gelmesi.. Bütün bu olaylar, sosyal yapının çeşitli faktörler ile gücünü kaybetmesi, kurallarını kaybetmesi, rolünü oynayamaması ve sosyal görevini yapamayacak duruma düşebileceğini gösterir. Bizim de insan olarak, çeşitli sebepler ile gerçek varlığımızı ortaya koyamayışımız gibi… Bu yüzden toplumsal rehabilitasyon, hiçbir toplumun, kendini uzak tutamayacağı bir gerçek.
İçinde yaşadığımız cemiyet hayatı, çok yönlü sosyal hastalıkları sebebiyle rehabilitasyona muhtaç. Bunu nasıl anlıyoruz: Toplumun çeşitli gruplarının anlayış, davranış, düşünce ve isteklerine bakarak bu anormallikleri belirleyebiliyoruz. Sosyolojinin labaratuvarı olan tarih, bir önceki dönem ile şimdiki sosyal hareketleri karşılaştırarak durumun daha iyi mi, yoksa daha mı kötü olduğunu bize anlatabiliyor.
Geçmişe göre iyi miyiz, yoksa daha kötü durumdayız kararını, okuyucular, rahatlıkla verebilirler. Çünkü, olayın hem gözlemcisi ve hem de şahidi bizleriz.
Anormal ve normal kavramları, tutum ve davranışlarımızı yönlendiren değerlerin niteliklerine göre değişmektedir. Yani, değerler sistemine kaynaklık teşkil eden; inanç, ahlak ve geleneklerin davranışları yönlendirmesiyle gerçekleşmektedir. Tabii ki bu durum, sadece teorik olarak bazı kural ve değerlerin tercihi ile olmuyor. Bu değer ve kuralların, doğru ve faydalı roller taşımalarıyla gerçekleşiyor.
Şimdi sosyal hayatı inceleyip, bu değerlendirmeler ışığında, yeniden kendimizi ölçüp, aklımızın da yardımıyla rehabilitasyonu kendi irademizle ve doğru olarak gerçekleştirme zamanıdır. Akıl ve şuur sahibi insanların da, yapmaları gereken budur.
Prof. Dr. Sami Şener