islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2544
EURO
37,6059
ALTIN
2.921,94
BIST
9.134,87
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
25°C
İstanbul
25°C
Açık
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
26°C
Perşembe Çok Bulutlu
26°C
Cuma Hafif Yağmurlu
23°C

AİLE TEHDİT ALTINDA MIDIR?

AİLE TEHDİT ALTINDA MIDIR?
26 Eylül 2023 10:00
A+
A-

Aile, toplumun en küçük birimi olarak tavsif edilmektedir. Aile, toplumun en küçük birimi olmakla birlikte toplumun temelini de inşa eden bir kurumu işaret eder. Toplumsallığın ilk öğrenildiği bir kurum olarak aile, kültürel tevarüsü sağlayan ve ilk terbiye okulu olması hasebiyle toplumsal harcın en güçlü birleştirici unsurudur.

Aile, çocuğun taklit yoluyla ilköğrenimini ve eğitimini elde ettiği sıcak ve şefkatli bir yuvadır. Çocuğun büyürken, merhamet ve şefkatle tecrübeye kavuşturulduğu ve geliştirildiği bir zemini işaret eder. Toplumsal edebin ve adabın varlığının ilk neşvünema bulduğu alan da ailedir. Aile, bireyin kendini bulduğu, karakterini inşa ettiği, davranışlar kalıbını elde ettiği bir zemindir. Bu yüzden fert ve toplum için temel bir karaktere sahip olan aile, korunduğu oranda insanlaşma eğilimi artar, kaybedildiği andan itibaren ise bir yabancılaşmaya kaynaklık eder.

Vahiy, ailenin önemine vurgu yaptığı gibi ilk münasebetin oluşunu takdir ederek onu özel ilişkiler ağı içinde değerlendirmektedir. Bir yetişme ocağı olarak aile, vahiy tarafından vurgulanmakta ve aile bireyleri olan baba ve anneye öf bile denemeyeceğini belirttiği gibi ilahi rızanın kazanılmasında anne ve babaya iyi davranmakla sağlanabileceği vurgulanmaktadır. Yardımın ilk en yakınlarından başlaması da bu çerçeve içinde düşünülmelidir. En yakınından en uzağına doğru bir ilişkiler ağı geliştirilmesi ön görülmüştür. Tabi ki dini inançla bağlı olduğun din kardeşin, dini inançla bağlı olmadığın kan kardeşinden önde gelecektir. Bu da din kardeşliği ve kan kardeşliğinin aynı potada buluştuğu zaman nasıl bir güç üreteceğini bize gösterir.

Aile, cemaate ve ümmete giden yolda en önemli tecrübe kaynağıdır. Ailede büyümemiş birinin cemaat içinde sağlıklı bir tutum alması zor görünmektedir. Cemaat içinde sağlıklı bir tutum geliştiremeyen birinin ümmet bağlamında sağlıklı bir tutuma yönelmesi beklenmemelidir. Bu da bize ailenin nasıl sağlam bir zemine sahip olması gerektiğini gösterir.

Son dönemde aileye yönelik saldırıların var olduğu tezinin temellendirilmesinde mevcut durumla sınırlı bir zeminde algılanması başlı başına bir sorun alanını işaret eder. Aileye yönelik en büyük saldırı modern kültür ve bilginin kendi karakterinden beslenir. Bireyselleşme ve toplumsallaşma temelini bireyin üzerine kurması, özgürleşmeyi birey bağlamında ele alarak, ailenin şiddet unsuru olarak tavsif edilmesi meseleyi nereden itibaren ele almamız gerektiğini gösterir. Kilisenin hegemonyasına karşı verilen mücadele, Tanrıya karşı bağımsızlığa yönelirken, bireyin içinde yer aldığı ve büyüdüğü aile, aşiret ve kavmine de yöneltirken, özgürleşmeyi kişilik hedefi olarak ortaya koyduğu için tekilliği temel bir yaklaşım biçimi olarak ele almaktadır. Böylece eksene bireyin alındığı yeni bir toplumsallaşma şeması söz konusudur. Ahlak geride kalmakta ve hukuk öne çıkarılmaktadır. Burada hukuk ise bireyin haklarının güvence altına alınmasına yönelik olduğu kanaati öne sürülmektedir. Ama bu hukuki yapının aynı zamanda bireyi güçlendirirken aile, büyük aile olarak aşiret ve kavmi geride bırakmaktadır. Özgürleşmeyi başardığı oranda birey olmayı hedef olarak koyan modernleşme başlı başına bir aile düşmanı olarak öne çıkarılmalıdır.

Özgürleşme, tersten yeni bir köleleştirme projesi olarak öne çıkarılmakta ve bireyler, bu tuzağa düşerek kendi lehine olduğu savı ile hareket ederek kendini köleliğin kollarına büyük bir güven ile bırakmakta ve bunun sonuçlarına katlanırken çektiği acı ise yanına kar olarak kalmaktadır.

Toplumsal cinsiyet meselesi olarak gündeme taşınan şeyin, hala ailenin varlığını koruma çabası içinde olan kültürel kırıntıları da süpürerek bambaşka bir zemine; sosyal zemine sıçramanın nedeni kılınmak istenmektedir. Temel haklar vurgusu, özgürleşme vurgusu, olumlu yapısına rağmen, ailenin dağılmasına neden olan sosyolojik ve psikolojik vasatı inşa etmektedir. Meselenin bu veçhesi görülmediği sürece, aileyi korumaya yönelik geliştirilecek her hamle geri püskürtülebilinecektir.

Aileyi korumak demek, aileyi var kılan kültürel kodlara ve bu kodları besleyen inanca geri dönüşü içermelidir. Müslüman için aile, vahyin inşa ettiği temel davranış kodları eşliğinde yeniden canlandırılması gereken bir kurumdur. Aile, cennetin anahtarının sunulduğu zemindir. Sevgi, merhamet ve muhabbetin var kılındığı zemin olarak aile, kişinin kendi karakterini bulduğu, şahsiyetini inşa edeceği bir imkân sunar.

Son dönemde gündeme taşınan kadına şiddet sorunu ailenin tamamen tüketilmesini sağlamaya matuf bir hamledir. Kız çocuklarının erken evlendirilmesi meselesi de aynı olguya zemin oluşturmaya yöneliktir. Çocukların karma eğitime tabi kılınması, cinsel ilişkinin normalleştirilmesi ise ailenin tükendiğini göstermesi bakımından önemlidir. Bir dizide üç kız kardeş rolünde oynayan on beşlik bir kızın iki kendisinden büyük ablalarının yaşadığı ilişkilerindeki derin kriz yüzünden ‘ben bir robot ile evleneceğim’ demesi, meselenin nereye kadar uzandığını göstermesi açısından çok ciddi bir uyarıdır. Çocukların izlediği programlar, oynadıkları oyunlar, model olarak kabul ettikleri sanatçılar ve oyuncular meselenin nereye doğru uzandığını gösterir.

Ama medya üzerinden sürekli yeni bir sorunlar yumağı oluşturularak bu mesele hasıraltı edilmekte ve sinsice planlarını uygulamaya devam etmektedirler. En kötüsünü işaret ederek, az kötüye rıza göstermeyi hedef kılmaktadırlar. Maalesef hedeflerine ulaşmaları da an meselesi haline gelmiştir. Neredeyse büyük bir misyon ile sosyal bir mühendislik faaliyeti üzerinden hareket edilerek, aile parçalanmakta ve kadın üzerinden yozlaştırılan ilişkiler ağı; kavim, aşiret ve dini cemaatler tüketildiği gibi hala bir şekilde kültürel olarak aile olmayı sürdüren yapıya karşı da çok güçlü ve sinsice saldırılar devam etmektedir.

Asıl hikâye bunun farkında olamayan büyük toplumsal yığınlar, farkında olanların ise sorunu doğru teşhis etmede düştüğü açmaz, işi yokuşa sürmektedir. Modern düşüncenin ürettiği kültürün ve hukukun aileyi yok etmeye yönelik yönelimini anlamadan aileye yönelik olumlu bir yaklaşım geliştirmek ve kurtarmaya dair hamle yaparak olumlu bir işlev ortaya çıkarmak zor görünmektedir.

Abdulaziz Tantik

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.