islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
16°C
Salı Hafif Yağmurlu
16°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C

Saldıran İçin Truva, Savunan İçin Bedir: Çanakkale

Saldıran İçin Truva, Savunan İçin Bedir: Çanakkale

Saldıran teknoloji ve çelik yığını ise savunan iman ve maneviyat. Çanakkaleyi betimleyen biri biri bizden diğer batıdan iki şair var. O dönemin İngiliz edebiyatının ünlü şairi Patrick Shaw- Steward, bu savaşı antik çağda Çanakkale’de geçen Truva savaşıyla özdeş görürken Milli şairimiz Mehmet Akif ise Bedir savaşına benzetir.

Tarihteki Truva: Saldıranı Hilekar, zalim Batı için Truva, insan görünümlü yarı tanrı titanların savaşıdır.Batı için her bir savaş, iki anlama gelir;

1. Dini açıdan en merkezi anlamda golgota tepesinde İsa Mesih’in çarmıha gerilmesinin gelecekteki ütopik intikamı olarak son günlerde sözüm ona haçlı zihniyet ile kötü insanlar arasında sürecek savaş.

2. Seküler anlamda Yunan mitolojisinde anlatılan Truva savaşıdır.

Yunan Mitolojisinde göre Truva savaşı

Yunan mitolojisinde, Truva’lı Prens Paris’in Sparta Kralı Menelaus (Menelaos)’un karısı Helenayı kaçırması sonucunda Yunanların tüm site devletlerinden oluşan dev gibi bir orduyla Çanakkalede bulanan antik Truva kentine saldırmasını konu alan savaştır. O devirde Çanakkale savaşı için yola çıkan Fransız İngiliz Anzak donanmasını Truva savaşına çıkan Helen Ordusuyla özdeş görenler olmuştur. Mesela; Ressam E. Vandiver hatta bunu tablosuyla betimlemiştir. Bunlardan biri de o dönemin şairlerinden İngiliz asıllı Patrick Shaw- Steward Çanakkale savaşını Truva savaşına benzetir
Kendisi de bizzat savaşa katılan Şair şiirinde şöyle der;

STAND İN THE TRENCH ACHİLLES

Fair broke the day this morning
Against the Dardanelles;
The breeze blew soft the morn’s cheeks
Were cold as cold sea-shells.
(Bu sabah, gün Dardanelde sakin başladı
Esti dondurucu soğuk rüzgar, ana yanağı gibi yumuşak,
Ama soğuk idi deniz kabukları kadar…”

Mitolojideki güzel kadın Helena artık İstanbul’dur,
kocasını bırakıp yabancı ere kaçan Helana aslında Müslüman bir fatihe gönlünü kaptıran güzel İstanbul’dur.
Sözüm ona Eski Kocası onu tekrar geri almak ve bu yabancı tedip etmek için Çanakkale boğazına binlerce gemi yığarlar.

Çanakkaleye saldıran dev zırhlı savaş gemilerinin adları da mitolojik tanrılardan alınmadır;
1. İrresistible( kelime olarak karşı konulamaz demek olup Yunan güzellik Tanrıçası Afroditin en büyük sıfatı),
2. inflexible (bileği bükülemez anlamında ama Yunan Olimpius Tanrılarından Atropos’un bir diğer ismi),
3. Ocean (Roma ve Yunan mitolojisinde denizler tanrıçası Okyanus),
4. Agamemnon (Yunan mitolojisinde Miken Kralı, Sparta Kralı Menelaos’un büyük kardeşi, orduları Truva (Troya) savaşına götüren kumandan). Görüyorsunuz. Çanakkaleye saldıranlar ne kadar bilinçli bir niyetle saldırıyorlar.

SAVUNAN İÇİN BEDİR

Bu haince emellere
bizim Şairimiz Mehmet Akif ise
“Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi” diye karşılık verir.

Bu iki mısrada aslında Çanakkale’ye yüklenen iki anlam mevcuttur.
Birinci mısrada dini açıdan Çanakkale gerçekten de Tevhidin savaşıdır.
İkinci Medeniyetimiz açısından Çanakkale’de savaşanlar ile Bedirde savaşanlar özdeş tutulmuştur.
Çünkü bizde her galibiyet Bedir, her onurlu mağlubiyet Uhud her kuşatılma bir Hendek’tir. Çanakkale de bir tevhid savaşıdır.

Mehmet Akif aslında bunu Hz. Peygamberimizin Bedirin bir tevhit mücadelesi olduğunu açıkca ifade ettiği bir Hadis-i Şerif’e dayandırır;

“Bedir günü Hz. Peygamber (sav) ashabına baktı. Üç yüz küsür kişiydiler. Müşriklere baktı, onlar da bin küsür kişiydiler. Sırtında kalın abası ve izarı vardı. Kıbleye yönelerek, “Ey Allah’ım! Bana vaadettiğini yerine getir. Ey Allah’ım! Eğer ehli İslâm’dan olan bu grubu helâk edersen yeryüzünde artık hiçbir zaman ibadet edilmez sana!” Hz. Peygamber durmadan bu şekilde rabbinden yardım talep ediyordu. Ta ki abası sırtından düşünceye kadar. Hz. Ebu Bekir (r.a.) yanına geldi, abasını alarak tekrar omuzlarına koydu. Sonra arkasında durarak, “Ey Allah’ın Resûlü! Rabbine yalvarışın kâfidir. Kesinlikle Rabbin sana vaadettiğini yerine getirecektir” dedi. Bunun üzerine Allah, Enfal/9 ayetini indirdi.” (1)
“Hani siz Rabbinizden yardım istiyordunuz da: “Muhakkak ki ben, birbiri ardınca bin melâike ile size yardım ediyorum” diye size icabet etmişti.”
Bizim Peygamberimiz Hakkı izhar etmek üzere kalem ve kitap getiren bir elçi olduğu kadar batılı izale etmek uğruna “elinde kılıç olan zırha bürünmüş harp meydanlarında cenk eden “savaşçı bir peygamberdir”.
Taif seferinden dönüşte tıpkı Ninova’da taşlanan Yunus gibiyse
Hicret ederken tıpkı Musa peygamber gibiyse
Uhud da Bedir de tıpkı bir Davut gibi savaşçı bir peygamberdir

Çünkü Allah, ilahlaştirılan her türlü otoriteden insanları uzaklaştırsın diye kutlu daveti şekillendiren peygamberler göndermiştir. ( Nahl suresi 36).

Öyleyse Batı için her savaşı bir anlamıyla babile karşı kutsal haçlı savaşı diğer anlamıyla mitolojik bir anlayışla Tanrıların Titanların savaşı ise
Bizim için de
Her galibiyetimiz, vakur ve magrur bir şekilde taşlıklık yapmadan kimsenin karnını deşmeden ciğerini dişlemeden kazanılan bir bedirdir.Hèr mağlubiyetimiz, insanca yasını tutabildiği, yas bayramına dönüştürülmediği şehitliği alabildiğine yaşadığı bir Uhud’dur.
Her fetih, kimsenin kılına zarar gelmediği, kalplerin fethini sembolize eden bir Mekke’dir.
Çanakkale ile Bedir özdeştir. MehmeTçik ile Bedrin aslanları özdeştir.
Çünkü Bedir savaşına katılmak için Enes bin Nadr gibi çocuk sahabeler, büyüdüklerini delikanlı olduklarını Hz Peygambere (sav) göstermek için parmaklarını üzerine dikilmeleri gibi
Osmanlı’da da henüz bıyıkları terlememiş çocuklar askerlik şubelerinin önlerinde askere yazılmak için ayak parmaklarının üzerinde dikiliyorlardır:

Çanakkale bedir ise İstanbul Medine’dir bizim için Osmanlı için…

Zira Kutsal topraklar Üsküdar harem semtinden başlar onun için orasının adı haremdir.
Anadolu yakası Mekke toprağı ise Eyup Sultan Medinedir bizim için.
Çanakkaleye Oğullarını gönderen analar da aslında İslam analarıyla özdeş görürler
1. Oglu İsmaili (a.s) düğüne gider gibi hazirlayip Allah’a teslim eden Hacer validemizin teslimiyeti ile oğlunun avucuna kina yakip Çanakkale’ye gönderen ananIn teslimiyeti aynı….
2. Bebek Musa’yi sepete koyup Nil’e saliveren ana ile yavrusunu kinalayip çanakkaleye yollayan ana aynı Ruh ve davaya sahipti….
Osmanlı ecdadımız için toprak tüm cihandır ve Jön Türklere kadar haritamız küre-i arz’dır; en yükseklere dikilen bayrağızdaki Hilal en yüce kelime olan Allah’ı sembolize eder.

İrfan Medeniyetimiz can almayı öğretmez, İrfan can der ve hayat vermeyi ihya etmeyi, hayat kazandırmayı öğretir.
Çanakkale; Allah karşısında boyun eğen bir milletin kimseye secde etmeyeceğinin bir göstergesidir
Nitekim kafirler bize hiç tek saldırmadı aksine hep saldıranlara çoğul ekiyle küffar dedik . Sayıca hiç kafirden üstün olmadık hep biz Bedir’deki gibi “bir avuç Müslüman” kaldık.

Buna karşın küfür hep tek millet oldu hep haçlılar birleşti;

Kimi yamyam kimi Hindu bütün akvamı beşer bize karşı dikildi.
Hiçbir araya gelmesi mümkün olmayan milletler tıpkı bedir de Uhud da olduğu gibi birleşerek karşımıza çıktılar.
Çünkü aslında hep devirde kafir bir Truva’dır; içinde beslediği düşmanlığı ortaya çıkaracak fırsatı kollamaktadır.
Her devirde zülm damarı olmayan Aziz Milletimiz daima hakkın, imanın tarafını seçti, mazlumun, masumun yanında oldu…
Hiç bir zaman zalim olmadık olamadık..
Hiç fıtratımıza ters işler yapmadık. Bizim toprağımızda yaşayan namusumuz sayılan hıristiyanımız da bize benzer “Allaha şükür” dedi doyunca. “Hamdolsun” dedi “iyiyim” yerine.
Biz çünkü kendimize benzetiriz, dönüştürüz iç devrimler yaptırırız her fıtrattan sapana…
Biz hayat vermek için hayatımızı feda veririz. Çanakkale’de Bedrin aslanlarının yediği menüyü değil içtikleri hoşafı değil, yedikleri tayini değil onların ruhlarını besledikleri manevi gıdalara odaklanmalı. Ve gençliğimizi onlarla cana irfan katan gönüllerinazıklarıyla beslemeliyiz..

Prof. Dr. Mustafa ALICI

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.