islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Salı Az Bulutlu
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
20°C

Cumhuriyet ve Kültür

Cumhuriyet ve Kültür

 

Cumhuriyetin 100. Yılında, Cumhuriyeti nasıl anlamamız gerektiğine dair, bir otokritik yapmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Bir toplumu ilgilendiren kavramların, içlerinin o toplumun dünya görüşü ve geleceği ile ilgili birçok yönü bulunduğunu bilmemiz gerekiyor.

Cumhuriyet kavramı ve Cumhur:

Cumhuriyet, bir toplumun kendi kendini idare etmesidir. Yani, ülke kaderinin o toplum tarafından verilmesi ve toplumun tüm değer, kültür ve ahlakının, yönetim anlayışının temeli haline gelmesidir. Sosyal dünyada her kavram, toplumların ahlak, kültür ve inançları çerçevesinde bir biçim kazanır. Dolayısıyla Cumhuriyet, bir hayat anlayışının, yönetim sistemine yansımasını gösterir. Bu yüzden Cumhuriyet; herhangi bir kişinin fikirlerinin yansıması veya başka toplumsal ideallerin hayatımızı biçimlendirmesi değildir.

Yaklaşık bir haftadır Cumhuriyet, Atatürk ile özdeşleştirilmekte ve aynı zamanda batı ideal ve  siyasi anlayışlarının temel kavramları ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Atatürk’ü sevmek ve değerli kabul etmek başka bir şey; Cumhuriyet’i anlamak ve hayata aktarmak farklı birşeydir. Cumhuriyet, eğer bir toplumun yönetim anlayışı ise, kişilerin varlığı; o toplumsal idealler ile anlam kazanır. Çünkü, siyasi veya askeri başarılar, toplumsal kültür ve ideallerin varlığı ve onların hayata aktarılmasıyla daha güçlü bir değer haline gelir.

Batı dünyasında, siyasi ve askeri figürlerin kutsallaştırılması, insanlık tarihi açısından üzüntülü gelişmelere sebep olmuştur. Neron, Sezar, Hitler, Marks, Mussolini, Mao gibi kişilerin, bir toplumsal ideal haline getirilmesi, toplumların “muhayyilelerini daraltmış” ve bu kişilerin idealleri ile, kitleler belli hayallere teslim edilerek, kitleselleştirilmişlerdir.

Elbetteki siyasi ve askeri figürlerin bir toplum hayatındaki rolleri ve etkinlikleri önemlidir. Ama bu durum, hiçbir zaman toplum hayatını  bağlayıcı ve tek başına yönlendirici bir ideoloji haline gelmesiyle gerçekleşmez. Çünkü kişiler ölümlü ve onların fikirleri, belli bir zaman dilimi ve olayları ile sınırlıdır.

Cumhuriyet, neyi amaçlamalı:

Cumhuriyet, toplumun ortak değer ve amaçlarını kapsayan bir kültürü insanlara benimsetir. Yani, hiçbir ideoloji veya siyasi grup; halkın istek ve değerlerinin dışında geçerli olamaz. Burada, Durkheim’in belirsiz bir toplum gücü kavramından ziyade, toplumsal değer ve ideallerinin hakimiyeti söz konusudur. Bu idealler; ahlak, kültür ve hukuk gibi temel belirleyici faktörlerdir.

Cumhuriyet kavramının temelinde istişare bulunmaktadır. Görüş alışverişi, her türlü dogma’nın üzerindedir ve toplumsal kaderi; yine toplumun istek ve iradesiyle belirlemektir. Cumhuriyet fikri, ilk defa İslam toplumunda ortaya çıkmış ve Kur’an tarafından, “Onların işleri, istişare iledir” hükmü ile, önemli bir yönetim kuralı ve karar mekanizması gündeme gelmiştir.

Batı toplumundaki düşünürler, Yunan döneminde toplumsal iradeyi gerçekleştirmek için Demokrasi görüşünü ortaya atmış, fakat demokrasi; uzun yıllar batı toplumlarında hakim hale gelememiştir. Ayrıca, demokrasinin uygulanması, Batı’da ideolojilere göre farklı şekillere kavuşmuş, onlarca farklı demokrasi tarifi ile birbirinden farklı demokrasi teorileri gündeme gelmiştir.

Cumhuriyet kavramı da, belli dogma veya batılı anlayış ve yaşama tarzlarının bir kopyası olarak düşünülemez. Hele hele, böyle bir değerin; sloganlaştırılması ve içinin boşaltılarak dillendirilmesi ile herhangi bir kazanım ortaya çıkmaz.

Yıllardır, bazı kavramları bayraklaştırırken, onlara hayat veren değerleri, idealleri ve onların kültür ve ahlak dünyamız ile ilişkilerini bir kenara bırakarak, sadece sözünü etmekteyiz. Cumhuriyet gibi, önemli bir kavramın ortaya koyması gereken sorumluluk, enerji, bilgi üretimi ve insani davranışları aramak aklımıza nedense gelmiyor. En önemlisi; Cumhuriyet’i kendi tarihi ve kültürel zemininden uzaklaştırarak, onu batılı idealleri önceleyen bir yaşama sistemi olarak dillendirme hatamız. Çünkü, her sistemin kültürel bir zemine oturma mecburiyeti bulunmaktadır.  Ayrıca, bir kurum veya sistem, eğer pratik faydaları sağlayamıyor ve sadece sembolik bir söylem halinde dillendiriliyorsa, oturup, bu konuyu ciddi ciddi düşünmek gerekir.

PROF.DR. SAMİ ŞENER

YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

 

Yorumlar
  1. Şeyh Samil dedi ki:

    Çok farkılı (en azından günümüze kadar anlaşıldığı ve dayatıldığı kadarıyla) bir okadar da bir çok açıdan haklı bir yazı kaleme almış hocamız.
    Andığımız veya anlaşıldığı.dan emin olduğunuzdan emin olmak için 3 hususu zikr etmek gerekirse:
    1) Hiç bir diktatör bile dünyada putlaştırılsrak topluma dayatılabilmiş durumda değildir. Mao, Stalin, Hitler, Musikini buna dahil. Ne putları ne heykelleri ne de fikirleri ilahlaştırıldı. Tarihin saflarına da gömüldü gittiler sapık fikirleriyle.
    2) Cumhuriyet madem ki halkın iradesini ortaya koymaktır. O zaman neden millet halen ekseriyesi Mülüman ve Tütk olarak kimliğini oryaya koyamamkta ve bu ideallerde ulkelerini şekilledirememekye ve yönetmemekteler? Cumhuriyeti kuranlar 1950 ye kadar neden seçim yapmadılar? Madem seçim yapılmayacaktı, o zaman saltanat neden yıkıldı? SSCB de Çin de Kuzey Kore de bir cumhuriyet sözde. Ama uygulamada!
    3 Kişiler ve fikirler kanunlarla korunabilir mi? Dünyada bir örneği var mı? Sadece dikta yönetimlerde diktatörlerin hayatta kaldıkları süre için belki geçerli olabilir.